ArticlePDF Available

Beyaz Gemi Romanı Üzerine Bir Tahlil Denemesi

Authors:
l l
ciHjpsette
ARTIK TÜRKİYE’DE
4
TÜ RKİYE, RU SYA VE TÜ RKİ D EVLETLER TOPLU LUĞU GEN EL D İSTRÜBİTÖ
ІЙ KÖRPEK
I I Büro Mobilya Sistemleri
FABRİKA V E SATIŞ M ERKEZİ:
MALTEPE CAD. NO: 8 TOPKAPI 34020 İSTANBUL TEL: (212) 612 74 74 • FAX: (212) 576 15 95
AN KARALGESİ GEN EL DİSTRÜBİTÖRÜ:
NECATİBEY CAD. NO: 23/A SIHHİYE-ANKARA TEL: (312) 230 38 67 - 231 17 05 • FAX. (312) 230 26 56
Zaferlerin M illeti, Se n Çok Yaşa!
Y ö n et im Y eri
Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, 133
06570 Maltepe/ANKARA
T e l ef o n la r
Santral: 231 23 48
Yazı İşleri: 231 44 26
Abone İşleri: 231 23 47-232 22 57
Belge Geçer (Faks): (0.312) 232 43 21
A b o ne Ş a rtl arı
Yıllığı: 900.000 TL
Öğretmen ve Öğrencilere Yıllığı:
750.000 TL.
Dış Ülkeler İçin Yıllığı: 50 S
Posta Çek Numarası: 212938
ISSN 1300 - 283X
В il get
Yan Tanıtım Tahlil Ç- Eleştirii
1 99 7 Y A Z 13
A TA T ÜR K ’ K Ü L TÜ R, D İL V S TA Rİ H
Y Ü K S E K K U R U M U
А І А І Ш К K f l.r Ü B M E R K E Zİ
B aş ka nğı A dı na
Sahib i
P ro f. D r . S A D IK T U R A L
Yazı iş leri К іШ г Іе г і
İ n » a it B A B A
D r. İ d ris K A R A K U Ş
Se* ta K urul u
P ro f. D r. C in a î O Z Ö N D L R
D r. M Oj g an C Ü M B Ü R
D r. biriş K A R A K I Ş
D r, l i k l e r Ö Z C A N
Г Iııı a s ( t l i İC
Y ur t Piş i & lH I cİÎİŞİ
A ze rb âv cd n : P r of. D r. k â m i l V E L İ Y E *
T ü rk m e ni st an : P r of. D r. C e b b a r ı n d ım e t
G Ö K I.E N O V
k ez »; »: k e i .id M U M . VM M E D İ
K ır ım Ş a k ir S E L İ M
R o m an ?? : C e n a n B U L A ’I
N a hçıv a n: D o f .D r . E b ü l ie z K u l a
A M A N O Ğ L U
A B D : D o ç .D r . M u s t afa Ö Z C A N
T a sa n m - B as k ı: İL M A T B A A S !
T el: (0.312) 384 ШШ
Bu sayıda
S -r
Sadık TURAL rkltüDeryasını Araştıran Bir Kurum: Atatürk ltür M erkezi
..........
3
MAKA LELER
Recep BİLNER rkmenistan’da Günüzden Geçmişe,
Geçmişten ze Bir Y olculuk
...................................................................... 9
Önder GÖÇN Özbekistan Notları...................................................................................................12
Ali seyinoğlu ŞAMİL Ali Kemalî’yle Üç Görüşme..................................................................................16
Kerime ÜSTÜNOVA Dede Korkut Destanlarında Üçlemeler,
rtlemeler, Blemeler........................................................................................ 20
Ali Rıza LLÜ Batı Türklerinde Akrabalık İsimleri.................................................................... 26
KİTAPLAR
İsmet ÇEN Hergün Yeni Doğarız” ..........................................................................................29
çmurat SULTANMURADOV “Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı’nın Muhtasar’ı” ....................................................32
Nevin KORUCULU Şemsi Belli’nin “Fikriye” Adlı Eseri Hakkında İncelemelerimiz
...................
34
Süheylâ KSEL “Anadolu Ezgisi.....................................................................................................37
Ârif GÜN Nisa Suresi 15 ve 16. Ayetleri Bağlanda “Yüce Kur’an’ın
Çağdaş Tefsiri” Üzerine
........................................................................................ 40
Mutullah SUNGUR “Türk-Yunan İlişkilerinde Ege Sorunu” ..............................................................52
Zeki KAYMAZ “Gelibolulu Mustafa Âli, Câmi’u’l-Buhûr” ........................................................ 58
Yaşar KALAFAT “Türk Dünyasında Halk Kültürü Üzerine Araştırma ve
İncelemeler” İsimli Esere D air.............................................................................62
Erdoğan BOZ “Eski Anadolu rkçesinde Ekler” ......................................................................63
Dursun AYAN “KitabMukaddes”................................................................................................ 65
Ramazan UYKUR “OsmanRessamlar Cemiyeti” Adlı Kitap Üzerine..........................................69
Selâhaddin BEK Beyaz Gemi” Romanı Üzerine Bir Tahlil Denem esi......................................74
DERS KİTAPLAR]
İdris KARAK Liselerimizde Dil ve Edebiyat Dersleri ve
Eğitim-Öğretim Programları..................................................................................85
DERGİLER
Nevin KORUCUOĞLU “Arış” ........................................................................................................................90
Erol BARIN “Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Dergisi” ................................................................91
İbrahim BTUĞ Varlık cadelesi Veren Bir Dergi: “KardEdebiyatlar”.............................92
Reşide RSES “Kastamonu Eğitim Dergisi” .................................................................................95
YA YINLAN MAM T EZLER
Hasan KSEL Tarihçi, Edebiyatçı Bir Tanzimat Aydını, Faik Reşad,
Hayave Eserleri....................................................................................................97
HABERLER
Tayyar AKSOY “Nüzhet Erman Şiir ÖdülüVerildi..................................................................... 99
Şebnem ERCEBE Atatürk Kültür Merkezi Şeref ve Haberleşme Üyelerine Berat
Takdim Töreni ve “Doğumunun 75. ldönümünde Recep Bilginer”
Konulu Toplantının Arndan............................................................................103
Elmas KILIÇ Şeref Üyemiz Prof. Dr. Ahmet Edip Uysal’ı Kaybettik..................................107
Bilge 2 1997/Yaz 13
B eyaz G em i R om an ı
Ü zerin e B ir Tahlil
D en em esi
S e lâ h a d d i n B E K K İ
Atatürk Üni. Sosyal Bil. Enst.
Doktora öğrencisi
G iriş
Asıl konumuza geçmeden önce ünlü Kırgız ya
zar Cengiz rekulov Aytmatov’un hayatı ve kül
türel altyapısı hakkında bilgi vermekte fayda vardır.
Çünkü yazarın bütün eserlerinde, kendi hayatından
kesitler bulmak mkündür.
a . H a y a tı
Cengiz Aytmatov, 1928’de başkent Bişkek’in
(Frunze) Şeker kasabasmda doğmuştur. BabaTöre-
kul annesi Nagima (Nahima) Hamzayevna Aytma-
tova’dır. Babasını 1937’de kaybetmiştir. Üç karde
şiyle birlikte annesi Nagima Aytmatova tarafından
yetiştirilen Cengiz Aytmatov, ilk tahsilini doğduğu
yerde yapmıştır. Çocukluğunu dolduran İkinci Dün
ya Savaşı’nın bütün acılarını ailesiyle birlikte yaşa
yan ve gençler askere alındığı için hez onbeş ya
şındayken köyünün kolhozunda sekreter olarak ça
lışmak zorunda kalan yazar, savaşm sinema ve kitap
larda anlatılanlardan çok farklı, çok karmaşık bir ha
dise olduğunu anlar. Daha da önemlisi, çoluk çocuk,
kadın erkek, yaşlı genf, bütün halkın gösterdiği fe
darlıklara ve cephedekileri doyurmak için aç kal
ma pahasına yapılan çalışmalara rağmen Alman or
dularının M oskova’ya dru ilerlemeye devam et
mesi, hiç hata yapmayacı öğretilen partinin de ya
nılabileceğim göstermiştir. Genç Cengiz, devletin ve
partinin öncelikleri konusunda o yıllarda şüpheye dü
şer. İlk hikâye denemelerine de aynıllarda başlar.
Aytmatov, savaştan sonra K azakistan’daki
Cumbul Veteriner Teknik Okulu’nu bitirir ve Kırgı
zistan Tarım Enstitüsü’ne devam eder. Öğrenciliği
sırasında Kırgız Türkçesi’yle yazdığı “Gazeteci
Cyudo (Jyu) ’’ adlı hikâyesi Rusça’ya çevrilir ve 1952
lında Pravda’da yayımlanır. Bir yıl sonra Tarım
Enstitüsü’nden mezun olur ve hayvan yetiştirme
uzmanı olarak reve başlar. Böylece ülkesini ve
insanlarını daha yakından tama fırsatı bulur. Ço
cukluğunda çobanlık yaparken yakaladığı, tabiat-
insan ilişkilerine dair ipuçları, bu görevi sırasındaki
zlem ve tecrübeleriyle birleşerek eserlerinin zen
gin malzemesini teşkil edecektir.
1956-1958 yılları arasında Gorki Edebiyat
Enstitüsü’nde staj imkânı bulan genç yazar, babası
nın Stalin’e muhalefetinden dolayı “halk şmanının
lu” damgasını taşımasma rağmen yükselişini sür
r ve Enstiye başladığı yıl Moskova Edebiyat
Faltesi’ne de girer. Krçev’in anti-Stalinist kam
C e n g iz Aytmatov, B e y a z G e m i , Çev: Refik Öz
dek, Ötüken Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 1995.
B ilg e 74 1 99 7/ Y az 13
panyası esanda Sovyet Yazarlar Birliği’ne ve Sov
yet Konist Partisi’ne kabul edilir. Artık başarısı
herkes tarafından kabul edilen önemli bir yazardır:
1963’te S te p le r d e n v e D a ğ l ar d an H i k â y e le r ad
kitabıyla Lenin Edebiyat ödü lü’nü kazanır. Bu ki
tapta; İlk Öğretmen, Cemile, Deve Gözü, Selvi Boy
lum Al Yazmalım adlı hikâyeleri yer alır.1
“Glastnost ve Perestroyka” döneminde Gorba-
çov’un danışmanlar grubunda görev alır. Bir re
Rusya Federasyonu’nun Lüksemburg büyükelçiliğini
yapan Aytmatov, halen aynı ülkenin rgızistan
büyükelçisi, Kırgızistan Parlamentosu üyesi ve aynı
zamanda UNESCO temsilcisidir. Yazar son olarak
“Türk Dünyası Yazarlar ve Sanaılar Vakfı”nın
Onur Kurulu Başkanğı’na getirilmtir.2
b .K ü l tü r e l a l ty a p ıs ı
Aytmatov’un gençlik llarında yazdıklarıyla
daha sonra yazdıkla arasında, özellikle verdiği
mesajlar bakımından önemli farklar vardır. Aytma
tov’un gençlik yıllarında yazdığı hikâyelerle amacı,
önce kendini kabul ettirmek idi. Devletin denetimin
de ve devlet adma sansür yapan Sovyet Yazarlar
. Birliği’ne kabul edilmezse, kitaplayayınlanamazdı.
Bunun için de Marksist-Leninist rejime ters düşme
mek yetmiyor, kenarından ucundan da olsa devrimi
övmesi gerekiyordu. O da bunu yaptı.
Cengiz Aytmatov’un ülküsü kendi deyimiyle
armanı; kendi olmaktan çıkan rgız gençliğini,
bütün Kırgızları, özlerini geçmişlerini tam olarak
tanımaya davet", idi.3 Aytmatov’are, her yazar
kendi milletinin hayatını anlatmak, eserlerini, kendi
millî gelenek ve törelerini kaynak alarak zenginleş
tirmek zorundadır. Fakat orada kalındığı takdirde bir
yere varılamaz. Edebiyatın millî hayave gelenekle
ri anlatmanın ötesinde hedefleri vardır: Ufku millî
olanın ötesine doğru genişletmek ve evrensel olana
ulaşmak! Aytmatov bunu başaran ve çok eski efsa
neleri alıp leyerek insanın özüne, yani evrensele
ulaşabilen bir yazardır.4
"Yazarın eserlerinde, Türk kültürünün normla
olarak ele olabileceğimiz unsurlarla karşılaş
maktayız. Onun eserlerinde destan parçalan, efsa
neler, masallar, halk hikâyeleri zengin bir malzeme
durumundadır. Çoğu zaman bir masal ve efsaneden
hareketle tarihî olanla hâlin münasebetini ustaca
kurar".5 Beyaz Gem i’de geçen Maral Ana efsane
sindeki geyiklerle çocuğun trajik sonu, G ün O lu r
A s r a B e d e l ’d e işlenen Nayman Ana efsanesindeki
ana ile Abutalip’in trajik sonu, yazarın mazi ile hal
arasında kurdu münasebetin en güzel örnekleridir.
B e y a z G e m i , G ü n O l u r A s ra B e d e l, C e n g iz
H a n ’ a K ü s e n B u lu t, E l v ed a G ü l sa r ı , T o p r a k A n a
gibi ağırlıklı olarak Kırgız hayatını ve problemlerini
işlediği eserlerinde Sovyet sisteminin (dolayısıyla
bütün totaliter rejimlerin) ağır bir biçimde eleştirildi
ği görülmektedir. İşte Aytmatov bu nüyle,
“Glâsnost ve Perestroyka” deyimleriyle ifade edilen
döneme gişin fikir ortamını hazırlayan birkaç
yazardan biri, belki de en başta gelenidir. Benzetme
yerinde ise, Onsekizinci zyılda Jean-Jacques
Rousseau ve çağdaşlanasıl Fransız devriminin fikir
ortamını hazırlamışlarsa, Aytmatov da “Glastnost ve
Perestroyka” dönemini, onun ardından demokrasiye
geçiş recini başlatmada öyle etkili olmtur.6
e . R o m a n ı n ep i z o tl a rın a g ö r e ö z e ti
Romandaki vak’a, hakkında birçok efsane an
latılan Isık-Göl7 çevresinde geçmektedir. Yazar
eserine, Onun iki masalı vardı. Biri kendisinindi ve
başka kimse bilmezdi. Ötekini ise dedesi anlatmıştı
ona. Sonra ikisi de yok olup gitti. Şimdi biz bunlar
dan söz edeceğiz. ( B e y a z G e m i , s.5)8 diye bla
maktadır.
1. Romanımızın kahramanı olan 8 yaşına yeni
girmiş Çocuk, günlerini Isık-Göl’ün kenarında; ıhla
ş deve, eyer, kurt, tank adını verdiği taşlar, deve
dikenleri, sarmaşıklar ve şıralcmların bulunduğu saf
ve basit çevrede, arkadsız ve yapayalnız geçirir.
2. Arara Çocuk’un yaşadığı bu yere gezgin
satıcı gelir. Dedesi Kıvrak Mümin ona siyah bir
çanta alır. O güne kadar dürbünü ile konuşan ve dert
leşen çocuk, o nden sonra çanta kendine en
yakın arkadaş olarak görür. Çocuk kendisine alman
çantanın sevincini paylaşmak için orada yaşayan
herkese çantasını gösterir.
3. Daha önceleri devamlı dürbünüyle seyrettiği
Beyaz Gemi’yi o günden sonra çantasını da yanma
alarak seyre gider. Kişileştirdi okul çantasına kendi
masalını anlatır. Masal özetle şöyledir. Bir balık, -
tam bir balığa dönüşmek, balık olmak istiyordu
çocuk. Vücudu da, kuyruğu da, yüzgleri de, pulla
da olsundu. Yalnız ince boynu üzerindeki kafası,
sarkık kulakları, sıyrıklarla dolu burnu değişmesin-
di. Gözleri de değişmesindi ama pek de oldukları
1 99 7/Y a z 13 B ilg e 7 5
gibi kalmasındı, biraz balık gözünü andırsınlardı-
(BG, s.38) olmak ve Beyaz Gemi’de çalıştığını dü
şündüğü (ya da öyle inanmak istediği) babasına
gitmek ve ona yaşaklarını anlatmaktır. Bu bir ba
kıma çocuğun özlemi ve idealidir diyebiliriz. Çünkü
babasına ulaşınca sıkıcı ve arkadaşsız olan o çevre
den uzaklaşacak, bir yönüyle de özrlüğüne kavu
şacaktır.
4. Çocuk yaşadıklarını babasına anlatırken ya
zar, Çocuk’un zından orada yaşananları ve Mümin
Dede’nin Çocuk’a anlattıklarını nakleder. Burada
min Dede’nin peygamber telakkisi, - ki bunu
velilik veya Hızır inancı olarak düşünmek de müm
künr- oraya gelip giden konukları karşılaması, bir
tutsak hana ait hikâye ve parmak çocuk masalı
(Cırtdan Çıpalak) da vardır (BG, s.45).
5. Mutad olduğu üzere Çocuk Beyaz Gemi’yi
seyredip eve döner. Eniştesi daha drusu Teyzesi
Bekey’in kocası Orozkul, devamlı eve sarhoş gelerek
Bekey’i döver. Bunun sebebi çocuklarının olmama
sıdır. Orozkul romanda menfi tipi temsil etmesine
rağmen onun da kendine özgü özlemleri vardır. Bu
olaylar karşısında Mümin Dede’nin çaresiz kalma
ve Çocuk’un hayalinde Orozkul’u cezalandırma
anlatılır.
6. Bu çaresiz durum karşısında Çocuk dedesi
nin anlattığı masalların dünyasına ğınır. Dedesinin
anlattığı ve Aytmatov tarafından çok detaylı bir
şekilde verilen en önemli masal - daha drusu efsa
ne* Boynuzlu Maral Ana (Ana Geyik)dır.
7. Dağlara yine sonbahar gelmiştir. Orozkul ya
zın içki meclislerinde verdiği sözleri yerine getirmek
için ormandan kak ağaç keser. min Dede ile
ağacı tepelerden aşırıp yol kenarına getirmeye çalı
şırlar. Tomruğu indirirlerken bir kaza geçirirler. Bu
arada geyikler görür. Kurtulmalarını Mümin Dede
geyiklere bağlar. Ancak bu uzun rer. Mümin
Dede torununu okuldan almak için işi yarıda bırakır.
Ve Çocuk’u almaya gider.
8. Bu duruma çok sinirlenen Orozkul, eve dö
ner ve aynı zamanda Mümin Dede’nin kızı olan eşi
Bekey’i evden kovar.
min Dede Çocuk’u okuldan getirirken yol
da, maralların dönğünü müjdeler. Eve dönen Ço
cuk maralları görmek için ormana gider, orada üşü
r ve hastalanır.
9. Tomruğu almaya gelen kişilerle Orozkul,
Seydahmet ve Mümin Dede çayın kenarına giderler.
acı kamyona yüklerlerken maralları görürler. Ve
içlerinden onlaavlamak geçer. Baskı ve zorla bu işi
min Dede’ye yaptırtırlar. Akşam maral etinden
kendilerine büyük bir ziyafet çekerler.
10. Hasta yatağında bu olaylardan habersiz bir
şekilde yatan Çocuk, dışarıdan gelen şenlik havasın
daki seslere bir anlam veremez. Dışa çıktığında
geyiklerin yüzülmüş ve kazanlarda pişmek üzere
olduklarını gören Çocuk’un bütün hayalleri yıkılır.
min Dede’nin de bu işin inde olmasını birrlü
anlayamaz. Kendisine ait olan masalını gerçekleştir
mek için; zayıf, çelimsiz vücudunu Isık-Göl’ün so
ğuk sularına bırakır.
Yazar romanını şu cümlelerle noktalar: Şimdi
ben sana yalnız, şunu yleyebilirim: 'Çocuk kalbi
nin, çocuk ruhunun bağdaşamadığı her şeyi reddet
tin. İşte beni teselli eden de budur. Bir Şimşek gibi
yaşadın sen. Bir defa çaktın ve söndün. Şimşeği
çaktıran göktür. Ve gö k ebedîdir. İşte budur beni
teselli eden. Bir başka tesellim daha var: İnsandaki
çocuk vicdanı, tohumdaki öz gibidir. Ve o öz olma
dan tohum filizlenmez, gelişmez. Yeryüzünde bizi
neler beklerse beklesin, insanoğlu yaşadıkça, hak ve
doğruluk denen Şey de var olacaktır...
Sana, senin sözlerini tekrarlayarak veda edi
yorum: Merhaba Beyaz Gemi, ben geldim!. ”(BG,
s. 168).
d . Ş a h ıs k a d ro s u :
Romanın çatısı, üç kişiyle kurulmuştur. Yaş
min Dede, Orozkul ve Çocuk. Diğer kişiler, sıra
dan şahıslardır.
min Dede: Törelerine, inancına bağlı bir in
sandır. 1917 ihtilâli onu pek etkilememiştir. Yerli
yaşamını sürdürür. Kendi dilini konur ve dininin
gereklerini yerine getirmeye çalışır. Burada Mümin
Dede’nin dinî inançla üzerinde durmakta fayda
vardır. Bir Müslüman gibi tavsif edilmesine rağmen,
min Dede Eski Türk inancının izlerini yaşatmaya
çalışır. Karavul dağına ot almaya gelen askerlere
kurban keser ancak Boynuzlu Maral Ana”ya dua
eder. Bir de torununa herkesle tokalaşmak gerektiği
ni öğretirken , herkesin elini sıkmasını yler. Çünkü
o insanlar arasında peygamberler de bulunabilir.
min Dede’nin burada peygamberle kastettiği
kişilerin, veliler veya Hızır olması kuvvetle muhte
B il g e 7 6 19 9 7/Y a z 13
meldir.
min Dede geleneksel hayat tar erisinde
şartların el verdiği ölçüde yaşamaya çalışan millî ve
manedeğerlerine bağlı, klasik Kazak-rgız kimli
ğini muhafaza etme gayreti içinde; kimi zaman tes
limiyetçi, kimi zaman mücadeleci, düzen içinde
ayakta durmaya çalışan hamarat, çalışkan ve rejimi
içine sindiremem bir tiptir.9 Ancak Mümin De-
de’nin torunu ve kızı Bekey’le ilgili ileriye dönük
endişeleri olduğu için; romanda rejimin temsilcisi
durumundaki dama Orozkul’a boyun eğmek zo
runda kalmış ve maralları kendi eliyle öldürmüştür.
min Dede’nin romandaki asıl fonksiyonu bir
ltür taşıyıcısı ve aktarıcısı olmasıdır. Çocuk her
zaman "dedem diyor ki diyeze başlar. Mümin
Dede torununa Eski Kırgızların masal, efsane ve
inançlarını aktarır. Romanın odak noktasını teşkil
eden “Maral Ana Efsanesi”ni de Dede anlatmıştır.
Orozkul: Bu tip, rejimin dejenere ettiği alkolik,
vicdansız, inançsız, millî derlerinden kopm ve
rejimin kölesi olmuş insa sembolize eder. Kendi
kişisel çıkarları sebebiyle rejime boyun eğen, kendi
milletinden kopan Orozkul tipi, Komünizmin hizme
tindeki yabanmilletleri temsil eder. Orozkul ailesi
ne sırt dönş gözü devamlı yükseklerde olan bir
tiptir. Aytmatov Orozkul tiplemesiyle daha sonra
ortaya koyacağı Mankurt” tipini müjdeler gibidir.
Bir başka ifadeyle Orozkul Mankurt’un prototipidir.
En büyük hayali, şehre yerleşmek ve bir film artis
tiyle evlenmek olan Orozkul’un çocunun olmama
da köle olduğu rejimin kısır ve kısa ömürlü olaca
ğını gösterir. Nitekim Komünizm 1990’lı yıllarda
yıkılmış ve Aytmatov’un ülkesi bımsızlığına ka
vuşmuştur. Buradan hareketle Aytmatov’un rejimin
fazla uzun örlü olmayac 1960’h yıllardan
itibaren gördüğünü ileri sürebiliriz.
Çocuk: 7-8 yaşlarındadır. Mutsuzdur. Romanın
başında da belirtildi gibi bir hayali vardır. “Bir
balığa dönüşmek ve Işık Göl’de seyreden Beyaz
Gemi’ye ulaşmak.” Burada çocuk dedesinin kendisi
ne öğretmeye çalıştığı mil ve manevî değerleri
muhayyilesinde tanzim etmeye çalışan bir tip olarak
karşımıza çıkmaktadır.
rgızların yeniden reyişlerinin sembolü olan
Maral Ana Efsanesi'ne inancı tamdır. Çünkü o bir
kurtarıcıdır ve zamanı gelince çocu da kurtaracak
tır. Ancak geyik öldülünce çocuğun yaşamına
anlam veren bir şey kalmaz. Bozulmamak, rejime
boyun memek için canınayar. Yazar buradale
olarak yamaktansa, ölmek daha iyidir mesajını
vermektedir.
Yazarın, baş kahraman olarak isimsiz bir çocu
ğu seçmesi de son derece anlamlıdır. Çünkü çocuk,
saflığın, temizliğin ve iyiliğin simgesidir. şler
nyasmda yaşamaktadır. Bir de açık olarak söyle
nemeyecek gerçekleri, onların saf dünyalarının ardı
na gizlenip söylemek daha kolaydır. Ona göre;
Çocukluk, sadece harika bir dönem değil aynı
zamanda gelecekteki insan karakterinin tohumudur.
Çocukluk gerçek ana dili öğrenmenin ve çocuğun kız
veya erkek kendisinin dahil olduğu çevresindeki
insanlarla, tabçevreyle ve özellikle ltürle bağla
rım hissetmeye başladığı dönemdir. 10
Romanın en fazla eleştirilen yönü Çocuk’un
trajik sonudur. Bazı eleştirmenler bunu yazarın tasar
rufu olarak değerlendirmişler ve Çocuk’un intiharını
hak bulmamışlardır. Aytmatov, romanının sonuna
eklediği bölümde bu konudaki düşüncelerini dile
getirir.
Diğer şahıslar: Bekey, Orozkul’un eşidir. Ço
cuğu olmadığı için Orozkul tarafından devamlı hor
lan m ak ve dövülmektedir.
Seydahmet ile Gülcemal, orada yaşayan ve ro
manda fazla üzerinde durulmayan şahıslardır. Nine
ise Mümin Dede’nin ikinci hanımıdır. Üvey ninelik
fonksiyonunun tün gereklerini yerine getirir.
Romanın ana kilerinin dışında “ Maral Ana
Efsanesi”nde geçen Çopur Topal Nine bilge bir
kadındır. Ve Geyik Ana’ya söylemiş olduğu her şey
gerçekleşmiştir. Art zamana ait bir vakada geçen
Kulubeg ise Buğu (Kırgız) soyundandır ve Çocuk
onu bir kurtarıcı olarakrmektedir.
e . R o m a n d a k i t ek n ik y a p ı
Cengiz Aytmatov’un hikâye ve romanlarında
ilk dikkati çeken teknik hususiyet, yazarın ‘zaman
üzerindeki geniş tasarrufudur.11 Modern roman ve
hikâyede, klasik ifade tarzının yeknasaklığını kırmak
için yazar, zamanı parçalama yoluna gitmektedir.
Klasik tip roman ve hikâyede olaylar kronolojik
sırayare anlatılır. Yazar anlatınca veya yazarın
sözsü olan kahraman, olayları meydana geliş sıra
sına uygun olarak ileriye doğru anlatır. Buna roman
terminolojisindeki zaman itibariyle ‘eş zaman’ adını
1 99 7/ Y az 13 B il ge 77
vermekteyiz.12 Modem anlatım tekniğinde bu zama
nın yanında bir de ‘art-zaman’ kullalmaktadır.13 Bu
ikinci zaman olayların meydana geliş tarzına bakıl
maksızın, anlatıcının bakış açısına bağlı olarak anla
tılmasından ibarettir.
Romanda geek zaman içinde cereyan eden
olaylar yukarıda özetlediğim iz gibidir. Daha ıkçası
yazarın roma yazma zamanındaki tek olay,
‘Çocuk’a bir okul çantasının alınması, Çocuk’un
okula başlaması; sonbahara doğru geyiklerin Isık-
Göl’e gelmesi, geyiklerin öldürülmesi ve çocuğun
intihar etmesi’dir. Anlatma zamanında14 yazarın bize
aktardığı -aşağı yukarı 3 aylık bir dönem- olaylarla
beraber, onunla içe geçen vak’a zincirlerinin o-
luşturduğü art-zamana ait metin halkalarıyla karşıla
şıyoruz. Böylece üç aylık dönemdeki olayların (eş
zamanın) yanda art-zamana ait vak’alarla zaman
genişleyerek çok eski çağları içine almaktadır.
Yazma zamanındaki temel olaym dışında, ro
mandaki vak’a zincirlerini üç ana başlık altında top
layabiliriz:
a) Maral Ana efsanesi,
b) Sovhoz’dan Karavul Dağı’na ot almaya ge
len askerlerin tipiye yakalanmala ve Mümin De-
de’nin onlamisafir etmesi,
e) Diğer vak’a zincirleri.
Bu vak’a zincirlerinin hepsi geçmiş zamana a-
ittir. Romanın sonunda geyiklerin öldürülmesiyle
Maral AnePefsanesi arasrnda bir bağlantı vardır.
a) Maral Ana efsanesi, romanın teknik yayö
nünden en önemli bölümünü teşkil ediyor, diyebili
riz. Geçmişe ait bir olay olmasına rağmen, halde
insanların hayatında önemli bir yere sahiptir. Maral
Ana efsanesi mitolojik bir hüviyet tımasına rağ
men, Çocuk’un intihar etmesinin de blıca sebebi
dir. Romanın teknik yapısı içinde Maral Ana efsanesi
stakil bir yapıya sahip olarak karşımıza çıkmakta
dır. Bunu yazarın barılı hikâyeciliğinin romanına
bir izdüşümü olarak stermek mümndür.16
b) Sovhoz’dan Karavul Dağı’na ot almaya ge
len askerlerin tipiye yakalanarak Mümin Dedegile
misafir olması; Mümin Dede ve buna bağlı olarak
Çocuk’un Orozkul karşısındaki acziyetinden kurtul
mak için, Karavul’a gelen askerler arasında tanıdığı
Kulubeg’i hayalinde yardıma çırmasıyla ilgilidir.
Çünkü Kulubeg, Orozkul’dan daha babayiğittir ve
Buğu soyundandır. Buradan hareketle Aytmatov’un
rgızların kurtuluşunun yine Kırzlar eliyle olaca
ğını vurgulaması şeklinde yorumlayabiliriz. Romanm
değişik yerlerinde soyun önemine dinen yazar
Kulubeg’in de Buğu soyundan geldiğini özellikle
vurgular.
e) Diğer vak’a zincirleri: Bunlar romanm teknik
yapıs önemli derecede diştiren unsurlar değil
lerdir. min Dede’nin torununu yetiştirirken kul
landığı kültürel unsurlardır. Bunlardan en önemlisi,
‘bir tutsak han hakndaki hikâye’dir.
Cengiz Aytmatov’un bütün romanlarını oku
yanlar, romanlarındaki teknik yapmm aşağı yuka
aynı olduğunu; zaman kullanmada, eş-zamanlı ve
art-zamanlı yöntemi bir arada kullandığını, maziyi
hal -ve gelecekle birleştirdiğini receklerdir.
T. Roman ideolojik yönü
İdeoloji kelimesi, esas itibariyle “tasavvurlar,
fikirler sistemi” anlamına gelir. “Bir cemiyete, bir
sosyal guruba has inanışların tününü ifade eder” .17
Bence romanm ideolojisi adında gizlidir. Komüniz
min simgesi ‘kızıl’dır. Yazar bunun karşısına
‘beyaz’ı koymuştur. Çünkü beyaz, saflığın, temizli
ğin ve özgürlüğün simgesidir. Romandaki şahısların
isimleri de kendi mesaj larmı bünyelerinde taşımak
tadırlar. Müslümanlığa inanş olan dedenin adı
‘Mümin’, Komünizmin temsilcisi olan Orozkul’un
ismi ise ‘Rus’a kul kelimesinden türetilm gibidir.
Romanın akışı içerisinde Mümin Dede’nin anlattığı
Maral Ana efsanesi, bir tutsak han hakkındaki hikâ
ye, Seydahmet’in devamlı söylediği Enasay hakkın
daki rkü; devamlı özrlük temini dile getirmekte
dir.
Ana dili, ait olduğu milletin zevkini, tarihini,
duyuş ve anlayış tarzını, psikolojisini taşır. Aytma
tov, Maral Ana efsanesinde, Ana Maral’ın ağzından
ana dilin kullanılmasıyla ilgili olarak şu ikazlarda
bulunur: “-İşte yeni yurdunuz burasıdır, dedi. Boy
nuzlu Maral Ana. ... Sizden gelenler sizin dilinizi hiç
unutmasınlar. Analarının, babalarının diliyle ko
nuşmaktan, şarkı söylemekten zevk alsınlar" (BG. s.
64). Aytmatov kendisiyle yapılan bir röportajda da
“en acı kaderin anadilini kaybetmek” oldunu dile
getirmiştir.19
B ilg e 78 1 9 97 /Y a z 13
Maralların öldürülmesini engellemeye çalışan
min Dede’ye Seydahm et’in söylediği şu sözler;
rejimin efsane ve masallara bakış açısmı açık bir
şekilde stermektedir. Bilirsin ki bu eski masallar
Beg ler zamanında yoksul halkı sindirip sömürmek
için uydurulmuş! dedim. İhtiyarın ağzı açık, dona
kaldı. “Yahu sen ne diyorsun? dedi. Ne dediğimi
duydun. Sen şimdi bırak bu beу masalını, bay masa
lını. Yoksa bir yetkiliye iki satır yazı yazarım, hiç
yaşına bakmadan tutuklarlar seni! ( B G . s.163).
Aytmatov, ay konuyu daha da geliştirerek G ü n
O l u r A s r a B e d e l ve deva olan C e n g iz H a n ’ a
K ü s e n B u lu t adlı romanlarında işlemiştir. Halka ait
sözlü malzemeyi derlediği için Abutalip Kuttubayev
gizli servis tarafından tutuklanş ve yapılan işken
celere dayanamayarak intihar etmiştir.
Buradan hareketle B eyaz Gem i’yi Aytma-
tov’un ideolojik mesajlar eren ilk romanı olarak
kabul edebiliriz.
g . 'R o m a n d a k i k ü ltü r el u n su r l a r
Bu bölümde, özellikle romanın odak noktasını
teşkil eden Maral Ana efsanesi üzerinde detaylı bir
şekilde duracağız. Romandaki halk kültürü unsurla
rından hareketle Aytmatov’un sadece Kırgız Türkle-
ri’nin hayatını değil bütün Türk boylarının ortak
kültürel mirasını işlediğini zler öne sermeye
çalışacağız.
rgızların bir soydan geldiğini anlatan efsane
özetle şöyledir:Çok eski zamanlarda, yeryüzünde
otlardan çok ormanların bulundu bir zamanda;
büyük ve suk bir ırmağın kenarında bir Kırgız
boyu yaşarmış. -Bu ırmağa eskiden Enesay (Ana
nehir) şimdi ise Yenisey diyorlar-, O zaman Enesay
boylarında her çeşit millet yaşarmış. Hayatları zor
muş, çünkü birbirleriyle devam savaş halmdeyi-
mişler. O sırada taygada bir kuş ortaya çıkmış. Bu
kuş, geceleri sabaha kadar insan sesiyle şarkı söyler,
acı acı ağlar, daldan dala sekerek seslenirmiş: "Bir
felaket geliyor, korkubir felaket geliyor! ’’ dermiş.
Ve bir gün o felaket gelip çatmış. Uzun yıllar Kır-
gızları yöneten Külçe Batır ölmüş. Kırgızlar ölen
yaş başblarına cenaze töreni yapıyorlarş. O
gün hiç beklenmedik bir şekilde düşman komşuları
Kırgızlar’a saldırıp bir tanesini sağ bırakmadan hep
sini lıçtan geçirmişler. Bu soykırımdan; büyükleri
ni dinlemeyip sabahın erken saatlerinde ağaç kabuğu
toplamak ve sepet örmek in ormana giden iki afa
can çocuk kurtulmuş.
“Ormandan nen iki çocuk yurt yerlerinde hiç
kimseyi canlı bulamamışlar ve uzaklardan kalkan toz
bulutunun peşine düşşler. Yükselen toz bulutunu
takip ederek bilmeden şmanlarının bulunduğu yere
ulaşmışlar. Çocukların Kırgız oldunu anlayan
şmanlar hemen onla başblarına türşler.
Bu soykırımdan hiçbir iz bırakmak istemeyen kral bu
çocukların da öldürülmesi gerektiğini ylemiş ve bu
revi Çopur Topal Nine’ye vermiş. Nine çocukları
alarak ulu Enesay nehrinin kenarına götürmüş. Ço
cukları tam nehre atacağı sırada bir Ana Maral
(Buğu) çıkıvermiş. Çocukla nehre atmamasını ve
kendisine vermesini istemiş. Aralarında şöyle bir
diyalog geçmiş: -Bekle ey ulu bilge kadın! Bu
günahsız yavruların canına kıyma!
- Sen de kimsin? Niçin insanların diliyle konu
şuyorsun? Dedi Topal Çopur Nine.
- Ben Ana Maral 'ım. Maralların Anası. İnsan
ların diliyle konuşmasam ne dediğimi anlamaz, beni
dinlemezsin.
- Peki ne istiyorsun Ana Maral?
- Serbest bırak bu çocuklaey ulu bilge kadın.
Onları bana ver.
- Ne yapacaksın onları?
- İnsanlar ikizimi, iki küçük yavrumu öldürdü.
Bu çocukları evlat edineceğim.
- Onları emzirmek, tünle beslemek mi istiyor
sun?
- Evet, ulu bilge yaratık
Çopur Topal Nine katıla katıla gülerek yine
sordu:
- İyice düşündün Maral Ana? İnsan yavru
ları bunlar, insan! yüdükleri zaman senin yavru
larını öldürürler!
- Hayır, yüyünce benim maral yavrularımı
öldürmezler. Ben onların analari olacağım, onlar da
benim çocuklarım. İnsan öz kardeşlerini öldürür
mü?
Çopur Topal Nine acı acı başını salladı:
- Öyle deme Maral Ana insanları tanımazsın,
orman hayvanları şöyle dursun. Birbirlerini öldür
mekten bile çekinmez onlar. zlerimin doğruluğunu
anlayasın diye bu çocukları sana verirdim, ama
insanlar bu çocukları da öldürürler. Ne diye çeke
ceksinyle büyük bir acıyı?
1 99 7/Y a z 13 B il ge 79
- Onlan hiç kimsenin bulamayacağı uzak bir
ülkeye götüreceğim. Acı bu yavrulara ulu bilge
kadın. Serbest bırak onları. Memelerim dopdolu.
Sütüm, yitik yavrularım için lıyor! Sütüm, yavru!
yavruu! diye hasretle gözyaşı döküyor!
Topal Çopur Nine biraz düşündü ve:
- Pekâla, dedi, senin dediğin olsun. Al ve he
men götür bu yetimleri, bir an önce senin o uzak
ülkene ulaştır. Ama bu uzun yolculuğa dayanamaz,
ölürlerse, ya da karşılaşacağınız haydutlar onları
öldürürse, evlat edindiğin bu insancıklar sana nan
körlük ederlerse, suç senindir, bilesin! (B.G. s.62)
Maral Ana, Topal Çopur Nine’ye teşekkür e-
der, uzun ve meşakkatli bir yolculuktan sonra ço
cukları Isık-Göl’e ulaştırır. Uzun bir zaman sonra
çocuklar büyüş ve bir çocukları olmuş. Maral Ana
ak kayından bir beşik getirmiş ve 7 erkek 7 kız ço
cuklarının olacını müjdelem. Boynuzlu Maral
Ana şerefine ilk doğan çocuğun adını Buğubay koy
muşlar. Veylece Kırgızlar çoğalmış. Maral Ana
da kutsal bir varlık olarak Kırgızlarla birlikte yaşa
mış. Ancak bu huzur dolu hayat anlı-şanlı bir buğu
nun ölüne kadar rmüş. Ölen buğunun çocukları,
bizim babazdan zengin, şanlı bir kimse yoktur.
Onun için görülmemiş duyulmamış bir şey yapalım
babamızın anısına demişler. Ve bir geyik vurarak
boynuzlarını babalarının mezarına dikmişler. Bu
rgızlar arasında bir âdet haline gelm ve tün
geyikler öldürülmüş. Bunun üzerine Boynuzlu Maral
Ana Isık-Göl’e veda ederek bir daha dönmemek
üzere oradan ayrılmış.
saca özetleffieye çalıştığımız bu efsanede,
soykırıma uğramış Kırgızların tekrar nasıl türedikle
ri, Çopur Topal Nine’nin kehanetlerinin gerçekleş
mesi anlatılmaktadır. Burada yazar, insanoğlunun
asimi unutunca ne kadar gaddar ve zalim olacağını,
z kırpmadan anasını bile öldürebileceğini işlemiş
tir. Aytmatov aynı temi, G ü n O l u r A s r a Bedel’de
Nayman Ana efsanesiyle, Sovyetler Birliği’nde uy
gulanan siyasetle paralellik kurarak anlatmış ve sos
yal psikoloji literatürüne yepyeni bir kavram kazan
dırmıştır: “Mankurt”.
Bu yle Maral Ana efsanesinde verilmek
istenen mesajla Nayman Ana efsanesindeki mesaj
arasında bir paralellik vardır.
Buradan hareketle Geyik motifinin Türk kültü
ründeki yeri üzerine geçebiliriz. Geyik, mitlerde,
efsaneler, halkiyat ve edebiyat ürünlerinde pek çok
nüyle işlenmiştir. Bunlara re geyik, sevimli,
çevik, hassas içlidir; boynuzlarıyla, ince zarif vücu
duyla değişik bir yapıya sahiptir. Mukaddestir, kurt
gibi birden çıkar, insanlara doğru yolu gösterir ve
birden kaybolur. Ceddir, kavimlerin atasıdır, anası-
r*1"''. Daha çok millet ve kavimlerin türeyişleriyle
ilgili efsane ve mitlerinde görülen geyik, elçi olarak
doğru yolu gösterici, yeni yurtlara götürücü olarak
zlenir. A nadolu’da geyik avlamanın uğursuzluk
getirdiğine inanılır. Gökrkler’e ait bir efsanede de
geyikleri avlayan askerlerin ölümle cezalandırıldıkla
rından bahsedilir. Türkler’in İslamiyet’i kabul etme
lerinden sonra da geyikle ilgili birçok menkabe tü
remiştir: Ahmed Yesevî’nin halifelerinden olan Ha
kim Ata’nın Bakırgan şehrinde olan türbesi 40 yıl
sular altında kalarak kaybolur. Celâleddin Hoca
geyiklerin yardımıyla türbenin yerini bulur ve yeni
sini inşa eder.
Kaygusuz Abdal’ın Abdal Musa dergâhına inti
sabı yine bir geyik olayma bağlır.21
Geyik motifi Anadolu ve Azeri sahasında, tür
lere, manilere ve bilmecelere de konu olmuştur.
Geyik hakkında en meşhur türşudur:
"Ben de gittim bir geyiğin avına
Geyik çekti beni kendi dağına
Tövbeler tövbesi geyik avına
Siz gidin kardaşlar kaldım burada aman aman
burada
Siz gidin (avcılar) kaldım burada aman aman
burada
Ben giderken kaya başı kar idi
Yel vurdu da erim erim eridi
Ak bilekler taş üstünde çürüdü
Nakarat
Urganım kayada asılı kaldı
Esbabım sandıkta basılı kal
Nişanlım sılada küsülü kaldı
Nakarat22
Maral Ana efsanesinde öne çıkarılan temlerden
biri, herkesin bir soydan geldiği fikridir. Bu sebeple
Çocuk, sovhozdan ot almaya gelen askerler arasında
en çok Kulubeğ’e yakınlık duyar. Çünkü dedesi ona
Kulubeğ’in de Buğu (Maral Ana) soyundan geldiğini
söylemiştir. Aytmatov, Çocuk’un zından soyun
önemini şöyle dile getirir: -Dedem diyor ki, eğer
insanlar atalarının adlarını bilmezlerse bozulur,
kötü olurlarmış. -Kim kötü olurmuş? İnsanlar mı?
B ilg e 8 0 1 99 7/ Y az 13
- Evet
-Niçin?
Dedem diyor ki, atalarının adlarını, kim ol
duklarını unutanlar, tülük yapmaktan utanmaz
larmış. Çünkü o zaman insanın nasıl biri olduğunu
ne çocuklabilirmiş ne de çocuklarının çocukları"
(BG, s.112). Yukarıda belirttiğimiz gibi Aytmatov’un
en büyük ülküsü, kendisi olmaktan çıkmış Kırgız
gençliğini özüne ndürmektir. Aytmatov, efsane
içine sıkıştırdığı bu gibi cümlelerle bir nevi ikazlarda
bulunmuştur.
Efsanede Maral Ana’nın yeni doğan çoca ak
kayından yapılmış bir beşik getirdiğini görmüştük.
Romanın akışı içerisinde, çocuksuzluk yüzünden
Orozkul’dan devamlı dayak yiyen Bekey teyzesinin
bu durumdan kurtulması için; Çocuk, Maral Ana’dan
aynı şekilde bir beşik getirmesini ister. Çocuksuzluk
rk folklorundalenen başlıca temlerden biri ol
muştur. Aytmatov, Nine’nin zından Orozkul ile
Bekey’in çocuklarının olabilmesi için, onların
‘Süleyman Tepesi’ne giderek, onun eteğinde bir kara
koyun kurban etmeleri gerektiğini dile getirir (BG,
s.44). Çocuk sahibi olabilmek in türbelere ve ya
tırlara adaklar adanarak kurbanlar sunulması; Ana
dolu’dabaşvurulan çarelerden biridir.23
Burada dikkatimizi çeken bir özellik de, beşi
ğin kayın acından yapılmış olmasıdır. Kayın acı
rk kültüründe kutlu bir yere sahiptir. Bazı boylar
da çocukların koruyucu tanrısı Umay ile beraber
gökten indiğine inanılmaktadır. Şaman davulla
üzerinde kayın ağacının resimlerine rastlanmıştır.24
Bizim de üzerinde doktora tezi hazırlamaya çalıştı
ğımız Maaday Kara destanında; Maaday Kara, yeni
doğan oğlu Kökütey Mergen’i alarak kayın ağaçla
rıyla kaplı bir yere götür ve "Bu Altay dağla
senin baban olsun/ Bu kayın ağaçları senin anan
olsun" diyerek çocuğu oraya bırakmıştır. Kökütey
Mergen orada kayın ağaçlarının şırasıyla büyümüş
ve kuvvetli bir bahadır olmuştur.25
Maral Ana efsanesinde anlatılan Külçe Batır i-
çin yapılan cenaze töreni Fuat prülü’nün nakletti
ği “Yuğ” reni ile örtüşmektedir.26 Aytmatov cenaze
merasimini özetle şöyle tasvir eder: "Geleneğe göre,
mezar olarak seçilen tepede, açık çukurun başmda,
hatırın cesedi başları üzerine kaldırır ve ona dünya
nın dört yanı gösterilmiş: 'Bak bu senin nehrin! Bak,
bu seninğün! Bak, bu senin toprağın! Bak, bu da
biziz, seninle aynı kökten gelmiş olan biz Kırgızlar.
Hepimiz seni uğurlamaya geldik. Huzurinde yat!
Ve gelecek nesiller yerini bilsin diye mezarın başına
büyük bir anıt-kaya dikerlermiş.
"Ölüyü gömme günü, Kırgızların bütün çadır
ları nehir boyunca dizilirmiş. Böylece her aile, cena
ze geçerken onu çadırının eşiğinden görür, saygı ile
eğilerek selâmlar, hıçkıra hıçkıra ağlayarak beyaz
yas bayrağını yere indirirmiş. Sonra o da cenaze
alayına katılır, sonraki çadıra gelince orada da aynı
Şey olur, ağlar dövünürlermiş. Böylece, mezara
kadar tün çadırların önünden geçirirlermcena
zeyi...
Ağıtçı kadmlar başları açıp saçlarını da
ğıtmışlarve onlar da Külçe Batır için ağıt okuma
ya hazırdılar. Yiğitler diz çökmüş, tabutu kaldırmak
için bekliyorlardı. Herkes, herkes hazırdı ve cenaze
nin kaldırılmasını bekliyorlardı. Orman kenarına
bağlanmış kurbanlık dokuz kısrak, dokuz boğa ve
dokuz kere dokuz koyun kesilmek üzere bekletiliyor
du" (BG , s.56-57). Burada Eski rklerde Atalar
kültüyle bağlı olan kurban kesme olayını, cenazenin
ğe kaldırılmasını (ki, bir nevi kutsamak için),
ağıtçı kadınların saçlarım, başlarını yolarak ağlama
larını, Dede Korkutma olduğu gibi yas alâmeti olarak
ak çıkarıp karalar giyinmeyi ve o toplulukta bulunan
herkesin cenazeye saygı göstermesini çok açık bir
biçimde gözlemleyebiliyoruz. Ayrıca Türk folklo
runda yaygın olarak kullanılan dokuz sayısı formeli
de burada ihmal edilmemiştir. Evrenin yaratılışında
terkip halinde bulunan dört unsur (hava, su, ateş,
toprak) burada biri eksik olarak işlenmiştir. Görül
ğü üzere Aytmatov, romanında 16 sayfada işlediği
Maral Ana efsanesine, hemen hemen bütün Eski
rk tefekkür ve inançlarını yerleştirmeyi başarmış
tır. Bu haliyle Aytmatov’un romanları çok yoğun ve
kompleks bir yapıya sahiptir. Maral Ana (Geyik
Ana) efsanesiyle ilgili söylediklerimizi toparlayacak
olursak: Maral Ana, bir milletin dilini, tarihini, kül
türünü, kısaca mazisini temsil eder. Geçmişlerine
bağlı, tarih ve edebiyatlarını yaşatan milletler, ergeç
hürriyetlerine kavuşacaklardır.. İşte bunun sembo
Maral Ana’dır.27
Beyaz Gem i’de Maral Ana efsanesinin dışında
min Dede’nin torununa anlattığı “tutsak han hak
kındaki hikâye” de Türklerin bağımsızlık ve r
yaşama ülkülerinin bir ifadesi olarak romanda yerini
almıştır. Efsane şöyledir: "Dedem diyor ki, geçm
1 99 7/ Y az 13 B il ge 81
zamanların birinde, bir han başka bir hanı tutsak
almış. Bu han tutsağına: 'Eğer istersen benim kölem
olarak yanımda kalır, uzun zaman yaşayabilirsin.
İstemezsen, enyük arzunu yerine getirir, sonra da
seni öldürürüm, demiş. Tutsak han düşünüp cevap
vermiş: 'Köle olarak yaşamak istemiyorum, beni
öldür daha iyi. Ancak öldürmeden önce, benim va
tanımdan herhangi bir çobanı buraya getirmeni
istiyorum. -Ne yapacaksın o çobanı? -Ölmeden
önce ondan bir türkü dinlemek istiyorum ’. Dedem
diyor ki, işte böyle vatanlarının 'vr türküsü için
canlarını feda eden insanlar varmış. Böyle insanları
görmeyi ne kadar isterdim! Herhalde onlar büyük
şehirlerde yaşıyorlar.
“Türküyü dinlerken dedem kulağıma fısıldar:
İlahi! Ne büyük insanlarmış eski insanlar! Ne tür
küler yakmışlar ya Rabbim!” (BG, s.43). Burada
çoban, yerli ve bozulmaş insan tipinin, rkü ise
millîliğin sembolüdür. ‘Tür’nün millî bütünlüğün
sağlanması ve yaşatılmasındaki rolü sadece be
lirtmekle kalmayan yazar, eserine barkü metinle
ri de koymuştur:
Kızıl dağlardan geldim ben, kızıl dağlardan
Altımda kızıl aygır hey kızıl küheylân
kapım ey bezirgân, kızıl bezirgân
Gel içelim seninle kızıl şaraptan.
Kızıl dağlardan inmişim, kızıl dağlardan
Kızıl öküz belinde hey, öküz belinde
kapını ey bezirgân, kızıl bezirgân
Gel içelim seninle kızıl şaraptan.
Diğer bir türkü de Maral Ana efsanesinin içinde
geçen Enesay ile ilgilidir.
"Senden geniş nehir var mı Enesay?
Senden aziz bir yurt var mı Enesay?
Senden derin bir dert var mı Enesay?
Senden özgür olan var mı Enesay?
Senden geniş bu nehir yok Enesay,
Senden aziz bir vatan yok Enesay,
Senden derin bir dert de yok Enesay,
Senden özgür özgürlük yok Enesay... ’’
Aytmatov, her fırsatta atıf duygusunu canlı tut
mak için milletin hayatında önemi haiz olaylarla
ilgili efsaneleri nakleder. Bunlardan biri de romanda
olayların geçtiği San-Taş vadisiyle ilgilidir. ‘‘Dede
min anlattığına göre, çok çok eskiden, düşmanlar
topraklarımızı ele geçirmek için atlarını koşturup
gelmişler. Ama San-Taş rüzgarı*** öyle bir esmiş,
öyle bir esmiş ki, eyerlerin üzerinde bile durama
mışlar. Atlarından inip yaya yürümek zorunda kal
mışlar. Ama yürümek ne mümkün, yüzlerine yüzleri
ne vuruyor rüzgar. Bu defa dartlarını dönmüşler.
Rüzgar da onları öyle kuvvetle itmiş ki, durup arka
larına bile bakamamışlar. Ve rüzgar, bir tekini bile
bırakmadan sürüpık Göl’e dökmüş onları. İşte biz
böyle bir yerde yıyoruz" (BG, s.41).
Aytmatov, naklettiği bu efsanelerle üzerinde
yaşanılan toprakların nasıl vatan edinildiğini ve
tapularının bu gibi anlatılar olduğunu yeni nesillere
aktarmak istemiştir. Anadolu’da da hemen hemen
her mevkiin bir efsanesi vardır.28
Masalın çocuk itimindeki yeri yadsınamaz.
Aytmatov, bir terbiyeci olarak tasvir ettiği Mümin
Dede’ye masal anlattırmaktan da geri durmaz. De
de’nin uzun ş gecelerinde torununa anlattığı en
komik masal Parmak Çocuk (Cırtan Çıpalak) masa
lıdır.
Bilindiği gibi ltür, sözlü ve yazılı olmak üze
re iki şekilde nesillere aktarılır. Sözlü kültür yazılı
kültüre nazaran daha geniş kabule sahiptir. Yer yer
değindiğimiz gibi Aytmatov, Manas destanı başta
olmak üzere Kazak-Kırgızların sözlü kültürünü çok
iyi bilen ve bu unsurları romanlarına ustalıkla yer
leştiren bir yazardır. Beyaz G emi’de de bir çok
atasözü ve deyimlere yer vermiştir:
"Nuh Nebi’den kalma"
Acele işe şeytan karışır"
"Öksüzün talihi açık olur
Kendi ayıbını örtmek isteyen, başkalarının
züne kara çalar ’’
"Paranın hüküm sürdüğü yerde, güzel söze ve
güzelliğe yer kalmaz’’
"Hepimiz Boynuzlu Maral Ana soyundanız, bi
rimiz hepimiz, hepimiz birimiz için ’
Şeytan kamçısı gibi kısır kadın
Çakırkeyf
"Cüceler mektebi"
“Yüz fikir bir borcu ödemiyor ’’
B ilg e 8 2 1 9 9 7/ Y az 13
“Yulafyemiş tok at gibi çalımdolmak
"Çağrılan yere ar eyleme, çağrılmayan yeri
dar eyleme vs.
Beyaz Gem i’de halk hekimliğiyle ilgili bilgile
re de rastlıyoruz: min Dede, çocuğun diline ve
boğazına dikkatle baktı. Uzun uzun nabzını dinledi.
Nasırdan kaskatı olan parmaklarıyla çocuğun ter
içinde, ateşten yanan bileğini tutup atar damarını
bulabilmesi bir mucizeydi doğrusu. Nasıl olduysa,
kendisini rahatlatan bir sonuç çıkarmıştı.
'- Allah büyüktür. Çok önemli değil, sadece
soğuk almışsın. Bugün yataktan çıkma. Akşam sıcak
kuyruk yağıyla göğsünü ve ayaklarını ovarım. Bir
zel terlersin ve Allah 'ın yardımıyla yarın tarpan
tay gibi ayağa kalkarsın” (BG, s. 135).
Beyaz G emi’de Türk konukseverliğinin bir i-
fadesi olarak, gelen misafirlere kurban kesilmesi de
karşımıza çıkıyor.min Dede, ot almaya gelip de
tipiye yakalanarak orada kalan askerlere b tane
olan koyunlarından birini -kara koyun- keser.
Aytmatov, koyunun kurban edilişini şöyle anlatır:
Kara koyunu buraya getirdi, yatırıp ayaklarını
bağlamadan önce biraz düşündü, sonra çömeldi:
- Feneri bırak, sen de benim gibi diz çok, dedi
çocuğa.
Bundan sonra dede, ellerini göğe arak alçak
sesle bir dua okumaya başladı.
- Ey soyumuzun ulu anası, Boyrlu Maral A-
na! Bu koyunu sana kurban ediyorum: Çocuklarımı
tehlikeden kurtardığın için; atalarımızı ak sütünle
beslediğin için; temiz yürekli olduğun, bize ana
gözüyle baktığın için. BLİ dağda-bayırda, coşkun
sellerde, kaygan yollarda yalnız bırakma! Bizi, yur
dumuzu terkedip gitme! Biz senin çocuklarınıziz.
Âmin! ’
min Dede’nin yaptığı bu duada bir ikilem i-
çerisinde olduğunu görüyoruz. Aytmatov’un diğer
romanlarında da Eski rgız Dini inançlarının öne
çıktığı pasajlar vardır (Kamber ata duası, Yarasa
duası, vs.)29.
rülğü üzere bu romanı tahlil etmeye çalı
şırken, çoğunlukla Aytmatov’un eserinde işlemiş
oldu folklorik unsurları -masal, efsane- tahlil et
meye çalıştık. Aytmatov, Türkiye Türkçesine “Gün
Uzarzyıl O lu r” (daha sonra Refik Özdek tara
fından Gün O lur Asra Bedel şeklinde çevrilmtir)
adlı romanının girişinde “Yazardan Birk Söz”
başlığı altında; “Önceki eserlerimde olduğu gibi bu
sefer de, söylencelere, masallara dayanıyorum.
Çünkü bunlar bizden önceki nesillerin, bizlere miras
bıraktıktan deneylerdir... ylenceler olsun, hayal
ürünü konular olsun, yazarlığımın amacı değil;
yalnızca bir düşünce yöntemi, aynı zamanda ger
çekleri anlatma ve yorumlama yollarından biridir, ’’
der30. Ve Beyaz Gemi romanının sonuna eklediği
Beyaz Gemi Üzerine Gerekli ıklamalar” lü
nde efsaneler konusunda şunla söyler:
..Efsaneler, bilindiği gibi bir ulusun anıtı, yaşantı
nın özü, felsefesi ve tarihidir. Bütün bunlar fantastik
bir masal biçiminde ifade buluyor. Bunlar, gelecek
kuşaklara birer vasiyettir. İnsan, dünyasına bir
biçim verirken kendisini çevreleyen doğaanlatma
ya çalıştı. Kendini doğanın bir parçası olarak r
" (BG, s. 170). Görüldüğü gibi Aytmatov, masalla
rı, efsaneleri düşünce yöntemine malzeme olarak
kullanmıştır. Biz de efsane kapısından girerek Cen
giz Aytmatov’un biraz olsun ltürel altyapısını
irdelemeye çalıştık.
Son olarak şunları söyleyebiliriz; Beyaz Gemi
Cengiz Aytmatov’un yazarlık çizgisinin kilometre
taşlarından biridir. Bu romanla -daha sonra yazdığı
eserleriyle geliştirdiği- birlikte hürriyet duygusu,
rgızlar’ın Sovyet mozayiği inde kendilerine
dayatılan hayata direnmeleri, memnuniyetsizlikleri
geniş bir perspektifte dikkatlere sunulmtur.31
DİPNOTLAR
/. Cengiz Aytmatovun hayatı ve eserleri konusunda daha
geniş bilgi için bkz.; Aİ. Kolcu, Milli Romantizm Açısından
Cengiz Aytmatov, Ötükenyay., ls!., 1997.
2. Türkeli Haftalık Haber Yorum Gazetesi, Y. I, S.34,15
Kasım 1996; Türkiye Gazetesi, 29 Kasım 1996, s. 13.
3. R. Özdek, “Cengiz Aytmatov ve Eserleri", Türk Edebiyatı,
S. 231, Ocak 1993, s.36-39.
4. Ayvazoğlu, "Tolomış Okayev, Kar Leoparının Soyu ve
Cengiz Aytmatov", Defterimde 40 Suret, Otüken yay.,
İst., 1996, S.2I1.
5. A i. Kol cu, a.g.e„ s. 38.
6. R. Özdek, a.g.m.
7. Isık-Göl’ün oluşumuyla ilgili şöyle bir efsane vardır:
Evvel zaman içinde işık Göl adlı bir kız varmış. Bu kız, çok
güzel ve çok akıllıymış. Dört bir taraftan elçiler gelmeye
başlamış. Günlerden bir gün kıza doğudan ve batıdan iki yi
ğit elçi olup gelir, iki denk halkın şöhreti, er yiğitlerinde de
görülür. Biri diğerinden üstün er, biri birinden kahraman,
biri birinden daha akıllı ve güzelmiş. Işık Göl iki genci de
aynı şekilde sevmiş. Hangisini seçeceğini bilemeyip gözyaş ı-
1 99 7/ Y az 13 B i lg e 83
göl edip akıtmış. Işte bugün çalkalanıp duran gölün, bu
şekilde Işık Göl'ün gözyaşlarından meydana geldiği söyle
nir. Gölün tuzlu olması gözyaşından olduğu içindir’ denir.
iki tarafa da gidemeyen kız. ortada savrulup, dövünüp kal
mış. ’’ Ali Berat Alptekin, "Issık Göl (Kırgızistan) ve Çevre
sinde Tespit Edilen Efsanelerin Anadolu Efsaneleriyle Mu
kayesesi", İpek Yolu Uluslararası Halk Edebiyatı Sempoz
yumu Bildirileri 1-7 Temmuz 1993 Ankara, Ankara 1995,
s. 11-17.
8. Beyaz Gemi, Çev. Refik Özdek, Ötüken yay., 3. bs., İst., 199 5
(Daha sonraki yerlerde BG. Kısaltmasıyla vereceğiz ve
sayfa numaralan bu baskıya ait olacaktır).
9. AJ. Kolcu, a.g.e., s.42.
10. A I. Kolcu, a.g.e„ s. 167.
11. A. Akar, "Cengiz Aymalov'un 'Gün Uzar yüzyıl Olur’
Romanında Teknik ve İdeolojik Yapı", Türk Yurdu, S.369,
Aralık 1988, s.39-44.
12. Ş. Aktaş, Roman Sanatı ve İncelemesine Giriş, 2.bs., Akçağ
Yay., Ank., 1991, s. 128.
13. Ş. Aktaş, iLg.e., s. 128.
14. Ş. Aktaş, a.g.e., s. 127.
15. Ş. Aktaş, a,g.e., s.53.
16. A. Akar, a.g.m.
17. S.H.Bolay, Felsefî Doktrinler Sözlüğü. 4.bs. Ank., 1987,
s. 112-113.
18. M. Şevket, ''Beyaz Gemi’nin Ideoloıik Yönü", Hareket der,
S. 75-76, Mart-Nisan 1972, s.68-72.
19. (Bulgar gazeteci Georgi Çalalbaşev’in Aytmatov’la Yaptığı
Röportaj) Çev. Dr. Şaban Kalkan, Kardaş Edebiyatlar,
Temmuz-Ağustos-Eylül 1996, s. 11-12.
** Sarı Özek bozkırının eski devirlerinde Juan Juanlar esir
aldıkları düşmanlarının kafasını kazıdıktan sonra, yeni у ü-
zülmüş deve derisini esirin kafasına geçirip, ellerini kollar ı-
m bağlayarak kızgın güneşte bekletirlerdi. Bu deri esirin
kafasını sımsıkı kavrar, büyümeye başlayan saçlar deriden
geri dönerek birer iğne gibi kafaya saplanırdı. Kurbanların
çoğu bu acıya dayanamayıp ölür, sağ kalanlar ise hafızala
rını yitirerek, geçmişlerini hatırlamayan birer Mankurt o-
turlardı. Gün Olur Asra Bedel, s. 150-153.
*** Giresun'un Çanakçı ilçesinde derlenen Ala Geyik efsane
sinde de geyiğin analık fonksiyonunu üstlendiğini görüyo
ruz. Efsane şöyledir: “Köyde, bir hanımın sekiz erkek çocu
ğu vardır. O dönemlerde, geçim, bilek gücü ile sağlandığı i-
çin, herkes bu aileye imrenerek bakmaktadır. Yaylaya gitme
vakti gelince, herkes gibi bunlar da hazırlıklara başlarlar ve
yola çıkarlar. Ancak, yolda en küçük çocuk hastalanır. An
ne: "Benim sekiz tane oğlum var, bunlardan birisi olmasa
ne olur" diyerek çocuğunu yolun kenarındaki bir ağacın ko
vuğuna bırakır. Yaylaya gelince, bu çocuklar bulaşıcı bir
hastalığa yakalanır ve hepsi orada ölür, üzüntülü anne, d a-
ha fazla yaylada kalamayarak, zamanından önce tekrar evi
ne dönmek ister. Yolda hasta çocuğunu bıraktığı yere gelin
ce: "Ben, buraya hasta çocuğumu bırakmıştım, acaba ne ol
du?" diyerek, ağaca yaklaşır. Kadm, ağaç kovuğunun yan ı-
na yaklaşınca, oradan bir geyik çıkıp, hızla uzaklaşır. Anne
bir de bakar ki, hastalıktan ölmek üzere olan çocuğu iyileş
miş, serpilmiş, sağlıklı bir çocuk olmuş! Çocuğu hemen ko
vuktan alarak evine döner. Geyiğin beslediği bu çocuktan
“Yaylaoğulları" sülalesi meydana getir. Rivayete göre, bu 
gün bu sülalenin geyik eti yemesi haramdır . Esma Şimşek,
Giresun ve Çevresinde Anlatılmakta Olan 'Ana Geyik' Ef
sanesinde Mitolojik Unsurlar, Millî Folklor, Yaz 26,1995,
s. 17-22.
21. Geyiğin Türk kültüründeki yeri üzerine bkz: Türk Dili ve
Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergah yay., 3. cilt, Ist., 1979,
s.333-338; B. Ögel, Türk Mitolojisi, cilt i, 2.bs. TTK, yay.,
Ank.,1993, s.570; F. Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Muta
savvıflar, s. 92: M. Cunbur, "Folklorumuzda Geyik Motifi 0-
zerine", II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirile
ri, li. Cilt, Halk Edebiyatı, Ank., 1982, s. 71-95.
22. S. Turhan, Anadolu Halk rküleri ve Ezgileri, Kül. Bak.
Yay. Ank, 1992, s.3.
23. O. Acıpayam/!, Türkiye’de Doğumla İlgili Âdet ve İnan
maların Etnolojik, Etüdü, Ata. Ûni. Yay. Ank., 1974,
24. Kayın mad. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. 5.
Dergah Yay. Ist., 1982, s. 238: Hikmet Tanyu, Türklerde A-
ğaçla ilgili İnançlar, rk Folklor Araştırmaları Yıllığı
1975, Kültür Bak. Yay. Ank., 1976, s. 129-142.
25. Altaiskiy Geroiçeskiy Epos Masday Kara, Moskova 1973,
s.87
26. F. Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, 4. bs. Ötüken yay.,
İst., 1996, s. 15-16
27. M. Şevket, "Beyaz Gemi’nin ideolojik Yönü". Fikir ve
San ’atta Hareket, S. 75-76, Mart-Nisan 1972, s. 68-72.
*** San-Taş vadisi rüzgarıyla ilgili olarak birçok efsane anla
tılmaktadır: “Evvel zaman içinde iki yiğit, İşık adındaki bir
kızı sever. Kız yüzünden defalarca kavga ederler, yenişe-
meyince birbirlerine vermeye de razı olmazlar ve kızı öl
dürmeyi düşünürler. Böylece kızın cesedinin atıldığı yer ya
rılıp göl peyda olur. Ancak bu iki kahraman da biri gölün
doğusunda, diğeri ise batısında esen iki kuvvetli rüzgar o-
lur". Ali Berat Alptekin, Issık Göl (Kırgızistan) ve Çevre
sinde Tespit Edilen Efsanelerin Anadolu Efsaneleriyle Mu
kayesesi", ipek Yolu Uluslararası Halk Edebiyatı Sempoz
yumu Bildirileri 1-7 Temmuz 1993 Ankara, Ankara 1995,
s. 11-17.
28. Bu konuda Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu 'nun, "Erzurum’da
Belli Yerlere Bağlı Olarak Derlenmiş Efsaneler Üzerinde
Bir Araştırma"; Prof. Dr. Saim Sakaoğlu’nun "10i Ana
dolu Efsanesi": Mehmet Önder'inŞehirden Şehre’ adlı e-
serlerine bakılabilir.
29. Cengiz Aytmatov 'un din hakkındaki görüşleri için bkz. Ali
İhsan Kolcu, a.g.e., s. 220-224.
30. Cengiz Aytmatov, Gün Uzar Yüzyıl Olur, Çev. Mehmet
Özgül, Cem vay. İst., 1985, s.8
31. A. İhsan Kolcu, a.g.e., s.181.
B ilg e 8 4 1 99 7/ Y az 13
ResearchGate has not been able to resolve any citations for this publication.
  • Türkeli Haftalık Haber Yorum
  • Y I Gazetesi
Türkeli Haftalık Haber Yorum Gazetesi, Y. I, S.34,15 Kasım 1996; Türkiye Gazetesi, 29 Kasım 1996, s. 13.
Cengiz Aytmatov ve Eserleri
  • R Özdek
R. Özdek, "Cengiz Aytmatov ve Eserleri", Türk Edebiyatı, S. 231, Ocak 1993, s.36-39.
Cengiz Aymalov'un 'Gün Uzar yüzyıl Olur' Romanında Teknik ve İdeolojik Yapı
  • A Akar
A. Akar, "Cengiz Aymalov'un 'Gün Uzar yüzyıl Olur' Romanında Teknik ve İdeolojik Yapı", Türk Yurdu, S.369, Aralık 1988, s.39-44.
Roman Sanatı ve İncelemesine Giriş, 2.bs
  • Ş Aktaş
Ş. Aktaş, Roman Sanatı ve İncelemesine Giriş, 2.bs., Akçağ Yay., Ank., 1991, s. 128.
Beyaz Gemi'nin ideolojik Yönü
  • M Şevket
M. Şevket, "Beyaz Gemi'nin ideolojik Yönü". Fikir ve Sa n 'atta Hareket, S. 75-76, Mart-Nisan 1972, s. 68-72.
1979, s.333-338; B. Ögel, Türk Mitolojisi, cilt i, 2.bs. TTK, yay., Ank.,1993, s.570; F. Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Muta savvıflar, s. 92: M. Cunbur
  • Geyiğin Türk
Geyiğin Türk kültüründeki yeri üzerine bkz: Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, Dergah yay., 3. cilt, Ist., 1979, s.333-338; B. Ögel, Türk Mitolojisi, cilt i, 2.bs. TTK, yay., Ank.,1993, s.570; F. Köprülü, Türk Edebiyatında İlk Muta savvıflar, s. 92: M. Cunbur, "Folklorumuzda Geyik Motifi 0-zerine", II. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirile ri, li. Cilt, Halk Edebiyatı, Ank., 1982, s. 71-95.
Anadolu Halk Türküleri ve Ezgileri
  • S Turhan
S. Turhan, Anadolu Halk Türküleri ve Ezgileri, Kül. Bak. Yay. Ank, 1992, s.3.
Erzurum'da Belli Yerlere Bağlı Olarak Derlenmiş Efsaneler Üzerinde Bir Araştırma"; Prof. Dr. Saim Sakaoğlu'nun
  • Bu Konuda Prof
  • Dr
Bu konuda Prof. Dr. Bilge Seyidoğlu 'nun, "Erzurum'da Belli Yerlere Bağlı Olarak Derlenmiş Efsaneler Üzerinde Bir Araştırma"; Prof. Dr. Saim Sakaoğlu'nun "10i Ana dolu Efsanesi": Mehmet Önder'in "Şehirden Şehre'' adlı eserlerine bakılabilir.
  • Cengiz Aytmatov
  • Gün Uzar Yüzyıl Olur
Cengiz Aytmatov, Gün Uzar Yüzyıl Olur, Çev. Mehmet Özgül, Cem vay. İst., 1985, s.8