Conference PaperPDF Available

İstanbul'un Zahire İhtiyacının Temini Hususunda Çapanoğlu Süleyman Bey'in Faaliyetleri (Activities of Çapanoğlu Süleyman Bey in Provision of İstanbul’s Foodstuff Need)

Authors:

Abstract

Osmanlı yönetimi, başkent İstanbul’da zahire hususunda sıkıntı yaşanmamasına büyük önem vermekteydi. Buna karşın zaman zaman meydana gelen olumsuz gelişmeler bunu güçleştirmekteydi. Özellikle kış mevsiminin ağır geçmesi, İstanbul’a zahire sağlayan yerlerde yaşanan kıtlıklar ile süregelen savaşlar dolayısıyla İstanbul’a gönderilen zahirenin muharebede bulunan orduya tahsis edilmesi gibi etmenler payitahta gelen ve gelecek olan miktarda azalma yaşanmasına sebep olmaktaydı. Osmanlı idaresi bu gelişmeler karşısında Anadolu’dan zahire gönderilmesi noktasında ilave tedbirler almaya çalışırdı. Bu bağlamda Bozok sancağında bulunan görevliler de anılan faaliyetlerde etkin rol oynarlardı. Tebliğde Bozok Sancağı Mutasarrıfı Çapanoğlu Süleyman Bey’in bu önemli etkinlikte, gerek zahire temini gerekse de çeşitli yerlerden sağlanan zahirenin sevk edilmesi organizasyonunda oynadığı rol üzerinde durulacaktır. Böylece hem taşradan merkeze yapılan zahire desteği hem de bu tür faaliyetler bağlamında Çapanoğulları ailesinin Osmanlı yönetimi nezdinde elde ettiği nüfuz ortaya konulmaya çalışılacaktır.
I. ULUSLARARASI
BOZOK SEMPOZYUMU
(I. International Bozok Symposium)
05-07 Mayıs/May 2016
BİLDİRİ KİTABI
I.CİLT
• YOZGAT VE ÇEVRESİNDEKİ ARKEOLOJİK ALANLAR, HÖYÜKLER VE KAZILAR
• YOZGAT’IN SİYASÎ, İÇTİMAÎ VE İKTİSADî TARİHİ
I. CİLT
• YOZGAT VE ÇEVRESİNDEKİ ARKEOLOJİK ALANLAR, HÖYÜKLER VE KAZILAR
• YOZGAT’IN SİYASÎ, İÇTİMAÎ VE İKTİSADÎ TARİHİ
I. ULUSLARARASI BOZOK SEMPOZYUMU
05 - 07 MAYIS 2016
BİLDİRİ KİTABI
2
Bozok Üniversitesi
I. Uluslararası Bozok Sempozyumu
(I. International Bozok Symposium)
05 -07 Mayıs 2016
Bildiri Kitabı
Editör
Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE
Editör Yardımcısı
Yrd. Doç. Dr. Mustafa FİDAN
Görsel Tasarım
Neşe KARABACAK
Gökhan BALCI
Yönetim Yeri
Bozok Üniversitesi Rektörlüğü
İletişim Protokol ve Enformasyon Müdürlüğü
Medrese Mah. A. Menderes Bulvarı
No:118 66200 Yozgat
Tel: 0354 217 24 56
Fax: 0354 212 80 56
basin.yayin@bozok.edu.tr
Basım Yeri ve Yılı: YOZGAT 2016
Bozok Üniversite Yayınları
* Bu bildiri kitabımda yayımlanan içerik kullanımından doğabilecek sonuçlardan veya yanılgılardan
yayınevi ve editörler sorumlu tutulamayacaklardır. İçeriklerde yer alan görüşler ve kirler yayınevi ve
editörlerin görüşlerini yansıtmaz. Makalelerin hukuki sorumluluğu yazarlara aittir.
3
Sempozyum Başkanı
BÜ Rektörü Prof. Dr. Salih KARACABEY
Sempozyum Onur Kurulu
Yozgat Valisi
Yozgat Belediye Başkanı
Bozok Üniversitesi Rektörü
Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE
Sempozyum Koordinatörü
Prof. Dr. Taha Niyazi KARACA
Düzenleme Kurulu Üyeleri
Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE
Prof. Dr. Taha Niyazi KARACA
Yrd. Doç. Dr. Orhan YILMAZ
Yrd. Doç. Dr. Mustafa FİDAN
Yrd. Doç. Dr. Güsamettin ERDOĞAN
Bilim Kurulu
Prof. Dr. Ahmet Güner SAYAR
Beykent Üniversitesi / İstanbul
Prof. Dr. Ahmet ÖGKE
Akdeniz Üniversitesi / Antalya
Prof. Dr. Ahmet Yaşar OCAK
TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi / Ankara
Prof. Dr. Ali AÇIKEL
Gaziosman Paşa Üniversitesi / Tokat
Prof. Dr. Ali YILMAZ
Pamukkale Üniversitesi / Denizli
Prof. Dr. Alim YILDIZ
Cumhuriyet Üniversitesi / Sivas
Prof. Dr. Darhan HIDIRALİ
Kazakistan Uluslararası Türk Akademisi
Prof. Dr. Dilaver GÜRER
Necmettin Erbakan Üniversitesi/ Konya
Prof. Dr. Döölötbek SAPARALİYEV
Kırgız Türk-Manas Üniversitesi / Kırgızistan
Prof. Dr. Ebülfez AMANOĞLU
Azerbaycan Bilimler Akademisi / Azerbaycan
Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN
Ege Üniversitesi / İzmir
Prof. Dr. Gülbadi ALAN
Erciyes Üniversitesi / Kayseri
Prof. Dr. Hakkı ACUN
Gazi Üniversitesi / Ankara
Prof. Dr. Halis AYHAN
İstanbul Aydın Üniversitesi / İstanbul
Prof. Dr. Haluk SEL
Sakarya Üniversitesi / Sakarya
Prof. Dr. Hasan Kamil YILMAZ
Diyanet İşleri Başkanlığı / Ankara
Prof. Dr. Hasan YUMAK
Bozok Üniversitesi/ Yozgat
Prof. Dr. Hayati HÖKELEKLİ
Uludağ Üniversitesi / Bursa
Prof. Dr. Hikmet Şelli AYBAR
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. İhsan BULUT
Akdeniz Üniversitesi / Antalya
Prof. Dr. Kadir ÖZKÖSE
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. Karl STROBEL
Alpen-Adria Üniversitesi / Avusturya
Prof. Dr. Kusein İSAEV
Kırgız-Türk Manas Üniversitesi / Kırgızistan
Prof. Dr. Kerim ŞÜKÜROV
Azerbaycan Turizm Üniversitesi / Azerbycan
Prof. Dr. Mahmut Erol KILIÇ
Marmara Üniversitesi / İstanbul
Prof. Dr. Mehmet ÖZ
Hacettepe Üniversitesi / Ankara
Prof. Dr. Mehmet ŞAHİNGÖZ
Gazi Üniversitesi / Ankara
Prof. Dr. Metin HÜLAGÜ
Erciyes Üniversitesi/ Kayseri
Prof. Dr. Musa ŞAŞMAZ
Niğde Üniversitesi / Niğde
Prof. Dr. Mustafa BÖYÜKATA
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. Mustafa ÇOLAK
Gaziosman Paşa Üniversitesi / Tokat
Prof. Dr. Mustafa SAÇMACI
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. Necati Fahri TAŞ
Erzincan Üniversitesi / Erzincan
4
Prof. Dr. Nevzat ÖZKAN
Erciyes Üniversitesi / Kayseri
Prof. Dr. Orhan ÇEKER
Necmettin Erbakan Üniversitesi / Konya
Prof. Dr. Osman TÜRER
Kilis 7 Aralık Üniversitesi / Kilis
Prof. Dr. Öcal OĞUZ
Gazi Üniversitesi / Ankara
Prof. Dr. Ömer DEMİREL
Cumhuriyet Üniversitesi / Sivas
Prof. Dr. Ömer YILMAZ
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. Recep ŞAHİNGÖZ
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. Reşat GENÇ
Gazi Üniversitesi / Ankara
Prof. Dr. Salih KARACABEY
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. Selda SEÇKİN
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. Stefania MAZZONI
Floransa Üniversitesi / İtalya
Prof. Dr. Şaban GÜÇLÜ
Bozok Üniversitesi/ Yozgat
Prof. Dr. Taha Niyazi KARACA
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. Tayip DUMAN
Bozok Üniversitesi / Yozgat
Prof. Dr. Yılmaz KURT
Ankara Üniversitesi / Ankara
Prof. Dr. Yunus KOÇ
Hacettepe Üniversitesi / Hacettepe
Doç. Dr. Scott BRANTING
Central Florida Üniv. / Amerika Birleşik Devletleri
Yrd. Doç. Dr. Masoumeh DAEİ
Tebriz Payame Noor Üniversitesi / İran
Yürütme Kurulu
Doç. Dr. Mahmut AKIN
Doç. Dr. Murat KACIROĞLU
Doç. Dr. Mustafa EROL
Doç. Dr. Uğur TEMİZ
Doç. Dr. Ümit BUDAK
Doç. Dr. Yaşar TÜRKBEN
Doç. Dr. Yunus ÖZGER
Doç. Dr. Zeki MUT
Doç. Dr. Zeliha KAPUSUZ
Akademik Sekretarya
Yrd. Doç. Dr. Hatice MUMYAKMAZ
Arş. Gör. Serkan POLAT
Ulaşım ve Konaklama Komitesi
Yrd. Doç. Dr. Ebubekir GÜNGÖR
Araş. Gör. Ömer Faruk ÇAKIR
Araş. Gör. Tarik AKAN
Araş. Gör. Adem SEVİM
Araş. Gör. Demet TAŞKAN
Zeynep YAZICI
Tercüme Kurulu
Okutman Dr. Ahmet ÖZCAN
Okutman Emel ÇÖZELİ
Okutman Hasan ARSLAN
Okutman Hatice ALTINOK
Okutman İsmail SAKA
Okutman Mahinur BİLGİ
Okutman Mustafa KOÇAK
Okutman Ramazan GÜÇLÜ
Okutman Salih GÜÇLÜ
Okutman Talat ARTUN
Okutman Talha ERDALİ
Uzman Feyzi PEKGÖZ
Uzman Serhat BOLAT
Bilg. İşl. Ayşe Nesil DEMİR
Tashih Kurulu
Öğr. Gör. Kemal ŞİMŞEK
Okutman Ebru GÜVENEN
Okutman Hale AKGÜL
Okutman Necati ŞAHİN
Okutman Özlem ŞAHİN
Arş. Gör. Arif Edip AKSOY
Arş. Gör. Aybige BAŞEĞMEZ ÇETİN
Arş. Gör. Gülşah GÖDEK
Arş. Gör. Gülşah HALICI
16
I. YOZGAT VE ÇEVRESİNDEKİ ARKEOLOJİK ALANLAR, HÖYÜKLER VE KAZILAR
Hititler Döneminde Yozgat ve Çevresi Üzerine 21
Prof. Dr. Güngör Karauğuz
Anadolu’nun Arkeolojik Zenginliğinde Yozgat’ın Yeri 33
Prof. Dr. Galip Akın
Archaeological And Philological Researches At Uşakli Höyük 42
Prof. Dr. Stefania Mazzoni, G. Torri, A.D’Agostino, V.Orsi
Alişar’ın Yozgat Arkeolojisi ve Eskiçağ Tarihine Katkısı 54
Doç. Dr. Veli Ünsal
Asur Ticaret Kolonileri Döneminde Ankuwa Üzerine Bir Değerlendirme 64
Arş. Gör. Hülya Kaya Hasdemir
Yozgat Şehir Merkezinde Bir Antik Kent: Mercimektepe Höyük 70
Arş. Gör. Aslı Kahraman Çınar
Tanrılar Kenti Tavium 75
Yrd. Doç. Dr. Babür Mehmet Akarsu
Yozgat İli Sorgun İlçesi Bahadın Beldesi Zeynel Höyüğü Tümülüsü Kurtarma Kazısı 81
Bahar Hasırcı
Antik Dönemde Yozgat Sarıkaya’da Termalterapi ve Peloidoterapi 90
Seda Akarsu, Yrd. Doç. Dr. Babür Mehmet Akarsu,Prof. Dr. Fuat Yöndemli
Roma Dönemi Hastaneleri, Asklepionlar ve Sarıkaya Roma Hamamı 98
Yrd. Doç. Dr. Hacı Çoban
Sarıkaya Roma Hamamı Tarihçesi ve 2010-2015 Yılı Kazı Çalışmaları Sonuçları 110
Hasan Kerim Şenyurt
II. YOZGAT’IN SİYASÎ, İÇTİMAÎ VE İKTİSADÎ TARİHİ
Klasik Sancaktan Malikane Uygulamasına Bozok Sancağı ve Yöneticileri 124
Prof. Dr. Orhan Kılıç
Bozok Sancağında Rişvan Oymakları 140
Prof. Dr. Faruk Söylemez
Bozok Sancağı Kanunnamelerinde Yer Alan Cezaların Şer’i Cezalarla Mukayesesi 150
Yrd. Doç. Dr. Adem Çiftci
Tahrir Defterleri ile Evkaf Muhasebe Defterlerine Göre Emirci Sultan Zaviyesi 163
(Osmanpaşa Tekkesi)
Prof. Dr. Mehmet Demiryürek
XVI. Yüzyılda Bozok Sancağının Nüfus Yapısı 175
Doç. Dr. Rafet Metin
XVI. Yüzyılın İkinci Yarısında Bozok Sancağı Timarlı Sipahileri 191
Doç. Dr. Zekai Mete
İÇİNDEKİLER
17
Mühimme Defterlerine Göre 16. Yüzyılın Son Çeyreğinde Bozok Sancağı 202
Yasin Dönder
Yozgat’ın Kuzey İlçelerinin Osmanlı Taşra Teşkilatı İçerisindeki Yeri ( XV. ve XVI. YY.) 213
Yrd. Doç. Dr. Murat Hanilçe
774 Hicri Tarihli Vakyeye Göre Şeyh Bahadır Zaviyesi 230
Arş. Gör. Yalçın Gezer
H. 983 Tarihli Tahrir Defterlerine Göre Bozok Sancağı 237
Doç. Dr. Hatice Oruç, Arş. Gör. Abdullah Zararsız
Hurufat Defterlerine Göre Bozok Sancağı 253
Öğr. Gör. Ülkü Yancı, Yrd. Doç. Dr. Osman Kubilay Gül
Bozok Sancağına Bağlı Kızılkoca Kazası Karyelerinin Sosyo-Ekonomik Yapısı 266
Zafer Eroğlu
Dağıstan’daki Bozoklar ve Onların Günümüzdeki Durumu 279
Dr. Aynur Gazanferkızı
Bozok Oğuz Coğrafyasında Bir Üçok Oğuz Boyu: Sorgun Salurları 284
Öğr. Gör. Muhammed Avşar, Dr. Yaşar Kalafat
Tarihsel Süreçte Alaüddevle ve Şahruh Bey Vakfı 307
Yrd. Doç. Dr. Hümeyra Karabıyık
19. Yüzyılda Alaüddevle ve Şahruh Bey Vakfı 316
Yrd. Doç. Dr. Muhammed Köse
Nevşehir Şer’iyye Sicili 3 Numaralı Defterde Yer Alan Çapanoğlu Mîr Cabbarzâde 333
Süleyman İle İlgili Kayıtlar
Doç. Dr. Metin Ziya Köse, Doç. Dr. Ali Kozan
Muasır Osmanlı Kroniklerine Göre Bozoklu Mustafa Paşa 345
Yrd. Doç. Dr. Merve Karaçay Türkal
Bıyıklı (Bozoklu) Mustafa Paşa ve Bir Tımar Tevcihat Defteri Üzerine 350
Yrd. Doç. Dr. Leyla Aksu Kılıç
İstanbul’un Zahire İhtiyacının Temini Hususunda Çapanoğlu Süleyman Bey’in Faaliyetleri 362
Arş. Gör. Serkan Polat
Çaparzade (Çapanoğlu) Süleyman Bey’in İdaresindeki Maden İşletmeleri 374
Yaşar Öcal
Bozok Sancağı’nda Yaşamını Sürdüren Pehlivanlı Aşireti’nin Mehmet Ali Paşa’ya 392
Bağlılığını Bildirmesi ve Yozgat’a Saldırması
Prof. Dr. Fahrettin Tızlak
Bozok Sancağı’nda İskân Edilmiş Olan Pehlivanlı Aşireti Beylerinden Mahmud ve 410
Oğlu Abdurrahman Beylerin Halka Zulümleri
Arş. Gör. Yalçın Bazna
2 Tımar Yoklama Defterine Göre 18. Yüzyıl Başlarında Bozok Livasında Tımar ve Zeametler 419
18
Nergiz Şahin
Bozok Sancağındaki Dinî ve Eğitim Kurumları (XVIII. Yüzyıl) 425
Doç. Dr. M. Murat Öntuğ
18. Yüzyılda Yozgatlı Ekâbirin Şehir İktisadındaki Rolleri ve Yaşadıkları Mali 448
Çatışmalara Dair Kanunun Ürettiği Çözüm Yolları
Yrd. Doç. Dr. Zafer Karademir
1834’te Yozgat’ın Demograk Yapısı 465
Doç. Dr. Yunus Özger
1839-1841 Nüfus Sayımlarına Göre Aydıncık’ın (Kızıl Künbed) Nüfus ve Etnik Yapısı 474
Yrd. Doç. Dr. Ebubekir Güngör
1844 Tarihli Temettuat Defterine Göre Yozgat İlinde Vergi Mükelleeri ve Mükelleyet 486
Kaynakları
Yrd. Doç. Dr. Recep Temel, Arş. Gör. Nurcan İgneci
1845 Tarihinde Yozgatlılar 499
Prof. Dr. Yılmaz Kurt, Ümit Katırancı
Bozok Sancağı Vergi Uygulamaları: 1821-1868 Dönemi 510
Arş. Gör. Şahin Yeşilyurt
Bir Yozgat Hususiyâtnâmesi 522
Prof. Dr. Muhittin Eliaçık
19. Yüzyılın Son Çeyreğinde Yozgat’ta Kıtlık, Açlık ve Zahire Ticareti 530
Doç. Dr. Ahmet Oğuz
XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Kafkasya Muhacirlerinin Yozgat Sancağı’nda İskânına 538
Dair Tespitler
Doç. Dr. Oktay Kızılkaya
Balkanlardan Bozok Bölgesine Göç Eden Boşnaklar (Boğazlıyan Örneği) 546
Yrd. Doç. Dr. İsmail Pırlanta
Jurnal Defterlerinde Bozok 562
Doç. Dr. Mehmet Zahit Yıldırım
İmar Meclisi Raporlarında Yozgat 571
Arş. Gör. Tahir Bilirli
Yozgat Şerʻiyye Sicillerinin Kaynak Değeri ve Diplomatik Özellikleri Hakkında 589
Arş. Gör. Muhammed Ceyhan
362
İSTANBUL’UN ZAHİRE İHTİYACININ TEMİNİ HUSUSUNDA
ÇAPANOĞLU SÜLEYMAN BEY’İN FAALİYETLERİ
Serkan POLAT1
Özet
Osmanlı yönetimi, başkent İstanbul’da zahire hususunda sıkıntı yaşanmamasına büyük önem vermek-
teydi. Buna karşın zaman zaman meydana gelen olumsuz gelişmeler bunu güçleştirmekteydi. Özellikle kış
mevsiminin ağır geçmesi, İstanbul’a zahire sağlayan yerlerde yaşanan kıtlıklar ile süregelen savaşlar dola-
yısıyla İstanbul’a gönderilen zahirenin muharebede bulunan orduya tahsis edilmesi gibi etmenler payitahta
gelen ve gelecek olan miktarda azalma yaşanmasına sebep olmaktaydı. Osmanlı idaresi bu gelişmeler karşı-
sında Anadolu’dan zahire gönderilmesi noktasında ilave tedbirler almaya çalışırdı. Bu bağlamda Bozok san-
cağında bulunan görevliler de anılan faaliyetlerde etkin rol oynarlardı. Tebliğde Bozok Sancağı Mutasarrıfı
Çapanoğlu Süleyman Bey’in bu önemli etkinlikte, gerek zahire temini gerekse de çeşitli yerlerden sağlanan
zahirenin sevk edilmesi organizasyonunda oynadığı rol üzerinde durulacaktır. Böylece hem taşradan mer-
keze yapılan zahire desteği hem de bu tür faaliyetler bağlamında Çapanoğulları ailesinin Osmanlı yönetimi
nezdinde elde ettiği nüfuz ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Anahtar kelimeler: Osmanlı, Çapanoğlu Süleyman Bey, İstanbul, Bozok, Zahire.
Abstract
Activities of Çapanoğlu Süleyman Bey in Provision of İstanbul’s Foodstuff Need
Ottoman administration placed great emphasis on not having difculty about the store of provisions
in the capital city, Istanbul. However, negative incidents happened occasionally made it difcult. Especially
heavy winter conditions, famine suffered in the cities that provide provisions to Istanbul and allocating the
provisions of Istanbul to army because of the ongoing wars caused a descrease in the amount of provision
of the capital city. Concerning these events, Ottoman administration tried to take additional precautions
about sending provisions from Anatolia. In this context, the ofcials in Bozok sanjak took an active role in
those activities. In the study, the role of Capanoglu Suleyman Bey, the Owner Bozok Sanjak, in the supply
and despatching of provisions will be discussed. In this way, we hope to present the prestige that Capanoglu
family gained from the provision support from rural to the centre.
Keywords: Ottoman, Çapanoğlu Süleyman Bey, İstanbul, Bozok, Foodstuff.
1. Giriş
Osmanlı taşrasında, merkezin atadığı yönetici zümrenin yanında, bölgedeki ileri gelenlerin arasından
seçilip gayriresmî olarak bu görevlilere yardımcı olan âyânlar da bulunurdu. Bunlar bir anlamda merkezî ida-
re ile halkın arasında aracı konumda bulunarak işleri yürütürdü2. XVI. yüzyıldan sonra, özellikle sancak ida-
resinde yaşanan değişim ve merkezî otoritenin gittikçe zayıamasıyla birlikte bunların da nüfuzları giderek
arttı3. Osmanlı idaresinin aleyhine gibi görünen bu durum karşısında merkezî yönetim, İstanbul’un iaşesinin
1Arş. Gör, Bozok Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Yozgat. serkan.polat@bozok.edu.tr
2Özcan Mert, “Âyan”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), C. 4, İstanbul, 1991, s. 196; Mehtap Özdeğer, “Osmanlı
Devlet Teşkilatında Âyânın Mali ve İdari Yönetime Müdahale Devri”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, L/1-4,
İstanbul, 2000, s. 72.
3Yücel Özkaya, “Merkezî Devlet Yapısının Zayıaması Sonuçları: Âyânlık Sistemi ve Büyük Hanedanlıklar”, Osmanlı, C. 6, Yeni
363
ve seferlerde insan gücü ile lojistik desteğin sağlanabilmesi adına âyânlara müdahale etmedi4. Bunun neti-
cesinde XVIII. yüzyılda birçok bölgede yerel idarede âyânlar önemli güç haline geldi5. Kimi zaman askerî
konularda yaşanan sorunların halledilmesinde bunların muhatap alınması6, bölgelerinde sürekli yöneticilik
yapmalarına ve böylece hanedan hüviyeti taşıyan büyük ailelerin ortaya çıkmasına katkıda bulundu7. Bu
ailelerden biri de Bozok sancağında ortaya çıkan Çapanoğulları oldu.
2. Çapanoğlu Süleyman Bey
XVIII. yüzyılın ilk yarısından itibaren Bozok sancağında varlıkları bilinen Çapanoğulları8 ailesinin
etkileri bu yüzyıldan itibaren Orta Anadolu’da gittikçe artırdı. Bunun neticesinde bölgedeki diğer âyân ailele-
rinden sivrilerek hanedan niteliğine büründüler9. Süleyman Bey’in dedesi ve aynı zamanda hanedanın bilinen
ilk ferdi olan Çapar Ömer Ağa’dan10 sonra Çapanoğulları’nın Bozok sancağında kökleşmesini sağlayan ve
Süleyman Bey’in babası olan Ahmed Paşa ailenin başına geçti. Pek çok idarî görevi yerine getirmesinin ar-
dından bir süre sonra Osmanlı yönetiminin emriyle11 öldürülmesi sonucunda ise yerini 1768’de, oğlu ve aynı
zamanda Süleyman Bey’in ağabeyi olan Mustafa Bey aldı. Fakat o da bölgede sürdüğü hâkimiyet sonrasında
ölünce12 hanedanın başına 1782’de Süleyman Bey geçti13. Bu göreve abisinin ölümüyle gelse de devlet hiz-
metinde bulunma tarihi daha eskiye dayanmaktadır. Buna göre Gurre-i Cemâziye’l-evvel 1188 [10 Temmuz
1774]’de Kapucıbaşı unvanı alarak14 devlet hizmetine girmişti. III. Selim döneminde merkezî idare ile yü-
rüttüğü iyi ilişkiler ve Nizâm-ı Cedîd yeniliklerine verdiği destek neticesinde yıldızı parladı ve pek çok idarî
görevi uhdesine alarak gücüne güç kattı15. Bozok sancağı mutasarrıığının yanı sıra değişik zamanlarda Ye-
Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, s. 165-167.
4Yuzo Nagata, Tarihte Âyânlar Karaosmanoğulları Üzerine Bir İnceleme, TTK Yayınları, Ankara, 1997, s. 50.
5Halil İnalcık, Devlet-i ʽAliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I Klasik Dönem (1302-1606) Siyasal, Kurumsal ve
Ekonomik Gelişim, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2010, s. 334.
6V.P. Mutafçieva, “XVIII. Yüzyılın Son On Yılında Ayanlık Müessesesi”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S.
31, Mart 1977, İstanbul, 1978, s. 182.
7Mert, “Âyan”, s. 196.
8Kaynaklarda Cabbarzâde, Çaparzâde, Çapanzâde, Abdülcabbarzâde olarak da anılan isim, bugün daha çok Çapanoğulları şeklinde
kullanıldığı için bildiride böyle kullanılması tercih edildi.
9Özcan Mert, XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Çapanoğulları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1980, s. 24. Çapanoğulları’nın
kökenleri hakkındaki görüşler için bkz. Süleyman Duygu, Yozgat Tarihi ve Çapanoğulları, Sayar Matbaası, İstanbul, 1953; İsmail
Hakkı Uzunçarşılı, “Çapan Oğulları”, Belleten, XXXVIII/150, Nisan 1974, Ankara, 1974; Süleyman Duygu, “Osmanlı Devlet
Ricalinden Mehmet Celâlettin Paşa”, Türk Kültürü Dergisi, S.147-148-149, Yıl XIII, Ocak-Şubat-Mart 1975, Ankara, 1975; Ahmet
Yaşar Ocak, “Bozok”, DİA, C. 6, İstanbul, 1992; Ahmet Yaşar Ocak, Arı Kovanına Çomak Sokmak, Taşra Kökenli Bir Tarihçinin
Sıradan Meslek Hayatı, Söyleşi: Haşim Şahin, Timaş Yayınları, İstanbul, 2014.
10Hakkında bilgiye sahip olamadığımız Çapar Ömer Ağa’nın mezar taşında ölüm tarihi olarak 1116 [1704-1705] yazılıdır.
11Belgelerde Ahmed Paşa’nın gerçekleştirdiği zulümleri neticesinde hakkında idam emri verildiği, bu nedenle başının kesilerek
İstanbul’a gönderilmesinin istendiği belirtilmektedir. Bkz. Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), 164 Numaralı Mühimme Defteri
(MD, No: 164), Sayfa 210, Hüküm 851 (s. 210/851), Evâʽil-i Zi’l-kâʽde 1178 [22 Nisan-1 Mayıs 1765]. Ahmed Paşa verilen
hüküm gereği aynı yıl idam edildi. Bkz. Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, C. 1, Yayına Haz: Nuri Akbayar, Eski Yazıdan Aktaran:
Seyit Ali Kahraman, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1996, s. 206; Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, C. 1, Üçdal Neşriyat,
İstanbul, 1993, s. 438.
12BOA, MD, No: 165, s. 346/1096, Evâsıt-ı Ramazân 1181 [30 Ocak-9 Şubat 1768]; Uzunçarşılı, “Çapan Oğulları”, s. 220;
Mert, Çapanoğulları, s. 35. Mustafa Bey’in 1196 [1781-1782]’da köleleri tarafından öldürüldüğü ve katillerin ailenin rakipleri
olan Caniklilere sığındıkları, bu nedenle Mustafa Bey’in öldürülmesinde Canikli Ali Paşa’nın parmağı olduğu yönünde görüşler
bulunmaktadır. Bkz. Uzunçarşılı, “Çapan Oğulları”, s. 224; Ahmed Cevdet Paşa, Tarih-i Cevdet, C. 1, s. 438-439; Mehmed
Süreyya, Sicill-i Osmanî, C. 4, s. 1145.
13Süleyman Bey, ağabeyi Mustafa Bey’in muhallefâtını satın alarak ailenin başına geçti ve Bozok sancağı mutasarrıığını sürdürdü.
Bkz. BOA, Cevdet Maliye (C.ML), 746/30367, 19 Cemâziye’l-evvel 1196 [2 Mayıs 1782]; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî, C. 5,
s. 1531.
14Dergâh-ı Âlî Kapıcıbaşı Ağalar Defteri, Zi’l-hicce 1142/Gurre-i Şevvâl 1194 [Haziran-Temmuz 1730/30 Eylül 1780], Birinci
Abdülhamid Devrinde Yazılmış Olduğu Anlaşılan Bir Mecmuadan İstinsah Edilmiştir, Müstensih: Osman Ferit Sağlam, TTK
Kütüphanesi, Yazma No: 204, Ankara, 1948, s. 12. Uzunçarşılı bu tarihi Zi’l-kâʽde 1188 [Ocak-Şubat 1775] olarak vermektedir.
Bkz. Uzunçarşılı, “Çapan Oğulları”, s. 221.
15 Uzunçarşılı, “Çapan Oğulları”, s. 227-250; Özcan Mert, “Çapanoğulları”, DİA, C. 8, İstanbul, 1993, s. 222; Ali Yaycıoğlu,
“Sened-i İttifak (1808): Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir Ortaklık ve Entegrasyon Denemesi”, Nizâm-ı Kâdîm’den Nizâm-ı
Cedîd’e III. Selim ve Dönemi, Ed: Sey Kenan, İSAM Yayınları, İstanbul, 2010, s. 682-683. Ayrıca Süleyman Bey’in Nizâm-ı
364
niil has ve Karahisar-ı Şarkî voyvodalıkları, Çankırı sancağı mutasarrıığı, Ankara, Tarsus, Adana, Amasya,
Kayseri, Sivas ve Kırşehir mütesellimlikleri, Amasya sancağı muhassıllığı ile Bereketlü ve Bozkır madenleri
eminliği görevlerini yürüttü ve 1813’te ise vefat etti16.
3. İstanbul’un Zahire İhtiyacının Karşılanması İçin Yapılan Çalışmalar
İstanbul; saray halkı, kapıkulları, diğer askeri birlikler, medrese talebeleri, düşkünler, yabancı tüccar-
lar, bekâr odaları sakinleri, göçmenler gibi pek çok insanın birlikte yaşadığı bir metropol kimliğine sahipti.
Bu yoğun nüfusun temel besin maddelerini sağlamanın yanı sıra dar günler için hazırlık yapmak, temel gıda
maddeleri üzerinde vurgunculuğun önünü almak ve yatları sürekli kontrol altında tutmak idareciler tarafın-
dan mühim bir mesele telakki edilmekteydi. Bu nedenle Osmanlı devlet adamları başkentin iaşe konusunda
sıkıntı yaşamamasına özel önem vermekteydi17. Zira asayişsizlikle darlık günlerinde daha sık karşılaşıldığın-
dan isyan girişimlerinin zuhur edebileceği düşüncesi buraya zahire temininde öncelik verilmesini zorunlu
kılmaktaydı. Alınan önlemlere karşın özellikle iklim ve savaş şartları dolayısıyla yaşanan zahire sıkıntısı
yatlara etki etmesinin yanı sıra, genel asayişi de etkilemekteydi. Ekmek darlığı nedeniyle fırınların yağma-
landığı, bununla da kalmayarak fırın çalışanlarının öldürüldüğü olaylar vuku bulmaktaydı. Yine fırın önle-
rinde kadın, çoluk-çocuk ekmek alabilmek için uzun kuyruklar oluşturmaktaydı. Bu görüntülerden rahatsız
olan Sultan II. Mahmud’a Kaymakam Paşa’nın verdiği cevap sıkıntının kaynağını göstermekteydi. Paşa’ya
göre bu duruma ambarlarda üç aylık zahire kalması ile Karadeniz’e donanma çıkaran Ruslara esir düşmekten
korkan tüccarların denize açılamamaları neden olmaktaydı. Ayrıca zahirenin çoğunluğu, düşman tarafındaki
Hocabey [Odesa] ve çevresinde kaldığı için teminde sıkıntı yaşanmış, bu ise ekmek üretimini etkilemişti18.
Osmanlı yönetimi zahire darlığı yüzünden fırınlarda üretilen ekmeğin kalitesiz olduğunu “ümmed-i Muham-
med çamur gibi etmek yiyo” diyerek gözler önüne sermekte, bunun önüne geçebilmenin ise zahire hususuna
muhakkak dikkat etmekle sağlanabileceğini belirtmekteydi19.
Böylece İstanbul’da zahire sıkıntısı yaşanmasında Osmanlı Devleti’nin taraf olduğu savaşların da
önemli etkisi olurken, zahire temin bölgelerinin düşman tarafında kalmasının dışında, İstanbul’a zahire gön-
dermekle mükellef, özellikle Karadeniz’in Rumeli iskelelerinin, savaş dolayısıyla zahiresini seferdeki asker-
lere tahsis etmeleri de payitahta gelen miktarda azalma yaşanmasına, bu ise şehre ve dolayısıyla ahaliye daha
az miktarda zahire ulaşmasına yol açmaktaydı. Bu nedenle şiddetle ihtiyaç duyulmasından ötürü zahirenin ne
suretle olursa olsun tedarik edilerek, peyderpey İstanbul’a sevk edilmesi istenmekteydi20.
Bu gibi durumların dışında tabiat olayları nedeniyle de sıkıntılar baş göstermekteydi. Ülkede kışın ağır
geçmesi ve İstanbul’a zahire sağlayan yerlerde vuku bulan kıtlık, zahire temin edilememesine sebep olmak-
taydı. Osmanlı yönetimi, bu darlık dönemlerinde çeşitli yerlere emirler göndererek, payitahta zahire sevk
edilmesini istemekteydi. Böylece sıkıntılı süreci atlatmayı hedeeyen Osmanlı idaresi, yeni zahire gelinceye
kadar Anadolu’da darlık yaşamayan yerlerden zahire temin etmeye çalışmaktaydı21. Alınan bu tedbirle de
Cedîd’e desteği hakkında bkz. Yücel Özkaya, “III. Selim Devrinde Nizam-ı Cedid’in Anadolu’da Karşılaştığı Zorluklar”, Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, I/1, Ankara, 1963.
16Mert, Çapanoğulları, s. 49-66.
17Lüt Güçer, “Bir Türk-Osmanlı Buğday Osi Hakkında Araştırma: XVIII. Yüzyıl Ortalarında İstanbulun İaşesi İçin Lüzumlu
Hububatın Temini Meselesi”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, XI/1-4, İstanbul, 1949, s. 397.
18Câbî Ömer Efendi, Câbî Târihi (Târîh-i Sultân Selîm-i Sâlis ve Mahmûd-ı Sânî), Tahlil ve Tenkidli Metin, C. 1, Hazırlayan:
Mehmet Ali Beyhan, TTK Basımevi, Ankara, 2003, s. 599-610.
19BOA, Hatt-ı Hümayun (HAT), 267/15590, Tarih yer almazken arşiv tasnif heyeti tarafından 29 Zi’l-hicce 1204 [9 Eylül 1790]
tarihi verilmiştir.
20BOA, C. Belediye (BLD), 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203 [16-26 Şubat 1789].
21BOA, C.BLD, 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203 [16-26 Şubat 1789]; BOA, C.BLD, 104/5191, Evâsıt-ı Receb 1203
[6-16 Nisan 1789]. Hükmün bir sureti Amasya Mütesellimi Hasan Bey’e, Amasya ve Merzifon naipleri ile Amasya sancağında
bulunan diğer kazalardaki görevlilere yazıldı.
365
İstanbul’daki darlık yüzünden zor günler geçiren halkın bir nebzede olsa rahatlaması amaçlanmaktaydı.
Osmanlı yönetimi, İstanbul’da yaşanması muhtemel bu tür hareketlerin başlamadan önlenmesi adına
şehrin iaşesi için hububatını başkente yollaması gereken bölgeleri ve bu bölgelerin ihraç iskelelerini ayrıntılı
bir şekilde tespit etmekteydi. Bu belirlendikten sonra ilgili bölgelere gönderilen mübaşirlerle işlemin bir dü-
zen dâhilinde yürütülmesine çalışılmaktaydı22.
XVI. yüzyılda Rum vilayetleri, İstanbul’a zahire gönderilmesi hususunda kısmen kara taşımacılığının
pahalılığından dolayı ilk başvurulacak yerler arasında değildi23. Bu açıdan zahire umumiyetle Eak ve Boğ-
dan, Tuna iskeleleri ve Karadeniz’in Rumeli yakasındaki iskelelerin hinterlandına dâhil üretim bölgelerin-
den, Trakya’dan, Ege denizinin Rumeli sahilleri ve Anadolu’da İzmit’ten Edremit’e kadar Marmara denizi
sahilleri gerisinde uzanan Kocaeli, Hüdavendigar ve Karesi illerinden gelmekteydi. Bu nedenle bir anlamda
İstanbul’un ambarı kabul edilen bu yerlerin hububatlarını başka yerlere vermeleri yasaklanmıştı. Zahire -
kıntının dayanılamayacak boyutlara ulaşması halinde buralara ek olarak Kefe’den, Trabzon ve Samsun iske-
leleri vasıtasıyla Erzurum ve Rum eyaletinden ve Trablusgarp’tan da hububat getirilirdi. Fakat buralarda da
çeşitli sebeplerle sıkıntı yaşanması durumunda masraı da olsa daha uzak yerlerden hububat temin edilirdi24.
Böylece İstanbul’un iaşesi hususuna özel önem verilerek, yaşanması muhtemel sıkıntılara karşı ikinci bir
plan devreye sokulurdu. Bu bağlamda Bozok sancağından yapılan sevkiyatlar umumiyetle Samsun ve bazen
de İzmit iskelesinden icra edilirdi.
Zahirenin bu iskelelere gönderilmesinde istifade edilen araçların belirlenmesinde bölgelerin coğrafî
şartları etkili olmakta, nakliyat yapılacak yerin durumuna bağlı olarak araçlar da değişmekteydi. Nitekim yük
hayvanı beslemeye uygun olan Anadolu tarafından yapılacak nakliyatlarda deve kullanılırken, Eak ve Rus-
çuk gibi yolların daha uygun olduğu yerlerden yapılan taşımalarda ise yük arabalarından istifade edilirdi25.
Bu doğrultuda Orta Anadolu’dan yapılacak nakillerde çoğunlukla aşiretlerden sağlanan develer kullanılırdı.
Bunun yanı sıra, Bolu ve İçel gibi daha dağlık yerlerden temin edilen katırlardan da yararlanılırken, nakliyat
işlemleri sadece deve, katır ve yük arabaları ile yapılmaz, coğrafî ve ekonomik etkenlere bağlı olarak gemi
ve kelek gibi diğer ulaşım vasıtalarından da istifade edilirdi26.
Süleyman Bey, coğrafî şartların etkisiyle develerden aktif olarak yararlanırken, kışın taşımaya elve-
rişsiz olan bu hayvanlardan sadece havalar müsaitken istifade edilebilmiştir. Bu nedenle nakliyenin vazge-
çilmez unsuru olan deve ve gemilerin kış şartlarında etkisiz kalmaları nedeniyle Osmanlı idaresi taşradan
İstanbul’a gönderilecek zahirenin kış gelmeden tedarik edilerek gönderilmesini istemekteydi27.
Bu aşamada denize kıyısı bulunmayan Yozgat’tan ürünlerin başkente ve diğer ticarî alanlara en sağ-
lıklı şekilde gönderildiği yollardan biri Samsun iskelesi idi28. Bu nedenle Süleyman Bey vasıtasıyla Bozok
ve çevresinden talep edilen zahire ekseriyetle bu iskeleden istifade edilerek nakledilirdi29. Samsun iskelesi
22Güçer, “İstanbulun İaşesi”, s. 399-400-404.
23Huricihan İslamoğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Köylü, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010, s. 285.
24Lüt Güçer, “XVI. Yüzyılın Sonlarında Osmanlı İmparatorluğu Dahilinde Hububat Ticaretinin Tâbi Olduğu Kayıtlar”, İktisat
Fakültesi Mecmuası, XIII/1-4, Ekim 1951-Temmuz 1952, s. 86-88.
25Eak, Silistre, Rusçuk gibi yerlerde taşınması gereken yağlar için araba temin edilmesine çalışıldığı hakkında bkz. Meryem Kaçan
Erdoğan-Meral Bayrak Ferlibaş-Kamil Çolak, Rusçuk Ayanı Tirsiniklizâde İsmail Ağa ve Dönemi (1796-1806), Yeditepe Yayınları,
İstanbul, 2009, s. 137,140-141.
26Tahir Öğüt, 18-19.Yy.’da Birecik Sancağında İktisadi ve Sosyal Yapı, TTK Yayınları, Ankara, 2013, s. 296-299.
27BOA, HAT, 188/8964, Tarih yer almazken arşiv tasnif heyeti tarafından 29 Zi’l-hicce 1205 [29 Ağustos 1791] tarihi verilmiştir.
28Yunus Özger, “II. Abdülhamid Döneminde Yozgat’ın Sosyo-Ekonomik Durumu (Tahrirat Müdürü Osman Namık Bey’in
Raporuna Göre”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, V/9, Edirne, Ocak 2015, s. 26-41.
29BOA, C. Askeriye (AS), 844/36043, 9 Rebîü’l-âhir 1198 [2 Mart 1784]; BOA, C.BLD, 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203
[16-26 Şubat 1789]; BOA, C.BLD, 104/5191, Evâsıt-ı Receb 1203 [6-16 Nisan 1789]; BOA, HAT, 194/9651, 23 Zi’l-hicce 1203
[14 Eylül 1789]; BOA, C.AS, 690/28971, 25 Cemâziye’l-evvel 1204 [10 Şubat 1790]; BOA, C. Dahiliye (DH), 218/10886, 11
366
sadece İstanbul’a gönderilen zahire için değil, aynı zamanda Karadeniz’in kuzeyinde yer alan ve stratejik
açıdan önemli konumda bulunan Soğucak ve Anapa tarafına irsal edilenler için de aktarma merkezi görevi
görmekteydi30. Bafralı Yanko da bu duruma atıfta bulunarak “Anadolı kıtʽa-i cesîmesinde el-yevm hâʽiz-i
ehemmiyet-i azîme olan Yozgad”ın en işlek iskelesinin Samsun olduğunu belirtmekteydi. Ona göre eskiden
buradan Yozgat’a at ya da katır ile on üç günde varılamazken, şimdi31 ise altı hatta istenilirse beş günde
ulaşılabilmekteydi. Ayrıca Samsun ile Yozgat arasında pek çok geçit ile Kavak, Havza, Merzifon, Çorum ve
Hüseyinâbâd (Alaca) kasabaları gibi başlıca konaklama yerleri bulunmaktaydı32. Bununla birlikte Bozok ve
havalisinden yapılan zahire sevkiyatında sadece bu iskeleden değil, aynı zamanda İznikmid [İzmit] iskele-
sinden istifade edilmekteydi33.
Zahire gönderilmesi yönünde emir gelmesinin ardından tertibin tamamlanmasıyla birlikte bunların
yola çıkarılması için hazırlıklara girişilirdi. Bu doğrultuda develere ve katırlara yüklenen zahire belirlenen
iskeleye doğru sevk edilmek için bekletilirdi. Nakliyat için yapılan hazırlıkların tamamlanmasının ardından
zahire sahipleri ile nakliyatçılara ödenmesi gereken ücretler genellikle peşin olarak verilirdi34. Bu aşamadan
sonra zahirenin develerle iskelelere taşınmasının ardından artık devreye İstanbul girerdi. Mevsim şartların-
dan ötürü etkin nakliyatın oldukça zor olduğu Karadeniz’de35 Samsun iskelesine zahirenin yığılmasının ar-
dından havanın seyr ü sefere müsait olması durumunda İstanbul’dan çok sayıda gemi gönderilerek, zahirenin
hızlıca nakledilmesine çalışılırdı.
Merkezî idare iskeleye yeteri sayıda gemi yönlendirmek için bu aşamada hem kapan tüccarlarından
hem de diğer gemi sahiplerinden istifade ederdi36. Bu gemilerin sahiplerini, devletle kolektif ya da bireysel
anlamda sözleşme yapan özel sermaye sahipleri oluşturmaktaydı. Merkezi yönetimle zahirenin İstanbul’a
getirilmesi hususunda anlaşan bu sermayedarlar zahirenin İstanbul dışında başka bir yere götürülmeyeceğine
dair taahhüt vererek, birbirlerine kel olmaktaydılar. Fakat bu durum gemiciler lehine bir tekel oluşturulduğu
anlamına gelmemekteydi. Kaldı ki nakilde kullanılacak gemilerin yetersiz kalması durumunda yetkililer-
den ilam alan diğer gemilerden de istifade edilebilmekteydi. Yapılan sözleşme ile un kapanına bağlanan ve
kapanın defterli gemileri olarak nitelendirilen bu gemilerin iskelelerde diğer gemilerden önce yük almaları
kabul edilirken, defterde yer almayan fakat kapana zahire nakleden gemilere engel olmalarına ise izin veril-
memekteydi37. Bozok ve havalisinden tertip edilerek Samsun’a nakledilen zahire de İstanbul’a hem kapan
tüccarlarına38 hem de diğer müteşebbislere ait gemiler aracılığıyla götürülmekteydi. Buradaki zahire iskelede
Receb 1204 [27 Mart 1790]; BOA, HAT, 267/15590, Tarih yer almazken arşiv tasnif heyeti tarafından 29 Zi’l-hicce 1204 [9 Eylül
1790] tarihi verilmiştir; BOA, C.AS, 410/16935, 19 Şaʽbân 1205 [23 Nisan 1791]. Günümüzde Yozgat’a en yakın iskeleyi Samsun
iskelesi oluşturmaktadır. Buna göre günümüzde iskelesi bulunan şehirler ile Yozgat arasındaki mesafe şu şekildedir; Yozgat-Samsun
280 km, Yozgat-Sinop 375 km, Yozgat-Giresun 469 km, Yozgat-İzmit 557 km. Bu doğrultuda Bozok bölgesinden sevk edilmesi
istenen şeylerin ekseriyetle Samsun iskelesinin kullanılması gayet normaldir. İller arası mesafe için bkz. hp://www.kgm.gov.tr/
Sayfalar/KGM/SiteTr/Uzakliklar/illerArasiMesafe.aspx 20.03.2016
30BOA, C.DH, 218/10886, 11 Receb 1204 [27 Mart 1790].
31Kitabın 1306 [1888-1889]’da basıldığı düşünülürse aşağı yukarı bu tarihleri kastettiği anlaşılmaktadır.
32Bafralı Yanko, Yozgad Seyahatnamesi, Matbaa-i Ebu’z-ziya, Kostantiniye, 1306, s. 5-6-8.
33BOA, HAT, 188/8964, Tarih yer almazken arşiv tasnif heyeti tarafından 29 Zi’l-hicce 1205 [29 Ağustos 1791] tarihi verilmiştir;
BOA, C.BLD, 32/1579, 26 Rebîü’l-âhir 1210 [9 Kasım 1795]; BOA, C.BLD, 141/7005, 3 Rebîü’l-evvel 1208 [9 Ekim 1793].
Zahire sevkiyatı Soğucak ve Anapa taraarındaki askerler için olduğu gibi başka bölgelerde bulunan askerlerin ihtiyaçları için de
yapılmaktaydı. Bu doğrultuda zahirenin İstanbul ve Karadeniz’in kuzeyi dışındaki yerlere gönderilmesi durumunda buna paralel
olarak istifade edilen iskeleler de değişirdi. Mısır seferindeki ordunun ihtiyaçları için Bozok ve havalisinden tertip edilecek 100.000
kile arpanın Tarsus iskelesi aracılığıyla gönderilmesi de bu bağlamda değerlendirilmektedir. Bkz. BOA, C.AS, 26/1181, 4 Şevvâl
1215 [18 Şubat 1801]; BOA, C.AS, 130/5804, Tarih yer almazken arşiv tasnif heyeti tarafından 29 Zi’l-hicce 1215 [13 Mayıs 1801]
tarihi verilmiştir.
34BOA, C.BLD, 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203 [16-26 Şubat 1789].
35Ebru Boyar-Kate Fleet, Osmanlı İstanbul’unun Toplumsal Tarihi, Çev: Serpil Çağlayan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul, 2014, s. 177.
36BOA, C.BLD, 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203 [16-26 Şubat 1789].
37Güçer, “İstanbulun İaşesi”, s. 399-400-409.
38BOA, HAT, 194/9651, 23 Zi’l-hicce 1203 [14 Eylül 1789].
367
alıcı ile satıcı yanlarında tartılarak ve akçeleri peşin verilerek satın alınırdı39.
Oldukça zor şartlarda temin edilen bu zahirenin heba olmaması için iyi koşullarda muhafaza edilme-
lerine itina gösterilmekteydi. Bu amaçla mevsim şartlarına bağlı olarak meydana gelebilecek bozulmaların
önlenebilmesi için depoların kullanılması istenmekteydi. Bunun içinse öncelikle Tersane-i âmire ambarla-
rında korunması yoluna gidilmekteydi40. Bunun yanı sıra zahirenin depolanması amacıyla limanlardaki ve
menzillerdeki diğer depo ve ambarlardan da yararlanılır, bunların yetersiz kalması durumunda ise yenileri
inşa edilirdi. İstanbul’a nakledilen hububat buradaki ambarlara depolanır, fakat bunların da yetersiz kalması
durumunda yenileri inşa edilirdi41. Belirli bir düzenle idare edilen bu ambarların olağanüstü bir gelişme ya-
şanmadığı sürece dolu olması gerekirdi. Zahirenin kullanılması ya da İstanbul’a gönderilmesi durumunda ise
buraların tekrar yeni mahsulle doldurulması icap ederdi42.
Osmanlı yönetimi İstanbul’a zahire sağlayacak görevlilere bu işte başarılı olabilmeleri amacıyla ser-
maye de vermekteydi43. Diğer taraftan zahire sahiplerinin ellerindeki mahsulleri başka yerlere vermeden
İstanbul’a göndermelerini isterken, bu sayede gerçekleşecek satış dolayısıyla zahire sahiplerinin ellerine sı-
cak para geçeceği, diğer taraftan ise İstanbul sakinlerinin zaruretlerinin giderilerek, her iki tarafın da bu
alışverişten kazançlı çıkacaklarını vurgulamaktaydı44. Bu maddi söylemlerin dışında taşradan zahire gön-
derilmesini teşvik etmek amacıyla çeşitli manevi temalar kullanılarak, buralardaki görevliler etkilenmeye
çalışılmaktaydı. Yerine getirilecek bu görev ile İstanbul ahalisinin sıkıntılarının giderileceği için bu hizmetin
dünyada ve ahirette karşılığının olacağına değinilirken, aksi bir durumun yaşanması halinde ise sıkıntının
giderek artacağı belirtilmekteydi45. Dinî ve dünyevî bu teşvikler idarecileri muhtemeldir ki etkilemekteydi.
Şüphesiz ki bende olarak varlıkları Osmanlı padişahının ihsanı olarak düşünülen bu hanedan üyeleri ve taşra
idarecileri borçlarını bu şekilde ödemekteydi. Varlıklarının devamını sağlamak için de bunu yerine getirmeyi
sürdüreceklerdi.
4. Süleyman Bey’in Zahire Temini Konusundaki Faaliyetleri
Çapanoğullarının devlet nezdinde itibar sahibi olmalarında rol oynayan etkenler arasında merkezden
gelen zahire, asker, mühimmat, nakliye hayvanı vs. gibi istekleri yerine getirmeleri ilk sırada gelmektey-
di. Süleyman Bey’den çeşitli zamanlarda ve miktarlarda göndermesi istenen zahire, onun nüfuz sahasıyla
paralellik arz eden yerlerden temin edilmekteydi. Bozok, Çankırı, Amasya, Çorum46, Kırşehir, Ankara ve
Aksaray sancakları47 ile Sivas48 bu sahanın içindeki önemli yerleri oluşturmaktaydı. Süleyman Bey’in zahire
hususundaki emirlere genellikle olumlu cevap vermesi buralardaki etkisinden kaynaklanmaktaydı. Kaldı ki
merkezî idarenin taşrada, güçlü yerel ailelere bu yerlerin idaresini tevcih etmesinin altında da bu düşünce
yatmaktaydı.
39BOA, C.BLD, 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203 [16-26 Şubat 1789]; BOA, C.BLD, 104/5191, Evâsıt-ı Receb 1203 [6-
16 Nisan 1789].
40BOA, C.BLD, 111/5520, 18 Safer 1204 [7 Kasım 1789].
41Câbî Ömer Efendi, Câbî Târihi, C. 1, s. 40. Bu amaçla yeni depoya ihtiyaç duyulması dolayısıyla Üsküdar’da Öküz limanında iki
ambar inşa edilmesi emredildi.
42Erdoğan, vd., İsmail Ağa, s. 142-143.
43BOA, HAT, 194/9651, 23 Zi’l-hicce 1203 [14 Eylül 1789]; BOA, HAT, 267/15590, Tarih yer almazken arşiv tasnif heyeti
tarafından 29 Zi’l-hicce 1204 [9 Eylül 1790] tarihi verilmiştir.
44BOA, C.BLD, 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203 [16-26 Şubat 1789]; BOA, C.BLD, 104/5191, Evâsıt-ı Receb 1203 [6-
16 Nisan 1789].
45BOA, C.BLD, 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203 [16-26 Şubat 1789]; BOA, C.BLD, 141/7005, 3 Rebîü’l-evvel 1208 [9
Ekim 1793].
46BOA, HAT, 194/9651, 23 Zi’l-hicce 1203 [14 Eylül 1789]; BOA, C.BLD, 111/5520, 3 Safer 1204 [23 Ekim 1789]; BOA, C.DH,
218/10886, 11 Receb 1204 [27 Mart 1790]; BOA, C.BLD, 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203 [16-26 Şubat 1789].
47BOA, C.BLD, 141/7005, 3 Rebîü’l-evvel 1208 [9Ekim 1793].
48BOA, C.DH, 218/10886, 11 Receb 1204 [27 Mart 1790].
368
İstanbul’un Bozok ve çevresinden talep ettiği zahireyi buğday49, un50 ve arpa51 oluşturmaktaydı. As-
lında bu durum bir tesadüf değildi. Yanko’ya göre Yozgat, öteden beri arpa ve buğday ticaretinin yegâne
merkezi durumundayken52, sonraki yıllara ait rapor ve kayıtlardan anlaşıldığı üzere Bozok bölgesinin toprak
verimliliği buğday ve arpa üretimine uygun olduğundan özellikle bu iki ürüne rağbet gösterilmekteydi53.
Süleyman Bey mümkün olduğunca bunları temin ederek göndermeye çalışırken, kimi zaman çeşitli gerekçe-
lerle affını talep etmekteydi54. Bu konuda ise sebep olarak genellikle burada yaşanan kıtlığı göstermekteydi.
Osmanlı idaresi ise, İstanbul’un ihtiyaçlarının giderilmesine öncelik vermesinden ötürü bu emri geri çek-
meyerek yapılan tahkikat sonucunda buralarda zahirenin bol olduğunun anlaşıldığı belirtilmek suretiyle bu
direnci kırmaya çalışmaktaydı55.
Osmanlı yönetimi, zahire talebinde bulunurken bunların temin edildiği insanların günlük ihtiyaçları
ile üretimin devamının sağlanmasına dikkat etmekteydi. Bu amaçla zahire gönderileceği esnada tüccarlarla
ziraatçıların ellerindeki tohumluk ve günlük yiyecek için gereken miktarın ayrılmasını, ardından geriye ka-
lanların başka yerlere verilmeden rayiciyle satın alınmasını emretmekteydi56.
Süleyman Bey hanedanın başına geçmesinden kısa süre sonra 1784’te kendisinden istenen zahireyi
sevkte yavaş davrandı ve Samsun iskelesine sadece 10.000 kile İstanbulî buğday gönderdi. Bu tertibin büyük
kısmının bakaya kalması yönetimi rahatsız ederken, bu durum kendisine iletildi. Bunun üzerine Süleyman
Bey, zahireyi on beş güne kadar sevk edeceğini ifade etti. Fakat buna rağmen yine herhangi bir hareketlilik
olmadı. Böylece önceki gönderdikleriyle birlikte Süleyman Bey buraya toplamda sadece 29.245 kile buğday
göndermiş oldu57.
Bundan beş yıl kadar sonra 1789 Şubatında kaleme alınan hükümden anlaşıldığı kadarıyla kışın sert
geçmesi dolayısıyla İstanbul’a zahire sevk eden yerlerin mahsulünde yaşanan azalma nedeniyle zahire gön-
derilemedi. Buna ek olarak Karadeniz’in Rumeli iskelelerinden başkente sevk edilen zahire de orduya tahsis
edilmişti. Üst üste gelen bu olumsuzluklar neticesinde İstanbulluların zarurete düşmemeleri adına yeni tertip
gelinceye kadar zahirenin etraftan temin edilmesine karar verildi. Bu amaçla Süleyman Bey’den de zahire
bolluğu yaşandığı anlaşılan ve mutasarrıfı olduğu Çankırı, Bozok ve havalilerinde elinde zahiresi olanların
bunları Samsun iskelesine göndermelerini sağlaması istendi. Onun gerçekleştireceği bu hizmetle devlete ve
insanlara unutulmayacak hizmette bulunacağı “hem devlet-i âliyyem’e ve hem kâffe-i ibâd-ullaha bu vechle
dâhi azîm hidmet etmiş olacağında şübhe olmadığı ve bu hidmetin ferâmûş olunmayacağısözleriyle ifade
edildi. Bu teşvik sonrasında İstanbul’dan zahireyi taşımakla görevlendirilen kapan tüccarı gemilerinin Sam-
sun’a ulaştıklarında zahirenin bayi ve müşteri yanlarında tartılarak peşin olarak satın alınması emredildi.
Böylece bu alışverişten hem zahire sahiplerinin hem de İstanbul halkının kazançlı çıkacakları vurgulandı58.
Sultan III. Selim hanedanın başına geçer geçmez zahire temini için emirler yazdı. Bu amaçla Süleyman
Bey’e yazdığı hükümde amcası Sultan I. Abdülhamid zamanında kendisi ile Çorum’daki görevlilere tüccar
ve zahire sahiplerinin ellerindeki tohumlukların ve günlük yiyeceklerin dışında kalan zahirenin Samsun iske-
49BOA, C.BLD, 111/5520, 3 Safer 1204 [23 Ekim 1789].
50BOA, C.AS, 1027/42025, 17 Receb 1206 [11 Mart 1792].
51BOA, C.AS, 690/28971, 25 Cemâziye’l-evvel 1204 [10 Şubat 1790]
52Bafralı Yanko, Yozgad, s. 16.
53Özger, “Yozgat’ın Sosyo-Ekonomik Durumu, s. 22-39; 1844-1845 yıllarında, Bozok sancağına bağlı Sorgun kazası genelinde en
fazla elde edilen ürünleri arpa ve buğdayın oluşturduğu hakkında bkz. Serkan Polat, Sorgun Temettuat Defterleri, C. 1-3, Sorgun
Belediyesi Yayınları, Ankara, 2010.
54BOA, C.BLD, 141/7005, 27 Safer 1208 [4 Ekim 1793].
55BOA, HAT, 267/15590, Tarih yer almazken arşiv tasnif heyeti tarafından 29 Zi’l-hicce 1204 [9 Eylül 1790] tarihi verilmiştir.
56BOA, C.BLD, 104/5191, Evâsıt-ı Receb 1203 [6-16 Nisan 1789].
57BOA, C.AS, 844/36043, 9 Rebîü’l-âhir 1198 [2 Mart 1784].
58BOA, C.BLD, 150/7495, Evâhir-i Cemâziye’l-evvel 1203 [16-26 Şubat 1789].
369
lesine naklettirilmesinin emredildiğini hatırlattı. Ardından bu konudaki emri yenileyerek, zahirenin iskeleye
sevkinde gayret gösterilip, İstanbul’dan gelen kapan gemileri aracılığıyla payitahta taşınmasını emretti59.
Bu doğrultuda Süleyman Bey Bozok, Çankırı, Amasya ve Çorum sancaklarından kilesini 2’şer kuruştan/80
paradan satın alacağı 100.000 kile buğdayı Samsun iskelesinden kapan gemileri aracılığıyla İstanbul’a gön-
derecekti. Görevin başarıyla neticelenebilmesi için kendisine 50.000 kuruş sermaye verilen Süleyman Bey,
buğdayın nakliye dâhil olmak üzere 3’er kuruştan rayici olduğunu belirterek satın alıma başladı. İstanbul’a
bildirdiği bu yata rağmen zahirenin 100’er paradan/2,5 kuruştan tanzim edilmesi yönünde irade çıkması
üzerine buna uyarak zahire sahiplerine tespit edilen bu orandan alımın yapılacağını bildirdi. Fakat daha sonra
sermayenin gelmesini beklediği sırada Osmanlı yönetimi bu kararda değişikliğe giderek bunların 2’şer ku-
ruşa tanzim edilmesini emretti. Bunun üzerine Süleyman Bey bu konuda kâr amacı gütmediğini, amacının
devlete hizmet etmek olduğunu ifade ederek, 100’er paranın/2,5 kuruşun zaten rayiçten düşük olduğunu,
2’şer kuruşun daha da düşük olduğunu, bu nedenle ahalinin bu tertibe rızalarıyla katkıda bulunmayacaklarını
bildirdi. Bunun önlenmesi adına da 2,5’ar kuruşa satın alınmasını ve gönderilen meblağın dışında 70-80.000
kuruş daha verilmesini rica etti. Açıklama doğrultusunda bu alımın 2’şer kuruştan/80 paradan yapılması
halinde 100.000 kile buğdayın bahasının 200.000 kuruşa denk geldiği, bu nedenle 50.000 kuruşun dışında
150.000 kuruş daha gönderilmesinin gerektiği belirtildi60. III. Selim ise Süleyman Bey’in bu talebi karşısında
iki tarafın bahasının artmadan nizam verilmesini ve akçenin de Darbhâne’den gönderilmesini emretti61.
Bu görüşmeden sonra göndermesi istenen 100.000 kile İstanbulî buğdayı Samsun iskelesine nakleder-
ken, bunlar buradaki beş gemi aracılığıyla İstanbul’a gönderildi. Fakat bu gemilerin yetersiz kalması üzeri-
ne geri kalan zahirenin buraya daha sonra gelecek gemilerle gönderilmesine devam edileceği belirtildi. Bu
esnada zahire sahiplerine yapılacak ödemelerin yarım kalması huzursuzluk yarattı. Süleyman Bey zahire ve
kira sahiplerine bakaya kalan paralarını yakında gelecek olan meblağdan vereceği taahhüdünde bulunmuştu.
Fakat beklenen para henüz gelmediği ve hak sahipleri bunları kendisinden talep ettikleri için zor duruma
düştü. Bu nedenle sözünü yerine getirerek sıkıntıdan kurtulabilmek amacıyla eksik kalan meblağın Kapu
Kethüdası Mustafa Ağa’ya teslim edilmesini rica etti. Sultan III. Selim ise Süleyman Bey’den daha önce iste-
nen 50.000 kile buğdayın durumunu sordu62. Zira ondan İstanbul’un ihtiyaçları için bu 100.000 kileden önce
yine Bozok, Amasya, Çorum başta olmak üzere çeşitli yerlerden temin edeceği 50.000 kile buğday gönder-
mesi istenmişti. Bunların kilesi nakliye ile birlikte 100 paradan/2,5 kuruştan olmak üzere toplamda 5.000.000
paraya/125.000 kuruşa tekabül etmişti. 25 Cemâziye’l-evvel 1203 [21 Şubat 1789]’te bu zahireden Tersane-i
âmire ambarlarına 46.183 kile buğday gelmiş, bunun karşılığı olarak ise Süleyman Bey’e 110.000 kuruş tes-
lim edilmişti. Ardından 20 Safer 1204 [9 Kasım 1789]’te 8.871 kileden oluşan yeni bir sevkiyat yapılmış ve
böylece 50.000 kile göndermesi istenirken o, 55.054 kile göndererek bu görevi tamamlamıştı63. Zahireyi bu
şekilde gönderirken kendisine ödenmesi gereken parada ise 15.000 kuruşluk açık kalmıştı. Osmanlı yönetimi
bunun üzerine açığın buğday bahasından ödenerek kapatılmasına karar verdi64. Bu konuda Darbhâne-i âmi-
rede mevcut buğday bahasından 15.000 kuruş verilmesi için ferman beklenirken65, 23 Safer 1204 [12 Kasım
1789]’te bu konuda kaime verildi66. Süleyman Bey’in Osmanlı idaresi ile zahire ve kira sahiplerinin arasında
kaldığı bu durum aslında doğrudan kendisini de ilgilendirmekteydi. Söz verilen tarihte paralarını alamayan
insanların bir dahaki sefere zahire verip, nakliyata girişmeleri şüphesiz zor olacaktı. Bu gelişme ise Süleyman
59Hükmün bir sureti Amasya Mütesellimi Dergâh-ı Âlî Kapucıbaşılarından Hasan Bey ile buradaki diğer görevlilere de yazıldı.
Bkz. BOA, C.BLD, 104/5191, Evâsıt-ı Receb 1203 [6-16 Nisan 1789].
60BOA, HAT, 194/9651, 23 Zi’l-hicce 1203 [14 Eylül 1789].
61BOA, HAT, 190/9177, Tarih yer almazken arşiv tasnif heyeti tarafından 29 Zi’l-hicce 1203 [20 Eylül 1789] tarihi verilmiştir.
62BOA, C.BLD, 111/5520, 3 Safer 1204 [23 Ekim 1789].
63BOA, C.BLD, 111/5520, 18 Safer 1204 [7 Kasım 1789].
64BOA, C.BLD, 111/5520, Tarihsiz, Sultan III. Selim’in hattı.
65BOA, C.BLD, 111/5520, Tarihsiz, Defterdar arzı.
66BOA, C.BLD, 111/5520, 23 Safer 1204 [12 Kasım 1789].
370
Bey’in İstanbul’un taleplerini yerine getirmesini zorlaştıracak ve rehavet gösterdiği yönünde suçlanmasına
sebep olacaktı. Durumun farkında olan ve başına gelecekleri tahmin eden Süleyman Bey ise acele edilmesini
istemekten başka bir şey yapamıyordu.
Süleyman Bey tarafından İstanbul’un ihtiyaçları için hazırlanıp iskeleye gönderilen zahirenin bir kıs-
mının oluşan ihtiyaç dolayısıyla çeşitli kalelere gönderildiği de olmaktaydı. Osmanlı yönetimi Karadeniz’in
kuzeyinde yer alan Anapa ve Soğucak kalelerindeki askerlerin sıkıntı yaşamamaları için 1790’da Sivas ve
çevresinden buralara gönderilmek üzere tertip edilen zahirenin henüz Samsun iskelesine ulaşmaması üzerine,
Süleyman Bey’in İstanbul’a sevk etmek için Samsun’a naklettiği buğdayın bir kısmının Anapa’ya gönderil-
mesine karar verdi. Böylece Süleyman Bey’in İstanbul için tertip ettiği 40.000 kile buğdayın 15.000 kilesinin
ambarda mevcut olduğu anlaşılırken, 11.100 kilesi Anapa’ya, 13.900 kilesi ise İstanbul’a nakledildi67.
Süleyman Bey’den başkente zahire göndermesi istenileceği dönemlerde idaresi altında bulunan yer-
lerdeki zahire hasadında bolluk yaşandığına değinilmeye devam edildi. Bu doğrultuda Kaymakam Paşa,
Sultan III. Selim’e Süleyman Bey’in uhdesindeki Çankırı ve havalisinde bu sene zahire hasadının verimli
olduğunun işitildiğini, bu nedenle buradan satın alınacak zahirenin havalar uygunken develerle İznikmid
[İzmit] iskelesine, oradan da Tersane-i âmire ambarlarına nakledilmesinin faydalı olacağını bildirdi. Bu ko-
nuda zahirenin kilesinin gemi kirası ve nakliyeyle birlikte 110’ar paradan olmak üzere bahasının verilmesi
koşuluyla 50.000 kile zahirenin satın alınmasının uygun olduğunu arz etti. Bunun üzerine Sultan III. Selim
iyi olarak nitelendirdiği bu tertibin kış gelmeden İstanbul’a getirilmesini ve ayrıca her taraftan hazırlanacak
zahireyi İstanbul’a göndermelerinin sağlanmasını istedi68.
Bundan birkaç yıl sonra Süleyman Bey, Samsun iskelesine gönderilmesi için sürsat zahiresi talep
edilmesi üzerine Ağustos sonrasında zahirenin yatı ile miktarını bildireceğini belirtmişti. 1793’te bu taah-
hüdü doğrultusunda Kapu kethüdasına zahire hususunda kıtlık yaşandığını, şu an için zahirenin her İstanbulî
kilesinin 2’şer kuruşa satıldığını, fakat sonbahara veya kışa kalınması durumunda bunun 4’er kuruşa kadar
çıkabileceğini bildirdi. Ayrıca ahalinin kıtlık nedeniyle ıstırap içinde olmalarını gerekçe göstererek, bu sene
zahire talep edilmesi halinde 10.000 kilenin dahi gönderilemeyeceğini ifade etti. Konunun vahametini an-
latabilmenin yanı sıra bazı şahıslar tarafından yapılan satışlara aldanılmaması ve bolluk yaşandığı intibaına
kapılmamaları için bu satışı ihtiyacının dışında elinde bir iki kile bulunanların gerçekleştirdiğini, geri kalan-
ların ne yemek için ne de ekmek için zahireye sahip olmadıklarını ifade etti69. Bu açıklama üzerine Sultan III.
Selim, Süleyman Bey’den talep edilen ve kilesi 110’ar paradan olmak üzere 100.000 kile buğdayın tedarik
edilip, develerle gönderilmesinin Süleyman Bey’e haber verilmesini istedi70. Bu doğrultuda yazılan emirde
İstanbul’un ihtiyacında sarf edilmesi için zahireye gereksinim duyulduğu belirtildi. Diğer yerlere nispetle
Bozok, Çankırı, Kırşehir, Ankara, Çorum ve Aksaray sancaklarında zahire mahsulatında bereket yaşandığı
için Süleyman Bey vasıtasıyla 100.000 kile buğdayın satın alınarak develerle İznikmid [İzmit] iskelesine
nakledilmesi, ardından gemilerle İstanbul’a gönderilmesi emredilmişti. Bu amaçla zahirenin nakliye ve gemi
kirasıyla birlikte her İstanbulî kilesi 110’ar paradan olmak üzere bahası nakden, parça parça İstanbul’da
Kapu kethüdasına verilecekti. Alınan bu karar çerçevesinde Hazine-i âmire tarafından önden verilen 50.000
kuruşun dışında, geri kalan kısım eksiksiz olarak gönderilecekti. Fakat bu ilk emir daha kendisine ulaşmadan
Süleyman Bey’in tahriratı İstanbul’a gelmişti. Bu durum karşısında oluşan direnci kırabilmek için anılan
bölgelerde diğer yerlere kıyasla daha fazla zahire bulunduğu ve 100.000 kile buğdayın yalnızca Bozok san-
cağından istenmediği, diğer yerlerin de buna katkıda bulunacağı belirtildi. Böylece zahire sevkinin Süley-
67BOA, C.AS, 690/28971, 25 Cemâziye’l-evvel 1204 [10 Şubat 1790]; BOA, C.DH, 218/10886, 11 Receb 1204 [27 Mart 1790].
68BOA, HAT, 188/8964, Tarih yer almazken arşiv tasnif heyeti tarafından 29 Zi’l-hicce 1205 [29 Ağustos 1791] tarihi verilmiştir.
69BOA, C.BLD, 141/7005, 27 Safer 1208 [4 Ekim 1793]. Süleyman Bey “hâk-teʽâlâ nâsı kaht ve galâdan hıfz-ı amanında eylesün”
diyerek bu yat artışından istifade etmeye çalışmadan, insanların ihtiyaçlarının giderilmesi için uğraştığı izlenimini vermekteydi.
70BOA, C.BLD, 141/7005, Gurre-i Rebîü’l-evvel 1208 [7 Ekim 1793].
371
man Bey’in kiralayacağı develerden istifade edilerek kış bastırmadan tamamlanması kat’i suretle emredildi.
Sultan III. Selim, talep edilen buğdayı iskeleye indirmesiyle daha önce pek çok defa vurgulandığı gibi İstan-
bul ahalisinin zahire sıkıntılarının giderilmesinin yanı sıra bu hizmetin “nezd-i şâhânemde makbûl olacağı
bî-iştibâh olmağın” demek suretiyle kendi nezdinde makbul, ayrıca bu görevin “dünyâ ve uhrâda zâyiʽ
olmayub mazhar-ı mükâfât” olacağına değinmek suretiyle dünyada ve ahirette karşılığını bulacağını ifade
etmekteydi71. Böylece Osmanlı idaresi, Süleyman Bey’in zahire hasadının düşük olduğu yönündeki iddiasına
itibar etmemiş ve bu konuda kendi yaptığı tahkikatı göz önünde bulundurmuştu. Böylece Süleyman Bey her
ne kadar kıtlık olduğunu belirtse de Osmanlı yönetimi İstanbul’un ihtiyacının daha şiddetli olduğunu ve talep
edilen zahirenin sadece Bozok’tan istenmediğini bildirerek bu alımda ısrar etmişti.
Süleyman Bey emir doğrultusunda harekete geçerken bir süre sonra beklenmedik bir gelişme yaşan-
dı. İstanbul’da top dökümü için bakıra ihtiyaç duyulması üzerine Ergani madenlerinde elde edilip Tokat’a
nakledilmesi istenen bakırın, deniz mevsiminin geçmesi nedeniyle karayoluyla İznikmid [İzmit] iskelesine
nakledilmesi gerekti. Bu doğrultuda Süleyman Bey’in göndereceği develer ile Ergani’deki bakır Tokat’a ge-
tirilecek ve burada işlenmesinin ardından İznikmid [İzmit] iskelesine sevk edilecekti. Emir üzerine Süleyman
Bey, bu iskeleye nakletmekle görevli olduğu 100.000 kile zahirenin 20.000 kilesini mecburen terk ederek
500 kantar bakırı nakletmeye yetecek deveyi Tokat’a gönderdi72. Böylece bu zorunluluk dolayısıyla zahire-
nin tamamı İstanbul’a sevk edilemedi.
1795’te yine Süleyman Bey vasıtasıyla 100.000 kile İstanbulî mîrî buğdayın satın alınarak İznikmid
iskelesine ve oradan İstanbul’a gönderilmesinin emredilmesi üzerine Süleyman Bey buğdayın satın alınması
işlemlerine başladı. Fakat o, bu görevine ek olarak gönderdiği zahirenin İstanbul’a ulaşıncaya kadar depo-
landığı yerlerde uygun koşullarda muhafazasına da çalıştı. Böylece bu işin hakkıyla tamamlanabilmesi için
gösterilen gayret ve emeğin boşa gitmemesi için uğraştı. Süleyman Bey vasıtasıyla temin edilerek gönderilen
buğdayın İstanbul halkının ıstırabını dindirmek için hazırlandığı, bu nedenle bunların İstanbul’da Tersa-
ne-i âmire ambarlarına teslim edilmesinin gerektiği belirtildi. Kapu kethüdası, birkaç gün içinde develer
ile gönderilmeye başlanacak buğdayın depolanabilmesi için gümrüğe yakın bir yerde gereken mahzen ve
hanın hazır edilmesi, buğdayın kilesi 2’şer paradan olmak üzere gemi kirasının Süleyman Bey tarafından
verilerek iskeledeki gemilere yükletilmesi ve Tersane-i âmire mîrî ambarlarına nakledilmesi yönünde İznik-
mid’te bulunan görevlilere hitaben emir yazılmasını istedi. Talebi yerinde bulan Sultan III. Selim’in emrin
yazılmasını istemesi üzerine bu doğrultuda Kocaeli sancağı mutasarrıfı, İznikmid kadısı ve gümrük eminine
hüküm yazıldı. Diğer taraftan zahire geldikçe bunlar iskelede bulunan gemilere yüklenerek Tersane-i âmire
ambarlarına gönderilecekti73. Böylece İstanbul’un iaşesinin önemli kalemlerinden olan zahire ihtiyacının
karşılanmasında Süleyman Bey’den mümkün olduğunca yararlanılmış olundu.
5. Sonuç
Osmanlı taşrasında yükselen yerel güçler, özellikle XVIII. yüzyıl ile birlikte artık merkezî idarenin
ihtiyaç duyduğu anda sıklıkla başvurduğu kişiler arasında yer aldılar. Bozok bölgesi merkezli olmak üzere
Anadolu’da birçok bölgede nüfuz sahası oluşturan Süleyman Bey de kendisine bahşedilen gücün diyetini
merkezî idarenin pek çok konuda muhatap olduğu emrini yerine getirerek ödedi. Bu kapsamda kendisi
verilen önemli görevlerden biri zahire temini oldu. İstenen miktarın külliyetli ve bunun bir yerden temininin
güç olması dolayısıyla Bozok sancağının yanı sıra nüfuzu altındaki diğer sancakların katılımıyla hazırladığı
zahireyi develerle Samsun ya da İznikmid iskelelerine sevk ederken, bunların tahsis edilen gemilerle İstanbul’a
ulaştırılmasını sağladı ve böylece zahire temin organizasyonunda kilit rol oynadı. Ekseriyetle istenen zahireyi
71BOA, C.BLD, 141/7005, 3 Rebîü’l-evvel 1208 [9 Ekim 1793].
72BOA, C. Darbhâne (DRB), 65/3206, 27 Receb 1208 [28 Şubat 1794].
73BOA, C.BLD, 32/1579, 26 Rebîü’l-âhir 1210 [9 Kasım 1795].
372
temin etmeye çalışsa da kimi zaman hasatta yaşanan kıtlık nedeniyle bunların hazırlanamayacağını belirtti.
Fakat merkezî idare yaptığı tahkikat neticesinde ilgili bölgelerde üretimde bolluk yaşandığı bilgisini aldığını
belirterek onun bu iddiasını çürütüp, istenen zahireyi göndermesini sağlamaya çalıştı ve bunda da başarılı
oldu.
Süleyman Bey, diğer taraftan Osmanlı yönetiminin istediği zahireyi göndererek iki taraf arasındaki
ilişkinin geleceğini de düşünmekteydi. Zira o, bu zor günlerde yönetimin yanında olarak gücünü daha da
artırmaya çalışmaktaydı. Ama bunu sadece daha fazla nüfuz elde etme aracı olarak gördüğünü düşünmek yanlış
olabilir, zira bu görevin bir de insanî boyutunun olduğu göz ardı edilmemelidir. Çünkü Osmanlı yönetimi,
özellikle insanların zaruret içinde oldukları yönündeki temalarla zahire taleplerini dile getirmekteydi. Bir
insan olarak bu ifadelerden etkilenmesi muhtemel olan Süleyman Bey’in de bu duygularla hareket ederek
görevleri yerine getirdiği kabul edilebilir. Osmanlı yönetimi ise Anadolu’nun en kuvvetli idarecilerinden olan
Süleyman Bey’e sağladığı gücün karşılığını, böylece bir bakıma zahire sıkıntısı yaşanan dönemlerde almış
oldu.
6. Kaynakça
6.1. Arşiv Belgeleri
Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA)
a) Cevdet (C)Tasni
Askeriye (AS), nr. 26/1181; 130/5804; 410/16935; 690/28971; 844/36043; 1027/42025.
Belediye (BLD), nr. 32/1579; 104/5191; 111/5520; 141/7005;150/7495.
Dahiliye (DH), nr. 218/10886.
Darphane (DRB), nr. 65/3206.
Maliye (ML), nr. 746/30367.
b) Hatt-ı Hümayun (HAT)Tasni
HAT, nr. 188/8964; 190/9177; 194/9651; 267/15590.
c) Defterler
Mühimme Defteri (MD), nr. 164; 165.
6.2. Araştırmalar ve İncelemeler
Ahmed Cevdet Paşa; Tarih-i Cevdet, C. 1, Üçdal Neşriyat, İstanbul, 1993.
Bafralı Yanko; Yozgad Seyahatnamesi, Matbaa-i Ebu’z-ziya, Kostantiniye, 1306.
Boyar, Ebru- Fleet, Kate; Osmanlı İstanbul’unun Toplumsal Tarihi, Çev: Serpil Çağlayan, Türkiye İş
Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2014.
Câbî Ömer Efendi; Câbî Târihi (Târîh-i Sultân Selîm-i Sâlis ve Mahmûd-ı Sânî), Tahlil ve Tenkidli Metin,
C. 1, Hazırlayan: Mehmet Ali Beyhan, TTK Basımevi, Ankara, 2003.
Dergâh-ı Âlî Kapıcıbaşı Ağalar Defteri, Zi’l-hicce 1142/Gurre-i Şevvâl 1194 [Haziran-Temmuz 1730/30
Eylül 1780], Birinci Abdülhamid Devrinde Yazılmış Olduğu Anlaşılan Bir Mecmuadan İstinsah
Edilmiştir, Müstensih: Osman Ferit Sağlam, TTK Kütüphanesi, Yazma No: 204, Ankara, 1948.
Duygu, Süleyman; “Osmanlı Devlet Ricalinden Mehmet Celâlettin Paşa”, Türk Kültürü Dergisi, S.147-
148-149, Yıl XIII, Ocak-Şubat-Mart 1975, Ankara, 1975, ss. 147-171.
373
______________; Yozgat Tarihi ve Çapanoğulları, Sayar Matbaası, İstanbul, 1953.
Erdoğan, Meryem Kaçan-Ferlibaş, Meral Bayrak-Çolak, Kamil; Rusçuk Ayanı Tirsiniklizâde İsmail Ağa ve
Dönemi (1796-1806), Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2009.
Güçer, Lüt; “Bir Türk-Osmanlı Buğday Osi Hakkında Araştırma: XVIII. Yüzyıl Ortalarında İstanbulun
İaşesi İçin Lüzumlu Hububatın Temini Meselesi”, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası,
XI/1-4, İstanbul, 1949, ss. 397-416.
__________; “XVI. Yüzyılın Sonlarında Osmanlı İmparatorluğu Dahilinde Hububat Ticaretinin Tâbi
Olduğu Kayıtlar”, İktisat Fakültesi Mecmuası, XIII/1-4, Ekim 1951-Temmuz 1952, ss. 79-98.
İnalcık, Halil; Devlet-i ʽAliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I Klasik Dönem (1302-1606)
Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2010.
İslamoğlu, Huricihan; Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Köylü, İletişim Yayınları, İstanbul, 2010.
Mehmed Süreyya; Sicill-i Osmanî, C. 1-4-5, Yayına Haz: Nuri Akbayar, Eski Yazıdan Aktaran: Seyit Ali
Kahraman, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1996.
Mert, Özcan; “Çapanoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 8, İstanbul, 1993, ss. 221-224.
__________; XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Çapanoğulları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1980.
__________; “Âyan”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 4, İstanbul, 1991, ss. 195-198.
Mutafçieva, V.P.; “XVIII. Yüzyılın Son On Yılında Ayanlık Müessesesi”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Tarih Dergisi, S.31, Mart 1977, İstanbul, 1978, ss. 163-182.
Nagata, Yuzo; Tarihte Âyânlar Karaosmanoğulları Üzerine Bir İnceleme, TTK Yayınları, Ankara, 1997.
Ocak, Ahmet Yaşar; “Bozok”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul, 1992, ss. 321-322.
_______________; Arı Kovanına Çomak Sokmak, Taşra Kökenli Bir Tarihçinin Sıradan Meslek Hayatı,
Söyleşi: Haşim Şahin, Timaş Yayınları, İstanbul, 2014.
Öğüt, Tahir; 18-19.Yy.’da Birecik Sancağında İktisadi ve Sosyal Yapı, TTK Yayınları, Ankara, 2013.
Özdeğer, Mehtap; “Osmanlı Devlet Teşkilatında Âyânın Mali ve İdari Yönetime Müdahale Devri”, İstanbul
Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, L/1-4, İstanbul, 2000, ss. 69-132.
Özger, Yunus; “II. Abdülhamid Döneminde Yozgat’ın Sosyo-Ekonomik Durumu (Tahrirat Müdürü Osman
Namık Bey’in Raporuna Göre”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, V/9, Edirne, Ocak
2015, ss. 19-46.
Özkaya, Yücel; “III. Selim Devrinde Nizam-ı Cedid’in Anadolu’da Karşılaştığı Zorluklar”, Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi,
I/1, Ankara, 1963, ss. 147-156.
___________; “Merkezî Devlet Yapısının Zayıaması Sonuçları: Âyânlık Sistemi ve Büyük
Hanedanlıklar”, Osmanlı, C. 6, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 1999, ss. 113-167.
Polat, Serkan; Sorgun Temettuat Defterleri, C. 1-3, Sorgun Belediyesi Yayınları, Ankara, 2010.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı; “Çapan Oğulları”, Belleten, XXXVIII/150, Nisan 1974, TTK Yayınları, Ankara,
1974, ss. 215-261.
Yaycıoğlu, Ali; “Sened-i İttifak (1808): Osmanlı İmparatorluğu’nda Bir Ortaklık ve Entegrasyon Deneme-
si”, Nizâm-ı Kâdîm’den Nizâm-ı Cedîd’e III. Selim ve Dönemi, Ed: Sey Kenan, İSAM Yayın-
ları, İstanbul, 2010, ss. 667-709.
6.3. İnternet
http://www.kgm.gov.tr/Sayfalar/KGM/SiteTr/Uzakliklar/illerArasiMesafe.aspx 20.03.2016.
  • Ahmed Cevdet
Ahmed Cevdet Paşa; Tarih-i Cevdet, C. 1, Üçdal Neşriyat, İstanbul, 1993.
Âlî Kapıcıbaşı Ağalar Defteri, Zi'l-hicce 1142/Gurre-i Şevvâl 1194
  • Dergâh-I
Dergâh-ı Âlî Kapıcıbaşı Ağalar Defteri, Zi'l-hicce 1142/Gurre-i Şevvâl 1194 [Haziran-Temmuz 1730/30
Osmanlı Devlet Ricalinden Mehmet Celâlettin Paşa
  • Süleyman Duygu
Duygu, Süleyman; "Osmanlı Devlet Ricalinden Mehmet Celâlettin Paşa", Türk Kültürü Dergisi, S.147-148-149, Yıl XIII, Ocak-Şubat-Mart 1975, Ankara, 1975, ss. 147-171.
Meral Bayrak-Çolak, Kamil; Rusçuk Ayanı Tirsiniklizâde İsmail Ağa ve Dönemi (1796-1806)
  • Meryem Erdoğan
  • Kaçan-Ferlibaş
Erdoğan, Meryem Kaçan-Ferlibaş, Meral Bayrak-Çolak, Kamil; Rusçuk Ayanı Tirsiniklizâde İsmail Ağa ve Dönemi (1796-1806), Yeditepe Yayınları, İstanbul, 2009.
  • Lütfi Güçer
Güçer, Lütfi; "Bir Türk-Osmanlı Buğday Ofisi Hakkında Araştırma: XVIII. Yüzyıl Ortalarında İstanbulun İaşesi İçin Lüzumlu Hububatın Temini Meselesi", İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, XI/1-4, İstanbul, 1949, ss. 397-416.
Devlet-i ʽAliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I Klasik Dönem (1302-1606) Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim
  • Halil İnalcık
İnalcık, Halil; Devlet-i ʽAliyye Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar-I Klasik Dönem (1302-1606) Siyasal, Kurumsal ve Ekonomik Gelişim, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2010.
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 8, İstanbul, 1993, ss. 221-224. __________; XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Çapanoğulları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1980. __________; "Âyan
  • Özcan Mert
Mert, Özcan; "Çapanoğulları", Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 8, İstanbul, 1993, ss. 221-224. __________; XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Çapanoğulları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1980. __________; "Âyan", Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 4, İstanbul, 1991, ss. 195-198.
XVIII. Yüzyılın Son On Yılında Ayanlık Müessesesi
  • V P Mutafçieva
Mutafçieva, V.P.; "XVIII. Yüzyılın Son On Yılında Ayanlık Müessesesi", İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S.31, Mart 1977, İstanbul, 1978, ss. 163-182.
Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul, 1992, ss. 321-322. _______________; Arı Kovanına Çomak Sokmak
  • Ahmet Ocak
  • Yaşar
Ocak, Ahmet Yaşar; "Bozok", Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, C. 6, İstanbul, 1992, ss. 321-322. _______________; Arı Kovanına Çomak Sokmak, Taşra Kökenli Bir Tarihçinin Sıradan Meslek Hayatı, Söyleşi: Haşim Şahin, Timaş Yayınları, İstanbul, 2014.
Osmanlı Devlet Teşkilatında Âyânın Mali ve İdari Yönetime Müdahale Devri
  • Mehtap Özdeğer
Özdeğer, Mehtap; "Osmanlı Devlet Teşkilatında Âyânın Mali ve İdari Yönetime Müdahale Devri", İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, L/1-4, İstanbul, 2000, ss. 69-132.