ArticlePDF Available

Dede Korkut Kitabı'nın Hikâye Formatında İlk Yenidenyazımı, Mustafa Rahmi, Korkud Atanın Kitabı Evvel Zamanda...

Authors:

Abstract

The Book of Dede Korkut contains very important cultural elements in terms of Turkish culture and history. It was announced to the scientific world by Heinrich Friedrich Von Diez. A century later, in 1916, it was published by Kilisli Muallim Rifat in Turkey. Rıfat’s work did not fall from the hands until the Latin-letter publications of Orhan Şaik Gökyay and Muharrem Ergin and this study has been the only reference source of Dede Korkut studies for a long time in the literature. On the one hand, researchers such as Fuad Köprülü, Abdülkadir İnan, Muallim Cevdet, Pertev Naili Boratav and Hüseyin Namık have been working on the publication of Kilisli, while Ziya Gökalp has made efforts to bring the "Dede Korkut narratives" to the wider public. In 1923, Ziya Gökalp edited “Duha Koca’s son Deli Dumrul” and “the story that Basat kills Depegoz” in the Book of Dede Korkut and published in his poetry book Altun Işık with the titles “Deli Dumrul” and “Arslan Basat”. This study is the first rewriting examples of Dede Korkut narratives in poetry format. Mustafa Rahmi [Balaban] published Korkud Atanın Kitabı Evvel Zamanda with Arabic letters in 1927. The narratives titled “Tepegöz and Arslan Basat”, “Dirse Han and Oğlu Boğaç” and “Salur Beg” in this work are the first examples of rewriting of the stories taken from the Book of Dede Korkut in the form of prose by considering the children's audience. The concept of "intertextuality", which is based on the basic assumption that any text cannot be independent of its predecessors, is a method of examination produced to reveal the relations between the two texts. It is also used in researching the relationships between different branches of art (music, cinema, painting), especially oral and written literature. In this study, the works of Mustafa Rahmi (“Tepegöz and Arslan Basat”, “Dirse Han and his son Boğaç” and “Salur Beg”) and the publications of Muallim Rifat (“the story that Basat kills Depegoz”, “The story of Dirse Han and his son Buğaç Han” and “the story that ransacks Salur Kazan's house”) have been examined in the context of intertextual relations. The Book of Dede Korkut is one of the most important sources of the reconstruction process that started with Ziya Gökalp. Especially the fact that Ziya Gökalp re-wrote some of Dede Korkut narratives in poetry format played an important role to help these narratives reach people. In the same period, Mustafa Rahmi handled this issue in prose format. Mustafa Rahmi's Dede Korkut narratives did not find as much fame as Ziya Gökalp's publication due to publication date. The work, which was published in Arabic letters in 1927, was left to be forgotten before becoming widespread with the transition to Turkish alphabet of Latin origin a year later. The work was transferred to Latin origin Turkish letters by Turan M. Türkmenoğlu in 2014 and republished under the same name.
International and Quarterly Journal of Cultural Studies
DAĞITIM GELENEKSEL YAYINCILIK TİC LTD Tİ
Gai Mah Çak Sok A YenimahalleAnkaa
Tel: +90 533 776 88 90 e-posta: gelenekselyy@gmail.com
Fiyatı/Price/Prix: 25 TL
MLL FOLKLOR  CLT/VOLUME/TOME: 16  SAYI/NUMBER/NOMBRE: 127 GZ /AUTUMN/AUTOMNE 2020
DOSYA: COVD-19
ÇÇEKLERN GZL DL
BR NEFES DEDE KORKUT OYUNU
NCL ÇAVU FIKRALARINDA KI/TALAMA MT
KAZAK JIRLARINDA YNETM FKR VE YNETC TP
MZAHIN SINIRLARI: GLMENN MEMLEKET OLUR MU?
MUSTAFA RAHM, KORKUD ATANIN KTABI: EVVEL ZAMANDA
TRK HALK BLM ÇALIMALARINDA MZN LEVSELL
TRABZON YOMRA LÇESNDE SIIRLARA VERLEN ADLAR
HLM KIBRS EFEND DVANÇES: ATASZ VE DEYM
BR TRKNN DOU HKYES: AY DERES
KARACAOLAN RNN FELSEF TEMEL
KUTADGU BLG LE AKTARIM
TANITIMLAR
D. D. Seca GRAYIR TEKE
D. . ei e SARA
D. D. Meike KAPLAN
Mee ZDEMR
Dr. Mustafa DUMAN
D. . ei Pa KASAPOLU AKYOL
Bige TZEL
Pf. D. Diae DZGN
Rea Meiha GNAY
Pf. D. Saahaddi BEKK
Ei YALIN
D. D. Eb ENOCAK
Dr. Feie ALSA
z/Autumn/Automne
2020
127
ISSN 1300-3984
http://www.millifolklor.com 113
DEDE KORKUT KİTABI’NIN HİKÂYE FORMATINDA
İLK YENİDENYAZIMI:
“MUSTAFA RAHMİ, KORKUD ATANIN KİTABI: EVVEL ZAMANDA…”*
The First Rewriting of the Book of Dede Korkut in Story Format:
Mustafa Rahmi, Korkud Atanın Kitabı Evvel Zamanda…”
Prof. Dr. Salahaddin BEKKİ**
Enis YALÇIN***
ÖZ
Türk kültürü ve tarihi açısından çok önemli kültür unsurlarını bünyesinde barındıran Dede Korkut Kitabı,
Heinrich Friedrich Von Diez tarafından bilim dünyasına duyuruluşundan yüzyıl sonra Türkiye’de Kilisli Mual-
lim Rifat tarafından 1916 yılında yayımlanır. Kilisli’nin bu çalışması, eserin Orhan Şaik Gökyay ve Muharrem
Ergin tarafından yapılan Latin harfli neşirlerine kadar ellerden düşmemiş, literatürde uzunca bir süre Dede Kor-
kut konulu çalışmaların tek referans kaynağı olmuştur. Bir taraftan Fuad Köprülü, Abdülkadir İnan, Muallim
Cevdet, Pertev Naili Boratav, Hüseyin Namık gibi araştırıcılar Kilisli yayını üzerinde incelemelerini yaparken
diğer taraftan Ziya Gökalp, Dede Korkut anlatılarının daha geniş halk kitlelerine ulaştırılması yolunda farklı
çalışmalarda bulunmuştur. Ziya Gökalp, 1923 yılında Dede Korkut Kitabında bulunan “Duha Koca Oğlı Delü
Dumrul Boyı” ile “Basat Depegözü Öldürdügi Boy”u koşuklaştırarak Altın Işık adlı şiir kitabında “Deli Dum-
rul” ve “Arslan Basat” başlıklarıyla yayımlamıştır. Bu çalışma, Dede Korkut anlatılarının şiir formatında ilk
yenidenyazım örneğidir. Mustafa Rahmi [Balaban]’ın 1927 yılında Arap harfleriyle yayımlamış olduğu Korkud
Atanın Kitabı: Evvel Zamanda… isimli eserinde yer alan “Tepegöz ile Arslan Basat”, “Dirse Han ile Oğlu
Boğaç” ve “Salur Beg” başlıklı anlatılar ise Dede Korkut Kitabından alınmış hikâyelerin çocuk okur kitlesi
gözetilerek nesir halinde hazırlanmış ilk yenidenyazım örnekleridir. Herhangi bir metnin kendisinden önceki
metinlerden bağımsız olamayacağı temel varsayımı üzerine oturtulan ve sınırları belirlenen metinlerarasılık
kavramı, iki metin arasındaki ilişkileri ortaya koymaya yönelik olarak üretilmiş bir inceleme yöntemi olarak
sözlü ve yazılı edebiyat başta olmak üzere farklı sanat dalları (müzik, sinema, resim) arasındaki ilişkilerin araş-
tırılmasında da kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Mustafa Rahmi’nin eserinde yer alan “Tepegöz ile Arslan Ba-
sat”, “Dirse Han ile Oğlu Boğaç” ve “Salur Beg” başlıklı hikâyeler ile Kilisli Muallim Rifat’ın neşrinde yer alan
“Basat Depegözi Öldürdügi Boy”, “Dirse Han Oğlı Buğaç Han Boyı” ve “Salur Kazanun İvi Yağmalanduğı
Boy”, metinlerarası ilişkiler bağlamında incelenmeye çalışılmıştır. Bu yapılırken Mustafa Rahmi’nin kitabını
yayımladığı tarihte Türkiye’deki tek Dede Korkut neşri olan Kilisli’nin kitabı Kitâb-ı Dede Korkud alâ Lisân-ı
Tâife-i Oğuzân alt metin, Mustafa Rahmi’nin Korkud Atanın Kitabı: Evvel Zamanda… adlı eseri ise ana metin
olarak ele alınmıştır. Ziya Gökalp ile başlayan ve günümüzde de devam eden yenidenyazım süreçlerinin en
temel kaynaklarından biri Dede Korkut Kitabı olmuştur. Özellikle Ziya Gökalp’ın Dede Korkut anlatılarından
bazılarını şiir formatında yeniden yazarak yayımlamış olması, bu anlatıların geniş halk kitlelerine ulaşmasında
önemli bir rol oynamıştır. Aynı dönemde Mustafa Rahmi de nesir biçiminde bu konuya el atmıştır. Mustafa
Rahmi’nin Dede Korkut anlatıları konusunda Ziya Gökalp kadar şöhret bulmamasında eserinin yayın tarihinin
etkili olduğu görülmektedir. 1927 yılında Arap harfleriyle yayımlanan eser, bir yıl sonra Latin kökenli Türk
alfabesine geçilmesiyle yaygınlaşmadan unutulmaya terk edilmiştir. Eser, 2014 yılında Turan M. Türkmenoğlu
tarafından Latin kökenli Türk harflerine aktarılarak aynı adla yeniden yayımlanır.
Anahtar Kelimeler
Dede Korkut Kitabı, Kilisli Muallim Rifat, metinlerarasılık, Mustafa Rahmi, yenidenyazım.
ABSTRACT
The Book of Dede Korkut contains very important cultural elements in terms of Turkish culture and
history. It was announced to the scientific world by Heinrich Friedrich Von Diez. A century later, in 1916, it
* Geliş tarihi: 27 Haziran 2019 - Kabul tarihi: 15 Temmuz 2020
Bekki, Salahaddin; Yalçın, Enis. “Dede Korkut Kitabı’nın Hikâye Formatında İlk Yenidenyazımı: Mustafa
Rahmi, Korkud Atanın Kitabı: Evvel Zamanda…Millî Folklor 127 (Güz 2020): 113-130
** Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Kırşehir/Türkiye,
sbekki@gmail.com, ORCID ID: 0000-0002-6188-954X.
*** Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yüksek
Lisans Öğrencisi, Kırşehir/Türkiye, enesylcn18@gmail.com, ORCID ID: 0000-0001-7873-570X.
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
114 http://www.millifolklor.com
was published by Kilisli Muallim Rifat in Turkey. Rıfat’s work did not fall from the hands until the Latin-letter
publications of Orhan Şaik Gökyay and Muharrem Ergin and this study has been the only reference source of
Dede Korkut studies for a long time in the literature. On the one hand, researchers such as Fuad Köprülü,
Abdülkadir İnan, Muallim Cevdet, Pertev Naili Boratav and Hüseyin Namık have been working on the publi-
cation of Kilisli, while Ziya Gökalp has made efforts to bring the "Dede Korkut narratives" to the wider public.
In 1923, Ziya Gökalp edited “Duha Koca’s son Deli Dumrul” and “the story that Basat kills Depegoz” in the
Book of Dede Korkut and published in his poetry book Altun Işık with the titles “Deli Dumrul” and “Arslan
Basat”. This study is the first rewriting examples of Dede Korkut narratives in poetry format. Mustafa Rahmi
[Balaban] published Korkud Atanın Kitabı Evvel Zamanda with Arabic letters in 1927. The narratives titled
“Tepegöz and Arslan Basat”, “Dirse Han and Oğlu Boğaç” and “Salur Beg” in this work are the first examples
of rewriting of the stories taken from the Book of Dede Korkut in the form of prose by considering the children's
audience. The concept of "intertextuality", which is based on the basic assumption that any text cannot be inde-
pendent of its predecessors, is a method of examination produced to reveal the relations between the two texts.
It is also used in researching the relationships between different branches of art (music, cinema, painting), es-
pecially oral and written literature. In this study, the works of Mustafa Rahmi (“Tepegöz and Arslan Basat”,
“Dirse Han and his son Boğaç” and “Salur Beg”) and the publications of Muallim Rifat (“the story that Basat
kills Depegoz”, “The story of Dirse Han and his son Buğaç Han” and “the story that ran sacks Salur Kazan's
house”) have been examined in the context of intertextual relations. The Book of Dede Korkut is one of the
most important sources of the reconstruction process that started with Ziya Gökalp. Especially the fact that Ziya
Gökalp re-wrote some of Dede Korkut narratives in poetry format played an important role to help these narra-
tives reach people. In the same period, Mustafa Rahmi handled this issue in prose format. Mustafa Rahmi's
Dede Korkut narratives did not find as much fame as Ziya Gökalp's publication due to publication date. The
work, which was published in Arabic letters in 1927, was left to be forgotten before becoming widespread with
the transition to Turkish alphabet of Latin origin a year later. The work was transferred to Latin origin Turkish
letters by Turan M. Türkmenoğlu in 2014 and republished under the same name.
Key Words
The Book of Dede Korkut, Kilisli Muallim Rifat, intertextuality, Mustafa Rahmi, rewriting.
Giriş
Psikoloji, pedagoji, din, felsefe, ahlak, Türk dili, çocuk edebiyatı, medeniyet ve kül-
tür tarihi gibi birçok alanda telif ve tercüme seksen kadar eser vermiş olan Mustafa Rahmi
[Balaban] (1888-18 Temmuz 1953), yapmış olduğu çalışmalarla Türkiye’de Batı tarzı
eğitim ve öğretim sisteminin yerleşmesine öncülük eden isimlerden biri olmuştur (Ertan
1992: 1; Şahin 2005).
1913-1920 yılları arasında İsviçre’de itim görüp genel eğitim sistemi içerisinde
çocuk eğitimi ile temel eğitimin önemini kavrayan bir pedagog olarak memlekete dönen
Mustafa Rahmi’nin ilk eserleri de çocuk eğitimine yönelik olmuştur (Şahin 2005: 35).
“Çocuklar Cenneti (1923)” ile “Korkud Atanın Kitabı: Evvel Zamanda…(1927)” onun
çocuklar için hazırladığı telif ve uyarlama hikâyelerinin bulunduğu kitaplarıdır. Ame-
rika Kâşifi Kristof Kolomb (1923)” çocuklar için hazırladığı bir biyografidir. “Ay (1928)”
ise çocuklara yönelik olarak yazdığı üç perdelik oyununun adıdır. “Çocuklar Evi (1923)”,
“Dağda Bulunmuş Çocuk (1923)” ile “Altın Çiftlik (1923)” ise Mustafa Rahmi’nin Batılı
yazarlardan çevirdiği çocuk kitaplarıdır (Güneş 2019: 30-67).
Telif, tercüme ve uyarlama birçok esere imza atmış olan Mustafa Rahmi’nin çocuk
edebiyatına yönelik yaptığı yayınlar, metinlerarası ilişkiler bakımından incelenmeyi hak
eden eserlerdir. Türkiye’deki harf inkılabından (1 Kasım 1928) bir yıl önce Arap harfleri
ile yayımlamış olduğu ve içerisinde Dede Korkut boylarından “Tepegöz ile Arslan Basat
[=Basat Depegözü Öldürdügi Boy]”, “Dirse Han ile Oğlu Boğaç [=Dirse Han Oğlı Buğaç
Han Boyu]” ve “Salur Beg [=Salur Kazanun İvi Yağmalanduğı Boy]”in de yer aldığı
Korkud Atanın Kitabı: Evvel Zamanda… adlı çalışması, metinlerarasılık yönteminde ana
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
http://www.millifolklor.com 115
metinlerin ciddi düzende dönüşümü başlığına uygun olarak Dede Korkut Kitabı’nda yer
alan üç anlatının hikâye formatında ilk yenidenyazım örneğidir.
Mustafa Rahmi’nin çalışması, her ne kadar Korkud Atanın Kitabı: Evvel Zamanda…
adını taşısa da içeriği tamamen Dede Korkut’la ilgili değildir. Eserde Dede Korkut’tan
üretilen üç hikâyeyle birlikte on bir uyarlama ve beşi telif olmak üzere toplamda on altı
hikâye bulunmaktadır.1 Kitap resimlerle de süslenmiştir. Uyarlamaların bir kısmı, Türk
ve dünya masallarından yapılmıştır. Mustafa Rahmi, telif hikâyelerinde olduğu gibi uyar-
lamalarında da olay örgülerini sade, şahıs kadrosunu iki üç kişiyle sınırlı tutmuştur. Söz
konusu eserde olay örgüsü diğerlerine göre daha karmaşık ve hacimli olan hikâyeler,
Dede Korkut’tan yapılan uyarlamalardır (Güneş 2019: 38). Yazar, eserinin beşte birini
oluşturan Dede Korkut ile ilgili hikâyeleri kitabının başlığına çekerek doğrudan Dede
Korkut Kitabı’na göndermede bulunmuştur. Yazar, çocuklar için hazırladığı bu eserde
onlara kazandırmak istediği değerleri Dede Korkut / Korkut Ata’nın bilge kimliği üzerin-
den aktarmanın daha etkili olacağını düşünmüş olmalı ki kitabın sonunda da iyi insan
olmanın ve çalışmanın önemine dair mesajlarını “Dede Korkut’tan iki öğüt” şeklinde ver-
miştir.
Kubilay Aktulum, yenidenyazmayı, “Hangi türden olursa olsun, önceki bir metnin
onu taklit eden, dönüştüren, açık ya da kapalı bir biçimde ona gönderen bir başka me-
tinde yinelenmesi.” (2000: 236) olarak tanımlar. Toplumsal kimliği oluşturan değerlerin
sonraki kuşaklara aktarılabilmesi için bu değerleri barındıran metinler, “kopyalanarak (ol-
duğu gibi yinelenerek)” ya da “dönüştürülerek (kılık değiştirtilerek)” yenidenyazılır (Ak-
tulum 2013: 29). Çünkü gerek anlatım biçimi gerekse içerdiği anlam bakımından eski
metinler, yeni bir okur kitlesi için günün koşullarına göre yeniden yazılmak zorundadırlar
(Yılar 2016: 28). Mustafa Rahmi de Türk kültürünün abidevî yazılı kaynaklarının başında
gelen Dede Korkut Kitabı’ndan aldığı üç hikâyeyi biçimsel ve anlamsal dönüşümler uy-
gulayarak çocuk okur kitlesi için yeniden yazmıştır.
Yenidenyazma, “Bir alt metinden yola çıkılarak bir ana metin ortaya koyma işidir.”
(Güvenç 2014: 22). Alt metin ve yeniden yazılmış olan ana metin, karşılaştırmalı olarak
incelendiğinde iki metin arasındaki değişim ve dönüşümler tespit edilip metinler arasın-
daki biçim ve içeriğin benzerliği ve farklılığı ortaya çıkarılır (Edis Aydoğan 2019: 465).
Mustafa Rahmi’nin kitabını yayımladığı tarihten önce Dede Korkut Kitabı Tür-
kiye’de sadece Kilisli Muallim Rifat [Bilge] tarafından 1916’da neşredilmiştir. Bu durum
göz önüne alındığında Mustafa Rahmi’nin eserini yazarken Kilisli neşrinden alt metin
olarak faydalandığı muhakkaktır. Bu durumu metinlerarasılık terimlerinden gizli alıntı
olarak nitelemek mümkündür.
Bu çalışmada Kilisli Muallim Rifat’ın Dede Korkut neşrinde yer alan hikâyeler alt
metin, Mustafa Rahmi’nin Korkud Atanın Kitabı: Evvel Zamanda… adlı eserindeki Dede
Korkut kaynaklı hikâyeler ise ana metin olarak ele alınıp metinlerarası ilişki biçimlerin-
den yenidenyazım bağlamında incelenmiştir.
1. Tepegöz ile Arslan Basat
Dresden nüshasında 108b(5) - 119b(4) varakları arasında yer alan boy, Vatikan nüs-
hasında yoktur. Bu boyda, “gayriahlâkî bir eylemin (tecavüz-zina) sonucunda dünyaya
gelen bir ucubenin” Oğuz ilini perişan etmesi ve bir arslan tarafından insanüstü şartlarda
büyütülmüş olan Basat’ın o ucubeyi ortadan kaldırması işlenir (Ergin 1989: 15-16).
Ana metindeki “Tepegöz ile Arslan Basat” hikâyesinde ilk biçimsel dönüşüm
hikâyenin başlığıdır. Alt metinde, “Hanım Hey Basat Depegözi Öldürdügi Boyunı Beyan
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
116 http://www.millifolklor.com
İder” olan hikâyenin adı, ana metinde başkahramanın arslanlar tarafından büyütülmesine
gönderme yapılıp rakibinin adı da anılarak “Tepegöz ile Arslan Basat”a dönüştürülmüş-
tür. “Arslan Basat” ibaresi Ziya Gökalp’ın Altın Işık (1923) adlı eserindeki “Arslan Basat
anlatısını çağrıştırmaktadır. Ziya Gökalp’ın, koşuklaştırarak yeniden yazdığı “Arslan Ba-
sat” hikâyesini Ahmet Özgür Güvenç, Halk Anlatılarının Yeniden Yazımı Sürecinde Te-
pegöz (1923-2018), adlı eserinde metinlerarası ilişki biçimlerinden yenidenyazım bağla-
mında incelemiştir (2019: 400-424).
Ana metindeki “Tepegöz ile Arslan Basat” hikâyesi, geleneksel halk masallarında
sıklıkla kullanılan bir kalıp ifadeyle başlar: “Evvel zamanda bir vakt Oğuz Türkleri bir
baskına uğradılar.” (Mustafa Rahmi 1927: 3). Böyle bir giriş, yazarın anlatıyı masal for-
muna sokmak istediğini düşündürse de anlatının geri kalan kısımlarında masal unsurla-
rına yer verilmeyerek alt metne sadık kalınmıştır.
Ana metin ile alt metin arasındaki ilişki biçimlerini gösterebilmek için alıntılanan
metinler tablo içine alınmış ve değişikliğe uğrayan ibareler koyu olarak dizilmiştir. Te-
pegöz ile Arslan Basat anlatısının alt metni ile ana metninin başlangıç cümleleri şöyledir:
Hanum hey, meğer hanum bir gün
Oğuz otururken üstine yağı geldi. Dün
içinde ürkdi köçdi. Kaçıp giderken Aruz
Kocanun oğlancığı düşmiş. Bir aslan bu-
lup götürmiş beslemiş.” (Kilisli 1916:
120).
Evvel zamanda bir vakt Oğuz Türkleri
bir baskına uğradılar, göç ederlerken
Aruz Kocanın oğlancığı kayıp olmuş, bir
arslan bulup götürmüş, beslemiş.” (Mus-
tafa Rahmi 1927: 3).
Görüldüğü gibi alt metinde yer alan hikâyedeki “Üstine yağı geldi.” ibaresi çıkarıl-
mış yerine “baskına uğradılar” ibaresi eklenmiştir. Bunun yanında alt metindeki anlatıda
hikâye kahramanlarının mensup olduğu boy, “Oğuzlar” olarak verilirken ana metindeki
anlatıda Oğuzların da bir Türk boyu olduğu bilgisi öncelenerek “Oğuz Türkleri” tamla-
ması kullanılmıştır. Ana metindeki hikâyeye eklenen ulusal değerlerin ön plana çıkarıl-
dığı bu ifadeyle düşünyapıbirimsel bir dönüşümün meydana geldiği söylenebilir. Ayrıca
alt metinde Oğuzların baskına uğradıklarında düşmanla mücadele etmeyip kaçtıkları iş-
lenirken ana metinde kaçmanın söz konusu olmadığı bunun yerine göç edildiğinden bah-
sedilir. Bu da düşünyapıbirimin ne kadar baskın olduğunu gözler önüne sermektedir. Zira
Türklerin düşmandan korkup kaçmalarının söz konusu olamayacağı bilakis kendi istek-
leriyle göç edebilecekleri işlenerek korku bilmeyen bir Türk profili çizilmeye çalışılmış-
tır. Bu profilin çizilmesinde II. Meşrutiyet’le başlayıp cumhuriyetin kuruluş yılarında
zirve yapan Türkçülük akımının büyük rolü olmuştur.
19. yüzyılda gelişen siyasi, sosyal ve iktisadi olaylar, dünyayı belli bir değişim ve
dönüşüme zorlarken Osmanlı İmparatorluğu’nu önce toprak kaybına uğratmış ilerleyen
yüzyılda da yıkılma tehdidiyle baş başa bırakmıştır. Bu süreçte, hem kendi varlığını ko-
rumak hem de içinde bulunulan zor durumdan kurtulmak için üretilen reçeteler “Osman-
lıcılık”, “İslamcılık” ve “Türkçülük” olarak karşımıza çıkar.2 Ziya Gökalp tarafından sı-
nırları çizilmiş olan Türkçülük anlayışı, Atatürk’ün şahsında uygulama alanı bularak da-
ğılan imparatorluktan bir ulus devlet (Türkiye Cumhuriyeti) yaratmayı başarmıştır. Cum-
huriyet olgusunun yapılan birtakım inkılaplarla yerleştirilmeye çalışıldığı dönemin aydını
olmak bakımından Mustafa Rahmi de Türklüğü önceleyen bir bakış açısıyla eserini yaz-
mıştır.
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
http://www.millifolklor.com 117
Ana metindeki çoban ile peri kızının ilişkisinin anlatıldığı bölümde, alt metinde bu-
lunan bazı cümlelerin kesilip çıkarıldığı görülmektedir:
“Uzun Bınar dimekle meşhur bir bınar
vardı. Ol bınara perriler konmış idi. Na-
gahandan koyun ürkdi. Çoban irgece ka-
kıdı ilerü vardı gördi kim perri kızları ka-
nat kanada bağlamışlar uçarlar. Çoban
kepeneğini üzerlerine atdı, perri kızınun
birini tutdı. Tamaʿ idüb derhal cimaʿ ey-
ledi. Koyun ürkmege başladı, çoban kızı-
nın [koyunun] önüne segirtdi. Perri kızı
kanat urup uçdı…” (Kilisli 1916: 120-
121)
“Uzun Bınar demekle meşhur bir bınar
vardı. Bu bınara periler konmuşdu. Ko-
yunlar ürkdü. Sarı çoban ileri vardı.
Gördü ki peri kızları kanad kanada bağ-
lanmışlar, uçarlar. Çoban kepenegini
üzerlerine atdı. Peri kızının birini tutdu.
Koyun ürkmege başladı. Çoban, koyun-
ların önüne segirtdi. Peri kızı kanadla-
rını urup uçdu…” (Mustafa Rahmi 1927:
4)
Ana metinden “Tamaʿ idüb derhal cimaʿ eyledi.” cümlesi çıkarılmıştır. Burada ya-
pılan kesip çıkarma işlemi olaylar arası geçişi sağlayan bir ifadeye uygulandığı için ana
metindeki olaylar arasında ilişkinin kopmasına yol açmıştır. Yani alt metinde Oğuzların
başına gelen felaketin nedeni Sarı Çoban’ın Peri Kızı ile cinsel ilişkiye girmesiyken ana
metinde, “Tamaʿ idüb derhal cimaʿ eyledi.” cümlesi çıkarıldığı için böyle bir neden-so-
nuç ilişkisi kurulamamıştır. Yazarın ana metinde neden-sonuç ilişkisini ortadan kaldıra-
cak şekilde tasarrufta bulunmasının sebebi hedef okur kitlesi olan çocuklara kötü örnek
teşkil edecek bir davranışı aktarmak istemeyişi ya da böyle ahlak dışı bir davranışı Oğuz-
lara / Türklere yakıştıramaması olabilir.
Bayındır Han’ın beyleri ile birlikte gezerken plasenta [metinde yığınak] içindeki te-
pegözü görmeleri alt metinde “…Gördiler kim bir ʿibret nesne yatur, başı göti belürsiz.”
(Kilisli 1916: 121) şeklinde anlatılırken ana metinde, “Gördüler ki ʿalamet bir şey yatı-
yor. Başı maşı belirsiz.” (Mustafa Rahmi 1927: 4) olarak değiştirilmiştir. Bu değiştirme-
ler, hikâye boyunca çocuk okur kitlesini gözeten yazarın argo ve küfür içeren sözleri
mümkün olduğunca kendi oluşturduğu metnin dışında tutma çabasının bir sonucudur.
Alt metinde olayların akışına uygun olarak çobanın tekrar pınara gelip yığınağı gör-
düğü zaman peri kızının “Çoban emanetin gel al, amma Oğuzun başına zeval getürdün.”
(Kilisli 1916: 121) dediği kaydedilir. Ana metinde ise bu bölüm, “Oğuz Türklerinin ba-
şına zeval getirdin.” (Mustafa Rahmi 1927: 4) şeklinde verilmiştir. Ana metne ulusal de-
ğerlerin ön plana çıkarılması için eklenen bu ifadeyle düşünyapıbirimsel bir dönüşümün
meydana geldiği söylenebilir.
Alt metindeki kahraman adlarından bazılarının ana metinde farklı şekilde verilmesi,
üzerinde durulması gereken başka bir ayrıntıdır. “Demir Tonlu Mamak” yerine “Demir
Tonlu Muhak”; “Ulaş oğlu Salur Kazan” yerine “Salur ad oğlu Kazan” ile “Kağan Aslan”
yerine “Kafan Aslan” yazılmış olması yanlış okuma veya mürettip hatası olarak değer-
lendirilmelidir.
Ana metinde bazı mekânların da değiştiği gözlenmektedir. Alt metinde Basat, Tepe-
göz’den saklanmak için “mağara”ya girerken bu mekân ana metinde “ağıl” olarak geç-
mektedir. Mekânsal değişimler öyküsel dönüşümler olarak da karşımıza çıktığından bu-
rada öyküsel dönüşümün meydana geldiği söylenebilir.
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
118 http://www.millifolklor.com
Alt metinde Tepegöz’ün Basat’a kurduğu bütün tuzaklara ana metinde de yer veril-
miştir. Fakat alt metinde yer alan kimi İslami motiflerin ana metinden çıkarıldığı görül-
mektedir. Alt metinde Basat’ın tuzaklardan kurtulup Tepegöz’ün “Oğlan kurtuldın mu?”
sorusu üzerine Basat’ın “Tanrım kurtardı.” dediği kaydedilir. Ana metinde ise Basat’ın
Tanrı’nın adını anmadan sadece “Kurtuldum.” dediği görülmektedir. Böylelikle Basat’ın
ilahi bir yardımla değil de kendi yetenekleri ile kurtulduğu okuyucuya aktarılmış olur.
Ayrıca alt metinde Tepegöz’ün kümbet tuzağına düşen Basat’ın “Lâ ilâhe illallah Mu-
hammedün resûlullah.” (Kilisli 1916: 127) dedikten sonra kümbetin yarılıp yedi yerden
kapı açılması sayesinde kurtulduğu anlatılırken ana metinde -İslami motifler çıkarılarak-
bu kurtuluş “Basat, bir yüklendi, künbedin bir duvarı açıldı. Hemen dışarı çıktı.” (Mus-
tafa Rahmi 1927: 12) şeklinde verilmiştir. Ana metinde Basat’ın düştüğü tuzaklardan -alt
metindeki hikâyenin aksine- ilahi bir yardım almadan kendi yetenekleriyle kurtulduğunun
anlatılması ana metinde örgesel (motifsel) bir dönüşümü meydana getirmiştir. Ayrıca Ba-
sat’ın Tepegöz’ü kör etmesi alt metinde, “Sünüligi ocağa bırakdılar kızdı. Basat eline
aldı, adı görklü Muhammede salavat getürdi, sünüligi Depegözün gözüne eyle basdı kim
Depegözün gözi helâk oldu.” (Kilisli 1916: 126) şeklinde işlenirken, ana metinde -yine
İslami motifler çıkarılarak- “Demir kazığı ocağa attılar, kızdı. Basat, eline aldı. Demir
kazığı Tepegözün gözüne öyle basdı ki Tepegözün gözü helak oldu.” (Mustafa Rahmi
1927: 11) şeklinde verilmiştir.
Tepegöz’ün, Basat’tan aman dilemesi üzerine Basat’ın yaptığı soylama da alt me-
tinde, “Mere kavat ağ sakallu babamı ağlatmışsın…” (Kilisli 1916: 129) iken ana metin-
den argo ve küfür sözler çıkarılarak, “Bre sen, aksakallı babamı ağlatmışsın…” (Mustafa
Rahmi 1927: 14) şekline dönüştürülmüştür. Ayrıca yazar, “sünülüg” kelimesini çocuk-
ların daha kolay anlayabileceği “demir kazık”la karşılamıştır.
Ana metinden İslami motiflerin çıkarılmasıyla yapılan motifsel dönüşümünlerin kah-
ramanlığa vurgu yapmak için uygulandığını söylemek mümkündür. Bu dönüştürmeyle ne
kadar zora düşse de kendi gücü ve aklıyla zorlukların üstesinden gelebilecek bir kahraman
profili çizilmek istenmiştir.
İslami motiflerin çıkarılmasında Ziya Gökalp’ın, İttihat ve Terakki Partisi’nin
1917’de yapılan kongresinde medreselerin kaldırılması, şeyhülislamlık müessesinin lağ-
vedilmesi ile aile hukukuna dair birtakım değişikler yapılması noktasındaki teklifleriyle
(Okay ve Aktaş 1992: 13) temeli atılan, cumhuriyetin ilanından sonra da Atatürk’ün ön-
derliğinde bir bir gerçekleştirilen inkılaplarla3 olgunlaştırılan ve 10 Nisan 1928’de dinle
ilgili maddelerin anayasadan çıkarılmasıyla sonuçlanan laiklik anlayışının etkisinden
bahsedebiliriz. İmparatorluktan ulus devlete geçiş döneminin şair ve yazarları da yeniden
yapılanma ve gelişme noktasında cumhuriyetten ve yapılan inkılaplardan yana tavır al-
maya başlarlar. Zira her türlü “Siyasî ve toplumsal alt üst oluşlardan sonra gelen yeniden
yapılanma hamlesi, kendisi ile geçmiş arasına bir sınır çizgisi çekmek ister.” (Türkeş
2009: 425). Dönemin meşhur meczup sanatkârlarından Âşık Cemal’in “Amasya Seyahat-
namesi” dönemin ruhunu yansıtması bakımından ilgi çekici bir eserdir. Âşık Cemal, se-
yahatnamesinin ilk baskısında (ty.) İstanbul’da Koca Mustafa Paşa’da Ramazan Efendi
Dergâhı’nda kalan bir derviş olarak kendini tanıtır. Âşık Cemal, seyahatnamesinin Şapka
Kanunu (25 Kasım 1925) ile Tekke, Zaviye ve Türbelerin kapatılmasına ilişkin kanundan
(30 Kasım 1925) sonra yapılan baskısında ise eserinin kapaklarında yer alan derviş kos-
tümlü fotoğraflarını melon şapkalı resmiyle değiştirmekle kalmaz, kendisinin derviş ol-
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
http://www.millifolklor.com 119
duğunu çağrıştıracak tüm ibareleri de metinden ayıklayıp çıkararak seyahatnamesini dö-
nemin ruhuna uygun bir hale getirir. Bu noktada Âşık Cemal’in hikâyesi bu devrin aynası
olmak bakımından tipiktir (Pehlivan 2017: 19-39). Aynı llarda eserini kaleme alan Mus-
tafa Rahmi’nin de dönemin ruhuna uygun bir davranış sergileyerek mümkün olduğunca
İslami motiflerden arındırılmış bir eser oluşturma çabası içerisine girdiğini söyleyebiliriz.
Dede Korkut anlatılarındaki manzum kısımlar (soylamalar) da birtakım ekleme ve
çıkarmalar yapılıp biçimsel bir dönüşüme uğratılarak anlatıların bütünlüğü sağlanmıştır.
Ana metin ile alt metinde Basat’ın kardeşi Kıyan Selçuk’un ölmüş olduğunu öğrenince
gösterdiği tepki farklılık göstermektedir. Bu durum, alt metinde “Basatun karangulu göz-
leri yaş ile toldı. Karındaşıyçün soylamış, görelim hanum ne soylamış aydur:…” (Kilisli
1916: 124) biçiminde verilirken ana metinde, “Basatın karaca gözleri yaşla doldu. To-
buzunu [kopuz] eline aldı. Kardaşıyçün soyladı. Görelim ne soyladı:…” (Mustafa Rahmi
1927: 8) şeklinde ifade edilmiştir. Yazar, burada soylamaların kopuz eşliğinde söylendi-
ğine vurgu yapmak için Basat’ın eline kopuz vermiştir.
Basat’ın Tepegöz’ün üzerine gideceğini söylemesi üzerine babasının yaptığı soy-
lama alt metinde manzum olarak verilirken ana metinde düzyazılaştırılmıştır. Ayrıca bu
soylamadaki bazı kısımlar da kesilip çıkarılmıştır. Bu bakımdan burada biçimsel bir dö-
nüşümün meydana geldiğini söylemek mümkündür:
“Kazan Big burada soylamış, görelüm ha-
num niçe soylamış aydur:
Kara evren kopdı Depegöz
ʿArş yüzinde çevürdüm alımadum Basat
Kara Kaplan kopdı Depegöz
Kara kara tağlarda çevürdüm alımadum
Basat
Kağan Aslan kopdı Depegöz
Kalın sazlarda çevürdüm alımadum Basat
Er olsan yig [big] olsan
Mere men Kazanca olmayasın Basat
Ağ sakallu babanı ağlatmagıl
bürçeklü ananı buzlatmagıl didi.” (Ki-
lisli 1916: 125).
“Kazan Beg: Kara tağlarda çevirdim.
Kalın sazlıklarda çevirdim. Tepegözü
gene ele geçiremedim. Er olsan beg
olsan, benim gibi olmayasın. Aksakallı
babanı, ak pürçekli ananı beyhude ağ-
latma dedi.” (Mustafa Rahmi 1927:
9).
Tepegöz’ün Basat’tan af dilemesinin anlatıldığı bölümdeki soylamalarda da benzer
şekilde kesilip çıkarılan bölümler bulunmaktadır.
Ana metinde dikkat çeken bir başka biçimsel dönüşüm de metnin sonunda yer alan
Dede Korkut’un dua ettiği bölümdedir. Alt metindeki “Basat Depegözü Öldürdügi
Boy”un sonunda Dede Korkut’un duası manzum olarak verilirken ana metinde bazı kı-
sımlar indirgenip düzyazılaştırılmıştır:
“Kara tağa ayıtduğunda [indüginde] işit
[aşut] virsün
Kanlu kanlu sulardan kiçit [geçüt] virsün
[(didi)].
Erlikle kardaşun kanın aldun
“Kara tağa indiginde geç. Bula-
nık bulanık sulardan atını sür geç.
Oğuz ilini beladan kurtardın: yüzün
her daim ak olsun.” (Mustafa Rahmi
1927: 15).
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
120 http://www.millifolklor.com
Kalın Oğuz biglerini [biglerin] yükden kur-
tardın
Kâdir Allah yüzün ağ itsün Basat didi.
Ölüm vaktı geldüginde arı imandan ayırma-
sun, günahları adı görklü Muhammed
Mustafaya bağışlasun.(Kilisli 1916: 130-
131)
Mustafa Rahmi’nin kaleme aldığı “Tepegöz ile Arslan Basat” hikâyesi, Kilisli’nin
Dede Korkut neşrinden alınıp biçimsel ve anlamsal dönüşümlere uğratılarak dönemin ru-
huna uygun hâle getirilmeye çalışılmıştır. Metinlerarası ilişkiler bakımından, anametin-
lerin ciddi düzende dönüştürümüne örnek olabilecek bu hikâyede, alt metindeki hikâye-
nin mesajı korunmakla birlikte metindeki bazı kelimeler çıkarılarak yerlerine yenileri ek-
lenmiş, bazı cümleler indirgenerek özetleme yoluna gidilmiş ve hikâyede manzum olarak
verilen bazı kısımlar da düzyazılaştırılmıştır.
2. Dirse Han ile Oğlu Boğaç
Dresden nüshasında “mukaddime”den sonra gelen ilk boy olan “Dirse Han Oğlı Bu-
ğaç Han”, Dresden nüshasında 6b(13) - 19b(10); Vatikan nüshasında 60a(13) - 67b(7)
varakları arasındadır. Boyda, Dirse Han’ın kırk yiğidinin sözüne inanıp oğlu Buğaç Han’ı
okla vurup öldürmek istemesi ile Buğaç’ın Hızır’ın yardımıyla ölümden kurtulup baba-
sını tutsak eden kırk yiğidin elinden onu kurtarması anlatılır. Boyda ayrıca çocuksuzluk,
erkek çocuğun önemi, ad alma, ilk av ve baba-oğul mücadelesi de işlenmektedir (Ergin
1989: 4-6).
Ana metindeki “Dirse Han ile Oğlu Boğaç” hikâyesinde ilk biçimsel dönüşüm
hikâyenin başlığındadır. Alt metnin başlığı, “Dirse Han oğlı Bokac Can [Han] Bunı [Bo-
yını] Beyân İder” iken ana metinde “Dirse Han ile Oğlu Boğaç”a dönüştürülmüştür.
Ana metin ile alt metnin girişinde verilen bazı cümleler indirgenerek biçimsel bir
dönüşüm yapılmıştır:
Hanum hey, bir gün Kam Gan (?)
[Han] oğlı Can (?) [Han] Bayındır yi-
rinden turmış idi. Şami günlügi yir yü-
zine dikdürmişdi. Ala sayvanı gökyü-
züne aşanmışdı. Bin yirde ipek halıcası
döşenmişdi. Hanlar hanı Han Bayındır
yılda bir kere toy idüb Oğuz biglerin ko-
nuklardı. Gine toy idüb atdan aygırdan
deveden buğra koyundan koc kurdur-
mışdu [kırdurmışdı]. Bir yire ağ otağ bir
yire kızıl otağ bir yire kara otağ kurdur-
mışdı.” (Kilisli 1916: 6)
“Ol zamanda Turan’da (Bayındır Han)
adında bir han, yılda bir, Oğuz beglerini
davet ederdi. Bir yıl yine davetleyip at-
dan, aygırdan, deveden, koyundan, koç-
dan kestirdi. Yerlere binlerce ipek halı
döşetdi. Bir yere ak otağ (çadır), bir yere
kızıl otağ, bir yere kara otağ kurdurdu.”
(Mustafa Rahmi 1927: 78)
Görüldüğü gibi alt metindeki anlatının ilk üç cümlesi kesilip çıkarılarak ana metne
alınmamıştır. Ana metinde “yeryüzü” karşılığında kullanılan “Turan” ifadesine ayrıca
dikkat çekmek gerekir. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, bütün Türkleri tek bir
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
http://www.millifolklor.com 121
bayrak altında toplamak düşüncesinden hareketle gelişen ve Ziya Gökalp’ın de Türkçü-
lüğün Esasları (1923; 2016: 40-45’ten) adlı eserinde dile getirdiği “Turan”4 kavramını,
Mustafa Rahmi’nin bilinçli bir şekilde kullandığı muhakkaktır. Zira Maarif Vekâleti Telif
ve Tercüme Heyeti’nde Ziya Gökalp ile birlikte çalışma imkânı bulan Mustafa Rahmi’nin
(Şahin 2005: 12), Ziya Gökalp’ın düşüncelerine ilgi duyduğu da bilinen bir gerçektir (Şa-
hin 2008: 106). Bu bakımdan ana metne, ulusal değerlerin ön plana çıkarılması için bi-
linçli bir şekilde eklenen bu “Turan” ifadesiyle düşünyapıbirimsel bir dönüşümün mey-
dana geldiği gözlenmektedir. Dede Korkut yazmalarının hiçbirinde geçmeyen “Turan”
ibaresi, bu boyların ilk koşuklaştırma örneğini veren Ziya Gökalp tarafından kullanılmış-
tır. Gökalp, 9 Temmuz 1917’de Yeni Mecmua’da yayımlanan “Dede Korkut Masalların-
dan: Tepegöz” başlıklı çalışmasında, Tepegöz’ün Oğuz’a verdiği zararı İran-Turan savaş-
larına gönderme yaparak ele alır. Belli bir seferden zafer ve büyük ganimetlerle dönen
Basat’a Tepegöz’ün yaptığı zulümler anlatılırken Oğuz yurdundan Turan diye bahsedilir:
“Sen gittin ordular bozdun İran’da / Bizi bir tek mahlûk ezdi Turan’da.” (Ziya Gökalp
2018: 649). Muhtemeldir ki Mustafa Rahmi, Kilisli’nin Dede Korkut çalışmasıyla birlikte
Ziya Gökalp’ın adı geçen ilk koşuklaştırma denemesini de okumuş, yeri ve sınırları tam
olarak bilinmeyen Oğuz yurdunu Turan şeklinde adlandırma yoluna gitmiştir.
Mustafa Rahmi, metnin dilini çocuk okur kitlesinin anlayacağı bir hâle getirebilmek
için alt metinde bazı kelimeleri değiştirerek vermiştir. Örneğin Bayındır Han’ın, “Oğ
kızı olmayanı Allah Teʿâlâ kargayubdur biz dahı kargaruz bellü bilsün.” (Kilisli 1916: 7)
şeklindeki buyruğu, “Oğlı kızı olmayanı Tanrı Teâlâ sevmez, biz de sevmeyiz.” (Mustafa
Rahmi 1927: 78) şeklinde ana metne alınmıştır. Alt metindeki “kargayubdur (=lanetle-
miştir/beddua etmiştir)” ibaresi yumuşatılıp “sevmez”e dönüştürülerek lanetleyen, bed-
dua eden merhametsiz bir Tanrı imajının da önüne geçilmiştir.
Ana metindeki dönüştürmeler soylamalar için de geçerlidir. Ana metindeki anlatıda,
alt metinde bulunan soylamaların bazı kısımları indirgenerek ya da soylamanın tamamı
çıkarılarak biçimsel bir dönüşüm uygulanmıştır. Örneğin alt metinde Dirse Han’ın Bayın-
dır Han’ın davetine gitmeden önce yapmış olduğu soylama, ana metinden kesilip çıkarıl-
mıştır. Ayrıca alt metinde Dirse Han’ın Bayındır Han divanında karşılaştığı onur kırıcı
muamele sonrasında evine dönüp karısına yaptığı uzunca soylamaya ana metinde yer ve-
rilmemiştir. Bu soylamanın eksikliği “Haremine: Bilirmisin neler oldu? Diye başına ge-
leni yanık yanık anlatdı. Ve haremine kahırlandı.” (Mustafa Rahmi 1927: 79) şeklinde
giderilmeye çalışılmıştır. Ayrıca buradaki “harem” ifadesine de dikkat çekmek gerekir.
Alt metinde Boğaç’ın annesinden “Dirse Han’ın hatunu” diye bahsedilirken ana metin-
deki anlatıda “Dirse Han’ın haremi” denilmektedir. Devrin anlayışına uygun olarak ha-
remi ibaresi eşi, evdeşi manasında kullanılmıştır.
Alt metinde Dirse Han’ın hatununun, Dirse Han’a hitaben yaptığı soylamaya, ana
metinde bazı kısımları çıkarılmış bazı kısımlarına da eklemeler yapılarak yer verilmiştir.
Dirse Hanun hatunı soylamış, gö-
relüm ne soylamış, aydur:
Hay Dirse Han bana kazab itme
İncünüb acı sözler söyleme
Yiründen örü turgıl
Ala çadırun yir yüzine dikdürgil
Haremi dedi ki: Ey Dirse Han bana ga-
zab etme. İncinip acı zler söyleme. Al
çadırını yeryüzüne kurdur. Atdan, aygır-
dan, deveden, koyundan kurban kesdir.
İç Oğuz’un, Taş Oğuz’un beglerini davet
et. Açları doyur. Çıplakları geyindir.
Borçluları borcundan kurtar. Tepe gibi et
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
122 http://www.millifolklor.com
Andan [atdan] aygırdan deveden buğra
koyundan koç öldürgil
İç Oğuzun Taş Oğuzun biglerin üstüne
yığnak itgil
Aç görsen tuyurgıl
Yalıncak görsen tonatgıl
Borcluyı borcından kurtargıl
Depe gibi at [et] yağ [yığ]
Göl gibi kımız sağdır
Ulı [ulu] toy eyle, hâcet dile
Ola kim bir ağzı duʿalınun alkışıyla
Tanrı bize bir batman ʿayal [oğul] vire
didi.” (Kilisli 1916: 9).
yığdır. Göl gibi kımız sağdır. Büyük ha-
yır yaparak hacet dile. Ola ki Tanrı bize
bir oğul verir.” (Mustafa Rahmi 1927:
79).
Görüldüğü üzere ana metne “kurban kestirmek” ve “büyük hayır yapmak” gibi ifa-
deler eklenmiştir. Ayrıca alt metinde çocuğun olmasına toya katılan “bir ağzı dualının
alkışı”nın vesile olacağı belirtilirken ana metinde bu kısım indirgenerek yapılan hayrın
karşılığı olarak Tanrı’nın onlara bir çocuk bağışlayacağından bahsedilir. Ana metindeki
anlatıya eklenen ve çıkarılan bu ibareler, olayların akışında bir değişim meydana getirdi-
ğinden anlamsal dönüşüm yollarından edimsel dönüşümden bahsedilebilir.
Bu soylamadan sonra Dirse Han’ın yaptıkları alt metinde “Dirse Han dişi ehlinün
söziyle ulu toy eyledi, hâcet diledi. Atdan aygırdan deveden buğra koyundan koç kırdurdı.
İç Oğuz Taş Oğuz biglerin üstine yığnak itdi. Aç görse toyurdı. Yalın görse tonatdı. Borc-
luyı borcından kurtardı. Depe gibi et yığdı [yığdurdı] göl gibi kımız sağdurdı. El götür-
diler hâcet dilediler. Bir ağzı duʿalınun alkışıyla Allah Taʿâlâ bir ʿayal virdi: Hatunı ha-
mile oldı.” (Kilisli 1916: 9) şeklinde uzun uzadıya anlatılırken, ana metinde bu kısım
indirgenip “Dirse Han öyle yapdı. Yılında bir oğlu oldu.” (Mustafa Rahmi 1927: 79)
şeklinde özetlenerek verilmiştir. Buradaki kesip çıkarma işlemi beraberinde motifsel dö-
nüşümü de getirmiştir. Zira adak ve kurban motifleri metnin dışında bırakılmıştır. Yazarın
buradaki tutumu, yukarıda izaha çalışıldığı üzere İslami motiflerden arındırılmış bir eser
oluşturma çabasının devamı olarak görmelidir.
Ana metindeki soylamalarda dikkat çeken bir başka biçimsel dönüşüm de düzyazı-
laştırmadır. Kazılık Dağı’nda gerçekleşen anne-oğul arasındaki söyleşme alt metinde
manzum olarak verilirken ana metinde düzyazılaştırılıp indirgenerek verilmiştir:
Oğlanun anası oğlanun üstine çapup
çıka geldi. Baksa görse: Oğlancuğı alca
kana bulaşmış yatur. Çağırdın oğlancu-
ğına soylar, görelüm hanum ne soylar, ay-
dur:
Kara kıyma gözlerün uyhu almış açgıl ahı
On ikince sünücügün özün almış yığşur
ahı
Tanrı viren tatlu canun seyranda imiş atdı
[indi] dahı [ahı]
“Anası, gördi ki oğlancığı al kana bu-
lanmış yatıyor. Dedi ki: «Ah yavrum,
kara başım kurban olsun sana, yaşı-
yorsan haber ver bana, ey Kazılık
Dağı! Akan suların akmaz olsun. Biten
otların bitmez olsun. Açılan çiçeklerin
açılmaz olsun. Yavrumu mahvetdin.
Ah evladım, bu kaza sana arslandan
mı geldi, kaplandan mı ne bileyim?»”
(Mustafa Rahmi 1927: 84).
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
http://www.millifolklor.com 123
Öz gözünde canun varsa oğul dir [vir] ha-
ber mana
Kara yaşum [başum] kurban olsun sana
Ne Kazılık Tağı akar senin suların
Akar gibi akmaz olsun
Yeter [biter] senün otlarun Kazılık Tağı
Yeter [biter] iken bitmez olsun
Kaçar senün geyiklerün Kazılık Tağı
Kaçar iken kaçmaz olsun, taşa dönsün.
Ne bileyin oğul
Arslandan mı oldı, yohsa kaplandan mı oldı
Ne bileyin oğul
Bir [bu] kazalar sana nireden geldi
Ol [öz] gevdende canan [canun] varsa
oğul haber mana
Kara başum kurban olsun sana
Ağız dilden birkaç kelime haber mana
didi. (Kilisli 1916: 15-16).
Alt metindeki anlatıda, -Boğaç Han’ın büyüyüp on beş yaşına gelmesi ve yaralan-
dıktan sonra annesinin sütü ve dağ çiçeğinin yarasına sürülmesinden sonra kırk günde
iyileşmesinin anlatıldığı bölümlerde- geçen uzun zamanı kısa bir şekilde ifade etmek için
kullanılan “At ayağı külüg, ozan dili çevük olur.” kalıp sözü kesilip çıkarılarak ana me-
tindeki anlatıya alınmamıştır. Burada yapılan kesip çıkarma işlemi olaylar arasındaki ge-
çen uzun zamanı belirtmek için kullanılan bir ifadeye uygulandığı için ana metindeki
olaylar arasında geçen uzun sürenin anlaşılamamasına yol açmıştır. Yazar, sözlü anlatı
geleneğinin önemli unsurlarından olan formel (kalıp) ifadeleri, çocukların anlayacağı şe-
kilde sadeleştirememekten doğan bir sıkıntı sonucu metinden çıkarmak durumunda kal-
mış olmalıdır.
Ana metinde dikkat çeken bir başka biçimsel dönüşüm de bazı kelimelerin yanına
anlamlarının verilmiş olmasıdır:
“… Bir yere ak otağ (çadır), bir yere kızıl otağ, bir yere kara otağ kurdurdu.” (Mus-
tafa Rahmi 1927: 78).
“Anası emceğini (memesini) bir sıkdı südü gelmedi…” (Mustafa Rahmi 1927: 84).
Mustafa Rahmi’nin eserini çocuklar için hazırladığı bilindiğinden, bu açıklamaları
da onların söz dağarcığını geliştirmek için bilinçli olarak yaptığı söylenebilir.
Alt metnin sonunda yer alan Dede Korkut’a ait duanın ana metinde indirgenerek
verildiği görülmektedir. Alt metindeki anlatıda yer alan dua “Dedem Korkut boy boyladı
soy soyladı…” (Kilisli 1916: 20) şeklinde başlarken ana metindeki dua, “Dede Korkut
söz söyledi…” (Mustafa Rahmi 1927: 86) şeklinde başlamaktadır. Alt metinde “Kamın
akan görkli suyun kurımasun…” (Kilisli 1916: 20) şeklinde geçen Dede Korkut’un duası,
ana metinde “Daim akan kör suların kurumasın.” (Mustafa Rahmi 1927: 86) şekline dö-
nüştürülmüştür. Alt metinde gösterişli, güzel anlamlarına gelen “görklü” ibaresinin, ana
metinde yanlış okumaya bağlı olarak “kör”e dönüştüğünü tahmin edebiliriz.
Mustafa Rahmi’nin “Dirse Han ile Oğlu Boğaç” hikâyesi, alt metinden alınıp biçim-
sel ve anlamsal dönüşümler yapılarak döneme uygun hâle getirilmeye çalışılmıştır. Ana
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
124 http://www.millifolklor.com
metinde uygulanan kesip çıkarma ve ekleme işlemlerinin asıl anlatının bütünlüğüne bir
zarar vermediği gözlemlenmiştir.
3. Salur Beg
Salur Beg başlığıyla verilen metnin kaynağı Dresden nüshasında ikinci sırada yer
alan “Salur Kazanun İvi Yağmalanduğı Boy”dur. Dresden nüshasında 19b(10) - 35a(11);
Vatikan nüshasında 84a(5)-19b(7) varakları arasında yer alan boyda, Salur Kazan avda
iken Şökli Melik ve askerlerinin Salur Kazan’ın obasını yağmalayarak annesi, karısı ve
oğlunu esir etmesi ile Salur Kazan’ın diğer Oğuz beyleriyle birlikte, Şökli Melik’in üze-
rine gidip onunla savaşarak ailesini kurtarması anlatılır (Ergin 1989: 6-7).
Bu boy, metinlerarasılık bağlamında ilk defa Ergün Veren tarafından işlenmiştir
(2018: 80-83). Veren, çalışmasında ana metin olarak Mustafa Rahmi’nin 1927’de yayım-
lanan kitabının Turan M. Türkmenoğlu tarafından 2014’te yapılan yeni yayınını esas al-
mıştır. Çalışmada, alt metin olarak ise Orhan Şaik Gökyay tarafından 1938’de Latin kö-
kenli Türk alfabesiyle yapılan ilk Dede Korkut yayını kullanılmıştır (Veren 2018: 81).
Ergün Veren, ne ana ne de alt metinde orijinal yayınları esas almıştır. Ana metin
olarak Mustafa Rahmi’nin 1927 yılındaki kitabını kullanması gerekirken Türkme-
noğlu’nun 2014’te yaptığı Latin kökenli Türk alfabesiyle olan yayınını kullanmıştır.
Türkmenoğlu’nun Mustafa Rahmi’nin eserini Latin kökenli Türk alfabesine aktarırken
orijinal metne sadık kalmadığı, eserin bazı bölümlerini yer yer değiştirdiği ve birçok ke-
limeyi de yanlış okuduğu görülmektedir. Bu bakımdan araştırmacının ana metin seçimi-
nin hatalı olduğu söylenebilir. Çalışmada kullanılan alt metnin de Mustafa Rahmi’nin
görüp okuduğu metin olmayıp onun eserinden on yıl sonra Orhan Şaik Gökyay tarafından
yapılan çalışmaya ait olduğu araştırmacı tarafından zikredilmektedir. Bu nedenlerden do-
layı “Salur Bey” başlıklı hikâye yeniden ele alınmıştır.
Ana metindeki ilk biçimsel dönüşüm hikâyenin başlığında görülmektedir. Alt metnin
başlığı, “Hanım Hey Salur Kazanın İvi Yağmalandığı Bunı [Boyunı] Beyan İder.” şek-
lindedir. Ana metnin başlığı indirgenerek “Salur Beg”e dönüştürülmüştür. Kazan Big
Oğlı Uruz Bigün Tutsak Olduğı Boy’da, Salur Kazan, oğlu Uruz’la ava çıkar. Avda düş-
man saldırısına uğrarlar. Salur Kazan, onlarla savaşırken oğlu Uruz düşman tarafından
esir edilir. Bir zaman sonra düşmanın dağıldığını gören Salur Kazan, oğlu Uruz’un tutsak
düştüğünden habersiz olarak evine döner. Avdan tek başına dönen Kazan’ı karşılayan
hanımı ona, “Berü gelgil Salur Bigi, Salur görki.” (Ergin 1989: 163) şeklinde hitap eder.
Dede Korkut’un tüm boylarını okuduğunu varsaydığımız Mustafa Rahmi’nin buradan ha-
reketle hikâyenin başlığını “Salur Beg” olarak seçtiğini düşünebiliriz.
Alt metinde Salur Kazan, “Bir gün Ulaş oğlı tülü kuşun yavrısı beze miskin umudı
Amıt suyunun aslanı Karacuğun kaplanı konur atun iyesı Han Uruzun ağası Bayındır
Hanun güyegüsi Kalın Oğuzun devleti kalmış yigit arhası Salur Kazan.” (Kilisli 1916:
21) şeklinde tanıtılırken ana metinde kesip çıkarma işlemi uygulanıp indirgenerek “…
Amıt suyunun arslanı, Bayındır Hanın güveyisi…” (Mustafa Rahmi 1927: 87) şeklinde
tanıtılmıştır. Bu kesip çıkarmayla Salur Kazan’ın Oğuz toplumundaki yeri ve statüsü Ba-
yındır Han’ın güveyisi olmakla sınırlandırılmıştır.
Alt metin ile ana metinde Salur Kazan’ın verdiği ziyafetten şu şekilde bahsedilir:
Toksan başlu ban olurın [evlerin] kara
yirün üzerine dikdirmişdi, toksan yirde
ala kalı ipek döşemişdi, seksen yirde
“…(Salur Beg) toksan yere ipek halılar
döşetdi. Altun ayaklı surahiler dizdirdi.
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
http://www.millifolklor.com 125
badyalar kurulmışdı, altun ayaka sura-
hiler dizilmişdi. Tokuz kara gözlü hub
yüzlü saçı ardına özilü göksi kızıl düg-
meli elleri bileğinden kınalı barmakları
nigadlı [nigarlı] mahbub kâfir kızları
kalın Oğuz biglerine sağrak sürüb içer-
lerdi. İçüp içüp Ulaş oğlı Salur Kazanun
alnına şarabun itişi çıkdı kaba dıdı
[dizi] üzerine çökdi ayıtdı…” (Kilisli
1916: 21).
Oğuz Begleriyle sohbet ediyordu. Soh-
bet esnasında diz üstüne gelerek Oğuz
beglerine dedi ki...” (Mustafa Rahmi
1927: 87).
Alt metinde Salur Kazan’ın diğer Oğuz beyleriyle beraber bulunduğu yeme-içme
ortamı ve bu ortamda kadeh sunan kâfir kızlarının bulunması ile Salur Kazan’ın sarhoş
olması Mustafa Rahmi tarafından yazılan ana metne alınmamıştır.
Alt metindeki kahramanların adları ana metne aktarılırken bazı değişiklere uğramış-
tır. Alt metinde “Kıyan Selcuk oğlı Deli Tundar” olarak geçen isim, ana metinde “Selçuk
oğlı Deli Dündar”; “Şökli Melik” ise sadece “Şökli” olarak geçmektedir. Salur Kazan’dan
da alt metnin genelinde “Kazan Beg” şeklinde bahsedilirken, ana metinde “Salur Beg
olarak zikredilmektedir. Şökli Melik ve askerleri alt metinde “kâfir” olarak nitelendirilir-
ken ana metinde sadece “düşman” sıfatıyla karşımıza çıkarılır.
Alt metinde Kazan Bey’le birlikte atlarına binip ava çıkanların isimleri -Tundar,
Kara Göne, Şir Şemseddin, Beyrek, Yigenek- tek tek sıralanırken ana metinde bu isimler
zikredilmeyerek “Saysam tükenmez, bütün Oğuz begleri, atlarına bindiler.” (Mustafa
Rahmi 1927: 87) ibaresi kullanılmıştır. Bunun yanında, alt metinde Karacuk Çoban’ın
kardeşlerinin adları -Kıyan Güci, Demür Güci- zikredilirken ana metinde bu isimler “iki
kardeş” denilerek geçiştirilmiştir. Ana metindeki hikâyede bu isimler çıkarılmış olduğun-
dan biçimsel dönüşüm yollarından kesip çıkarma işleminin uygulandığı görülmektedir.
Alt metinde “Yedi bin sası dinlü din düşmeni alaca atlu kâfir”in (Kilisli 1916: 22)
Salur Kazan’ın yurduna baskın yaptığı belirtilirken, ana metindeki hikâyede bu olay as-
kerlerin sayısı verilmeden “(Şökli) alaca atlı birçok asker ile (Salur) Begin obasına bas-
kın etdi.” (Mustafa Rahmi 1927: 87-88) şeklinde anlatılmıştır. Ana metindeki hikâyede
Şökli Melik’in askerlerinin sayısının belirtilmemesi ve dini öğelerin çıkarılıp sadece kah-
ramanlığa vurgu yapılması sebebiyle örgesel (motifsel) bir dönüşüme başvurulmuştur.
Mustafa Rahmi’nin “Sası (bozuk) dinlü, din düşmeni, kâfir.” gibi kelimeleri çıkararak ana
metne almamasının sebebi İslam’daki “ehlikitapkabulüyle ilişkili olmalıdır. Kur’an-ı
Kerim’de ehlikitap ve onlarla ilişkinin nasıl olacağı Ankebut suresi 46. ayette şöyle açık-
lanmıştır: “İçlerinden zulmedenleri hariç, Kitap ehliyle ancak en güzel tarzda mücadele
edin ve deyin ki: Bize indirilene de size indirilene de inandık. Tanrımız ve tanrınız birdir
ve biz O’na teslim olanlarız.” (Ateş, 1980: 401). Süleyman Ateş, ayetin mealini verdikten
sonra “O halde aramızda bir fark yoktur. Bütün ayrılıklar, hayal ve vehimden ibarettir.”
şeklinde bir de yorum yapar. Ayetin meali ve Ateş’in yorumuyla Mustafa Rahmi’nin “İs-
lam nazarında, diğer semavi dinlere mensup olanlara müşrik denilmez, ehli kitap denilir.
Dinler, birbirleri ile hemşire[kardeş]dirler. Temelde bir olup değişen noktalar, zaman ve
mekân itibariyle teferruattır.” (Balaban 1952: 1; Akbulut, 2001: 85’ten) şeklindeki görü-
şünün örtüşmesi onun ehlikitaba hoşgörü ve saygı çerçevesinde baktığının kanıtıdır. Mus-
tafa Rahmi’nin bu tür bir tavır geliştirmesinde yedi yıl (1913-1920) süreyle Hristiyan bir
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
126 http://www.millifolklor.com
memlekette (İsviçre/Cenevre) kalmasının da etkisi olmalıdır. Mustafa Rahmi’nin küçük
kızı Suna Onultan da kendisiyle yapılan bir söyleşide, “Gâvur nedir biliyor musunuz?
Allah’ını inkâr edendir. Onlar hakikaten gâvurdur fakat Allah’a inananlar gâvur değil-
dir.” (Akbulut, 2001: 143) şeklindeki açıklamasıyla ehlikitap hakkındaki görüşünün ba-
basından tevarüs ettiği bir anlayışın ürünü olduğunu söyleyebiliriz.
Ana metinde dikkat çeken bir başka biçimsel dönüşüm de hikâyedeki soylamalarda
karşımıza çıkar. Ana metinde soylamaların bazıları düzyazılaştırılmış, bazıları indirgen-
miş bazıları da genişletilmiştir. Örneğin kâfirlerin Kara Çoban’dan teslim olmasını iste-
meleri üzerine Kara Çoban’ın cevabi soylamasında bu tekniklerin üçü bir arada kullanıl-
mıştır:
“…Çoban aydur:
“İlakırdı söyleme mere itüm kâfir
İtümiyle bir yalakda yundım içen azgun
kâfir
Altundağı alaca atrın [atun] ne ögersin
Ala başlu <kiççe [kiçimce] gelmez sana
[mana]
Başundağı tuğılganı ne ögersin mere kâfir
Başumdağı börkümce gelmez mana
Altmış tutam gönderini ne ögersin murdar
kâfir
Kızılcuk degenegümce gelmez mana
Kılıcunı ne ögersin mere kâfir
Egri başlu çevgenimce gelmez mana
Bilügünde toksan okun ne ögersin mere
kâfir
Ala kollı sapalımca [sapanumca] gelmez
mana” (Kilisli 1916: 23-24)
Kara Çoban; «Türk teslim olmaz.
Beri gel de yigitlerin çarpışması nasıl
olurmuş bir gör!» dedi.” (Mustafa
Rahmi 1927: 89)
Alt metinde manzum olarak verilen soylama, ana metinde düzyazılaştırılıp indirgen-
miştir. Karaçuk olan çobanın adı da indirgenerek Kara’ya dönüştürülmüştür. Ayrıca ana
metindeki hikâyeye düşünyapıbirimsel bir unsur olarak eklenen “Türk teslim olmaz.”
ibaresiyle de bir genişletme işlemi uygulandığı görülmektedir. Mustafa Rahmi’nin “Türk
teslim olmaz.” kükreyişi, II. Meşrutiyet (1908)’in ilanıyla başlayan görece özgürlük or-
tamında kurulan “Türk Derneği (1909)”, “Türk Yurdu Cemiyeti (1911)” ve “Türk Ocağı
(1912)” gibi Türk kimliğini öne çıkaran kuruluşların çalışmalarıyla oluşturulan millî bi-
lincin bir yansıması olsa gerektir. “Daha önceki dönemlerin edebiyatında çizilen kahra-
man karakterleri/tipleri, kimliklerini tanımlarken Türklüklerini çoğu zaman hatırlamaz-
lar. Atatürk’ün destanî şahsiyetiyle dolu dönemlerin edebiyatında öncelikle millî kimli-
ğine güvenme, şahsını millî kimlik içinde özgüvenle ifade etme, Türklüğü ile övünme var-
dır.” (Polat 2009: 269-282). Mustafa Rahmi, bu millî kimlik ve benlik algısını, Türk top-
lumundaki “sosyal tabakalaşma içerisinde en aşağı sosyal statülerden biri olarak düşü-
nülen çoban” (Çobanoğlu, 1999: 171-185) üzerinden vererek Türkülüğüyle övünmenin
herkese yakışan bir tavır olduğunu göstermek istemiş olmalıdır.
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
http://www.millifolklor.com 127
Salur Kazan’ın gördüğü rüyadan sonra yurduna döndüğünde karşılaştığı durum alt
metinde “Geli geli yurdının üzerine geldi gördi kim uçarda kuzgun tazı tolaşmış yurdında
kalmış.” (Kilisli 1916: 25) şeklinde anlatılırken ana metinde “Gele gele yurdına geldi,
gördi ki yerinde yeller eser…” (Mustafa Rahmi 1927: 90) şeklinde verilmiştir. Salur Ka-
zan’ın yurdunun halini gördükten sonra yaptığı soylama da ana metindeki hikâyede in-
dirgenip düzyazılaştırılarak verilmiştir:
Kavum (kabile) mim kuma yurdum
Kulanla sığın geyiğe konşı yurdum
Seni yağı nireden darımış gözel yurdum
Ağ ban ivim dikilende yurdı kalmış
Karıcuk anam oluranda yiri kalmış
Oğlım Uruz uc [oh] atanda puta kalmış
Oğuz bigleri at çapanda meydan kalmış
Kara mudık [mudbak-mutbah] dikilende
ocak kalmış.” (Kilisli 1916: 25)
Hazin hazin dolaşırken «Hani yur-
dum, hani anam, hani oğlum?» di-
yordu…” (Mustafa Rahmi 1927: 90)
Salur Kazan’ın su, kurt ve köpekle konuştuğu bölüme iki metinde de yer verilmiştir.
Fakat alt metinde yer alan “Kurd yüzi mubârekdür.” (Kilisli 1916: 26) ibaresi ve kurtla
yapılan soylama tarzı söyleşme, kesilip çıkarılarak ana metindeki hikâyeye alınmamıştır.
Türk kültürü içerisinde kurt çok önemli bir yere sahiptir. Mustafa Rahmi’nin metnin ge-
nelinde Türklüğü ön plana çıkarıp bu unsuru atlaması hayli ilginçtir fakat eserin çocuklara
yönelik olarak yazıldığı göz önüne alındığında, bu ifadenin alt yapısıyla beraber verilme-
dikçe çocukların aklında soru işaretinden başka bir şeye neden olmayacağı düşüncesiyle
Mustafa Rahmi’nin söz konusu soylamalara yer vermediği söylenebilir.
Burla Hatun’dan, alt metnin bazı bölümlerinde “Kazan Bigün hatunı” (Kilisli 1916:
30) şeklinde bahsedilirken, ana metinde “Salur’un haremi” (Mustafa Rahmi 1927: 94)
olarak anılmıştır. Yazar, bir önceki hikâyede olduğu gibi burada da “hatun” kelimesini
“haremi” kelimesiyle karşılamıştır.
Alt metinde Burla Hatun’un oğluna yaptığı soylama nazım-nesir karışık bir şekilde
verilirken (Kilisli 1916: 30) ana metinden manzum kısım çıkarılmıştır (Mustafa Rahmi
1927: 94-95). Buna ek olarak alt metindeki “Mere kâfir aman, Tanrının birliğine yokdur
güman.” (Kilisli 1916: 32) ve “At ayağı külüg, ozan dili çevük olur.” (Kilisli 1916: 33)
gibi ifadeler kesilip çıkarılarak ana metindeki hikâyeye alınmamıştır. Mustafa Rahmi’nin
yeniden yazdığı metinde, alt metnin içerisinde bulunan bu kısımlarla birlikte kimi motifler
de çıkarıldığı için anlamsal dönüşüm yollarından örgesel (motifsel) dönüşümden söz edi-
lebilir. “Mere kâfir aman, Tanrının birliğine yokdur güman.” sözlerinin çıkarılarak ana
metne alınmaması da yukarıda zikredildiği gibi Mustafa Rahmi’nin ehlikitaba bakışıyla
açıklanabilir.
Alt metinde Salur Kazan’la birlikte Şökli Melik’in üzerine gidenlerin isimleri,
“Kara Göne, Deli Dündar, Kara Budak, Şir Şemseddin, Beyrek, Yigenek, Aruz Koca,
Bügdüz Emen, Alb Eren.” olarak sıralanırken ana metinden “Şir Şemseddin, Yigenek,
Bügdüz Emen ve Alb Eren.” isimleri kesilip çıkarılmıştır. Ana metinde bu isimlere yer
verilmediğinden örgesel (motifsel) bir dönüşümün meydana geldiği söylenebilir.
Alt metinde Salur Kazan’a yardıma gelen Oğuz Beylerinin cenge girişmeden önceki
İslami motifler içeren hazırlıkları, “Arı sudan abdest aldılar, ağ alınların yire kodılar iki
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
128 http://www.millifolklor.com
rek’at namaz kıldılar, adı görklü Muhammede salavat getürdiler, bi-tekellüf kâfire at sal-
dılar…” (Kilisli 1916: 36) şeklinde anlatılırken ana metinde abdest, namaz ve salavat
çıkarılıp “…el açıp Tanrıya dua etdiler.” (Mustafa Rahmi 1927: 98) şeklinde indirgene-
rek verilmiştir. Alt metindeki bu İslami motiflere ana metinde yer verilmeyerek kahra-
manlığın ön plana çıkarılmasıyla ana metinde anlamsal dönüşüm yollarından değersel
dönüşümün de uygulandığı söylenebilir. Yazar, diğer iki hikâyede olduğu gibi bu
hikâyede de İslami motiflerden arındırılmış metin oluşturma çabasını devam ettirmiştir.
Ana metnin sonundaki Dede Korkut’un duası da indirgenerek verilmiştir.
Bu hikâye, aynı zamanda Mustafa Rahmi’nin kitabının da son hikâyesidir. Mustafa
Rahmi, çocuklar için hazırlamış olduğu bu kitabının sonuna alt metinlerdeki Dede Kor-
kut’un duası yerine öğüt içeren kısa bir mektup ekleyerek düşünyapıbirimsel bir dönü-
şüme başvurmuştur:
“Sevgili çocuklar,
Kitap bitti, artık ayrılıyoruz. Ama şimdi ayrılırken Dede Korkut’un size verecek ne
şekeri var ne de güzel çiçekleri… Sadece bir iki öğüdü var:
Daima çalışkan, temiz kalpli, güler yüzlü olunuz. Vatanınızı seviniz, yükseltiniz.
Bütün insanlarla iyi geçininiz. İyi çalışmak, iyi geçinmek iledir ki mesʿud olabiliriz.
Kalın sağlıcakla…” (Mustafa Rahmi 1927: 99)
Mustafa Rahmi’nin kitabının niteliğine dair yaptığı bu açıklama, bu çalışma kapsa-
mında incelenen üç anlatıyla sınırlı değildir.
Mustafa Rahmi tarafından yeniden yazılan “Salur Beg” hikâyesi, Kilisli’nin Dede
Korkut neşrinden alınıp biçimsel dönüşümler yapılarak dönemin ruhuna uygun hâle geti-
rilmeye çalışılmıştır. Mustafa Rahmi, bu hikâyede alt metnin mesajını fazla değiştirme-
mekle birlikte, kesip çıkarma ve özetleme tekniklerini sıklıkla kullanmıştır. Alt metindeki
soylamalar, manzum olarak verilirken ana metinde düzyazılaştırılıp indirgenerek veril-
miştir. Alt metinde geçen bazı isimler ana metne alınmayarak da örgesel (motifsel) bir
dönüşüm uygulanmıştır.
Sonuç
Yukarıda ana metinler olarak tek tek incelenen üç hikâye değerlendirildiğinde yeni-
den yazılan bu anlatıların tamamında asıl olay örgüsünün dışına pek çıkılmadığı görül-
mektedir.
Yazarın yenidenyazım müdahalelerinin biçimsel ve anlamsal dönüşüm yaratacak şe-
kilde gerçekleştiği görülür. Ayrıca bu müdahalelerin temelinde hedef okuyucu kitle ve
döneme has sosyal şartların etkili olduğu anlaşılmaktadır.
Yazar, biçimsel dönüşümler açısından, yazdığı her üç metni de alt metnin bazı bö-
lümlerini kesip çıkarma, indirgeme ve düzyazılaştırma işlemlerine tabi tutarak oluştur-
muştur.
İncelenen metinler, hedef okur kitle açısından kitabın sonuna eklenen mektuptan da
anlaşılacağı üzere çocuklara yönelik olarak hazırlanmıştır. Bu sebeple alt metnin dili ve
üslubu ana metinde çocukların seviyesine uygun hâle getirilmeye çalışılmıştır. Yazar,
argo ve küfür içeren tüm ibarelerin, çocuk zihninin kavrayamayacağını düşündüğü kalıp
ifadelerin (At ayağı külük ozan dili çevük olur; iyegülü ulalır kapurgalı büyür vb.) anla-
şılabilmesi için uzun açıklamalara gereksinim duyulan “su, kurt ve köpekle söyleşme”
gibi Türk kültür ve inanç tarihine dair hususlar ile ahlaki zafiyetin göstergesi olarak su-
nulan peri kızı ile cinsel ilişkiye girmeye dair unsurlara ana metinde yer vermemiştir. Bu
amaç doğrultusunda yapılan kesip çıkarmalar, indirgenip düzyazılaştırılmalar ve yapılan
özetlemeler hikâyelerin olay örgüsünde herhangi bir noksanlığa da sebep olmamıştır.
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
http://www.millifolklor.com 129
Döneme has sosyal şartlar bakımından Mustafa Rahmi’nin kesip çıkarma ve indirgemede
de bulunmak suretiyle biçimsel dönüşüme tabi tuttuğu unsurlardan biri İslami motiflerdir.
Dede Korkut’un üç hikâyesine yayılmış olan “kelime-i tevhit, namaz, salavat, dua ile çocuk
sahibi olma, adak, kurban” gibi İslami motifler ile Mere kâfir, sası (bozuk) dinli kâfir” gibi
ötekileştirme unsuru olarak kullanılan ibareler, yenidenyazım aşamasında metinlerden çıkarıl-
mıştır. Yazarın, böyle bir tutum sergilemesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarındaki
laiklik anlayışının etkisi olmakla birlikte zorlukların üstesinden tek başına gelebilen güçlü bir
kahraman profili ortaya koymak arzusu da ön plana çıkmıştır. Bu yüzden yazarın alt metin-
lerde ilahi yardım sonucu elde edilen başarıların anlatıldığı pasajları ana metne aktarmadığı
düşünülebilir. Ayrıca, yazarın dönemin önemli bir aydını olarak böyle bir tasarrufta bulunma-
nda, İslamcılık ideolojisinin kurtuluş mücadelesini engellemeye çalışanlar tarafından milli
mücadeleye karşı kullanılmasının diğer dönem aydınları gibi kendisinde de yaratmış olabile-
ceği olumsuz etkiden bahsedilebilir.
Yazarın, hedef okur kitle ve döneme has şartlar bakımından ana metni oluştururken yap-
tığı bir diğer yenidenyazım müdahalesi ise anlamsal dönüşümlerdir. Eserde tespit edilen an-
lamsal dönüşümlerin genellikle ulusal değerler etrafında şekillendiği gözlemlenmiştir. Mus-
tafa Rahmi, uyarlayarak yeniden yazdığı üç hikâyede Türk’e dair ne kadar olumsuz unsur
varsa onları ayıklayarak rklüğü önceleyen ve yücelten bir tavır sergilemiştir. Mustafa
Rahmi’nin Türklüğü önceleyen böyle bir tavır almasında dönemin sosyal şartlarının, dünyada
yükselen milli devlet ideallerinin, milli mücadele sürecinde ortaya çıkan fikir akımlarıyla ilgili
olumlu ve olumsuz deneyimlerin, -daha öncesi olmakla birlikte- Ziya Gökalp tarafından 20.
yüzyılın şafağında sınırları çizilip hedefleri oluşturulan Türkçülük hareketinin, Atatürk tara-
fından da benimsenip Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisine dönüştürülmesinin etki-
sinden rahatlıkla bahsedilebilir.
Bir pedagog olarak çocukların okudukları kitaplardaki kahramanlara öyküneceklerini ve
onlar gibi davranış geliştirme çabası içerisine gireceklerini bilen Mustafa Rahmi, yenidenya-
zım bağlamında ele alınan çalışmasında Dede Korkut kahramanlarından Basat, Salur Beg ve
Boğaç’ı başkalarının yardımına ihtiyaç duymadan kendi aklı ve gücüyle sorunların üstesinden
gelebilen irade ve ideal sahibi örnek birer Türk kahramanı olarak işlemiştir.
NOTLAR
1. Mustafa Rahmi’nin kitabında sırasıyla şu anlatılar bulunmaktadır: 1. Tepegöz ile Arslan Basat (s. 3-15), 2. Tilkinin
Kuyruğu Neden Beyaz? (s. 16-20), 3. Ateş (s. 20-24), 4. Kırmızı Sakal (s. 25-28), 5. Mavi Işık (s. 28-34), 6. Bir
Göz, İki Göz, Üç Göz (s. 35-41), 7. Avcı Doğan (s. 42-47), 8. Tılsımlı Dağarcık (s. 47-53), 9. Dans İskarpinleri (s.
53-58), 10. Uğursuz (s. 59-63), 11. Düzme Bahadır (s. 63-66), 12. Değirmenci Çırağı (s. 67-71), 13. Dağ Başında
Bir Kulübe (s. 71-76), 14. İki Kardeş (s. 77-78), 15. Dirse Han ile Oğlu Boğaç (s. 78-87), 16. Salur Beg (s. 87-99).
2. İmparatorluk “çatısı altında yaşayan tüm insanların dil, din, ırk farkı gözetmeden vatana ve hanedana bağlı biçimde
Osmanlı üst kimliğiyle” (Kanter 2014: 30) bir arada yaşamalarını ve devletin böylelikle ayakta kalacağını öngören
Osmanlıcılık ideolojisi, Balkanlarda gayri Müslim unsurlar arasında hızla yayılan ve birçok ulus devletin ortaya
çıkmasına zemin hazırlayan milliyetçi hareketlerin doğup yayılmasına engel olamamıştır. Balkanlardaki devletle-
rin isyan ederek birer birer bağımsız devlet kurmaları, Osmanlının asli kurucu unsuru olan ‘millet-i hâkime’de
[Türklerde] bir farkındalık ve kolektif uyanış sürecini başlatır (Kanter 2014: 169). Bu gelişmelere paralel olarak
Sultan II. Abdülhamid, devletten kopan Hristiyan unsurların ardından Müslüman toplulukların da ayrılmasını ön-
lemek için İslam birliği oluşturmak ve Batı dünyasının hücumlarına beraberce karşı koymak amacıyla İslamcılık
ideolojisini bir siyaset olarak benimser (Kutlu 1986: 342). Ne Osmanlıcılık ne de İslamcılık ideolojileri Osmanlı-
nın adım adım küçülüp erimesine engel olamazlar. Osmanlının kurucu asli unsuru Türkler arasında gelişen milli-
yetçilik hareketi ise 1908’den sonra “Türkçülük” adı altında birtakım dernekler ve yayın organları kurmak suretiyle
teşkilatlanmaya başlar. Bu dernekler üzerinden yürütülen faaliyetler sonucunda Türkçülük büyük bir ivme kazanır
ve bu ivmenin sonucu olarak “Türk milleti” oluşturma düşüncesi ortaya çıkar (Kanter 2014: 34). Millet bilinci
oluşturmanın en önemli itici gücü olan dilin önemini kavrayan Türkçüler, Ömer Seyfettin’in kaleme aldığı “Yeni
Lisan” makalesiyle halka ulaşmanın ve yaratılacak milli edebiyatın nasıl bir dile dayanması gerektiğinin ölçütlerini
ortaya koymuş olurlar. Ziya Gökalp’ın 1911 yılında Genç Kalemler dergisinde yayımlanan “Turan” manzumesiyle
de Türkçülüğün sınırları çizilmiş olur (Kanter 2014: 36).
Millî Folklor, 2020, Yıl 32, Cilt 16, Sayı 127
130 http://www.millifolklor.com
3. Laikliğe zemin hazırlayan inkılap yasalarının yürürlüğe giriş tarihleri şu şekildedir: Saltanatın Kaldırılması (1 Ka-
sım 1922), Hilafetin Kaldırılması (3 Mart 1924), Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924), Şeriye ve Evkaf Vekâle-
tinin Kaldırılması (3 Mart 1924), Teşkilat-ı Esasiye Kanunu [Anayasa] (20 Nisan 1924), Şapka Kanunu (25 Kasım
1925), Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması (30 Kasım 1925), Medeni Kanunun Kabulü (17 Şubat 1926).
4. Ziya Gökalp’a göre Turan, Türkçülerin uzak mefkûresi (ideali)’dir. Bu mefkûre, Oğuz, Tatar, Kırgız, Özbek ve
Yakut gibi farklı adlarla karşımıza çıkan Türklerin lisanda, edebiyatta ve harsta (kültür) Turan adı altında birleş-
melerini sağlamaktır (Ziya Gökalp 2016: 43)..
KAYNAKÇA
Akbulut, Tülay. “Mustafa Rahmi Balaban’ın Eğitim, Din ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri”. Yayımlanmamış
yüksek lisans tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi, 2001.
Aktulum, Kubilay. Metinlerarası İlişkiler. Ankara: Öteki Yayınevi, 2000.
_______. Folklor ve Metinlerarasılık. Konya: Çizgi Kitabevi, 2013.
Ateş, Süleyman. Kur’ân-ı Kerim ve Yüce Meâli. Ankara: Kılıç Kitabevi, 1980.
[Balaban] Mustafa Rahmi. Korkud Atanın Kitabı: Evvel Zamanda… İstanbul: Bab-ı Âlî Caddesinde Maarif
Kütübhanesi, 1927.
Balaban, Mustafa Rahmi. “Semavi Dinlerde Müşterek Nokta”. Müslüman Sesi. 4 (66), (1952): 1-2.
[Balaban] Mustafa Rahmi. Korkut Ata’nın Kitabı: Evvel Zamanda…. haz. Turan M. Türkmenoğlu. İstanbul:
Milenyum Yayınları, 2014.
[Bilge] Kilisli Muallim Rifat. Kitâb-ı Dede Korkud alâ Lisân-ı Tâife-i Oğuzân. İstanbul: Âsâr-ı İslâmiyye ve
Milliye Tedkik Encümeni Neşriyatı, Matbaa-ı Âmire, 1332/1916.
Çobanoğlu, Özkul. “Süreklilik ve Değişme Açısından Dede Korkut Hikâyelerinde Çoban Kavramı”. IV. Türk
Dünyası Yazarlar Kurultayı (Ankara, 5-6 Kasım 1998) Bildiriler. Ed. İsmet Çetin ve Hasan Avni Yüksel.
Ankara: İLESAM Yayınları, 1999: 171-185.
Edis Aydoğan, Sahra İpek. “Folklorik Bir Ürünün Yeniden Yazımı: Kerem ile Aslı Örneği”. Uluslararası
Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi. 8 (1), (2019): 462-480.
Ergin, Muharrem. Dede Korkut Kitabı I / Giriş – Metin Faksimile. Ankara: TDK Yayınları, 2. bs. 1989.
Ertan, Veli. “Mustafa Rahmi Balaban”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. C. 5. İstanbul: Türkiye Di-
yanet Vakfı Yayınları, 1992: 1-2.
Güneş, Büşra. “Mustafa Rahmi Balaban’ın Çocuk Edebiyatı İle İlgili Eserleri Üzerine Bir Araştırma”. Yayım-
lanmamış yüksek lisans tezi. Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi, 2019.
Güvenç, Ahmet Özgür. Halk Anlatılarının Yeniden Yazımı Sürecinde Tepegöz (1923-2018). İstanbul: Ötüken
Neşriyat, 2019.
Kanter, M. Fatih. Milli Edebiyat Dönemi Türk Şiirinde Benlik Algısı ve Kimlik Kurgusu. İstabul: Kitabevi Ya-
yınları, 2014.
Kutlu, Mustafa. “Millî Edebiyat”. Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi. C. 6, İstanbul: Dergâh Yayınları, 1986:
341-346.
Okay, Orhan ve Şerif Aktaş. “Yirminci Asırda Türk Edebiyatı (Devamı)”. Başlangıcından Günümüze Kadar
Büyük Türk Klasikleri Tarih-Antoloji-Ansiklopedi. C. 11, İstanbul: Ötüken-Söğüt Yayınları, 1992.
Pehlivan, Gürol. “Sayı Simgeciliğinden Kehânete Bir Meczup ve Eseri: Âşık Cemâl ve Amasya Seya-
hatnâmesi”. Millî Folklor. 115 (2017): 19-39.
Polat, Nâzım H. “Yeni Türk Edebiyatı ‘Türk Kimliği’ne Ne Kattı?”. Türk Kimliği Ayvaz Gökdemir’e Armağan-
2. Ed. M. Çağatay Özdemir, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2009: 269-282.
Şahin, Mustafa. “The Life and Ideas of Mustafa Rahmi Balaban”. International Journal of Turkish Studies. 14
(1-2), (2008): 103-116.
Şahin, Mustafa. Hayatı ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balaban. Ankara: Phoenix Yayınevi, 2005.
Türkeş, Ömer. “Güdük Bir Edebiyat Kanonu”. Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce Kemalizm. C. 2. 6. bs. İstan-
bul: İletişim Yayınları. 2009: 425-448.
Veren, Ergün. “Türkiye’de Popüler Yayınlarda” Dede Korkut Kitabı. İstanbul: Doğu Kütüphanesi, 2018.
Yılar, Ömer. Yemliha’dan Camasbnâme’ye Lokman Hekim’den Günümüze Şahmaran (Metinlerarası Çözümle-
meler). Ankara: Pegem Akademi, 2016.
Ziya Gökalp. Altın Işık. haz. Ali Duymaz, İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2016.
_______. Türkçülüğün Esasları. haz. Salim Çonoğlu. 4. bs. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2016.
_______.Yeni Mecmua Yazıları. haz. Salim Çonoğlu. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2018.
Article
Türk halk hikâyeleri içerisinde çok bilinen, sevilen ve anlatılan bir hikâye olarak karşımıza çıkan Kerem ile Aslı hem Anadolu’da hem de Türk boyları arasında büyük bir ilgi görerek geniş bir sahada yayılma imkânı bulmuş ve tanınmıştır. El yazması, taş baskı, matbu, sözlü pek çok metni bulunan hikâyenin, teknolojinin gelişmesi ile beraber elektronik kültür ortamında var olan yeniden yazılmış metin örneklerine de rastlanmaktadır. Öyle ki gelenekselin sunumunda büyük bir paya sahip olan medya sayesinde günümüz okuyucusu/izleyicisi/dinleyicisi metinle çok farklı platformlarda bir araya gelerek çeşitli tercihlerde bulunur. Muhakkak ki bu tercihlerden bir tanesi de özellikle 1940’lardan sonra geleneğin şekillenmesinde önemli bir dinamik olarak bahsedebileceğimiz radyodur. Bu bağlamda birçok kez yeniden yazım çalışmalarıyla karşımıza çıkan Kerem ile Aslı hikâyesinin radyo özelinde metinlerarası ilişkiler cephesinden değerlendirilmesi ve bu doğrultuda biçimsel ve anlamsal dönüşümlerin ortaya konması oldukça önemlidir. Alt metin olarak hikâyenin daha önce neşredilmemiş bir nüshası üzerine çalışma yaparak hikâyeyi yeni Türk harflerine aktaran Özkan Daşdemir’in “Kerem ile Aslı Hikâyesi California Üniversitesi Nüshası” başlıklı eserindeki metin kullanılmıştır. Ana metinler ise Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) arşivinden temin edilerek dört başlıkta sınıflandırılan Kerem ile Aslı hikâyesinin radyo metinlerinden seçilmiştir. Bu çalışmada, seçilen alt metin ve ana metinler çerçevesinde biçimsel ve anlamsal temelde gerçekleşen dönüşümler, aktarılan örnekler üzerinden irdelenmiştir.
Türkçülerin uzak mefkûresi (ideali)'dir. Bu mefkûre, Oğuz, Tatar, Kırgız, Özbek ve Yakut gibi farklı adlarla karşımıza çıkan Türklerin lisanda, edebiyatta ve harsta (kültür) Turan adı altında birleşmelerini sağlamaktır
  • Ziya Gökalp'a Göre Turan
Ziya Gökalp'a göre Turan, Türkçülerin uzak mefkûresi (ideali)'dir. Bu mefkûre, Oğuz, Tatar, Kırgız, Özbek ve Yakut gibi farklı adlarla karşımıza çıkan Türklerin lisanda, edebiyatta ve harsta (kültür) Turan adı altında birleşmelerini sağlamaktır (Ziya Gökalp 2016: 43)..
Mustafa Rahmi Balaban'ın Eğitim, Din ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri
  • Kaynakça Akbulut
  • Tülay
KAYNAKÇA Akbulut, Tülay. "Mustafa Rahmi Balaban'ın Eğitim, Din ve Din Eğitimiyle İlgili Görüşleri". Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. İstanbul: Marmara Üniversitesi, 2001.
Kur'ân-ı Kerim ve Yüce Meâli. Ankara: Kılıç Kitabevi
  • Süleyman Ateş
Ateş, Süleyman. Kur'ân-ı Kerim ve Yüce Meâli. Ankara: Kılıç Kitabevi, 1980.
Korkud Atanın Kitabı: Evvel Zamanda… İstanbul: Bab-ı Âlî Caddesinde Maarif Kütübhanesi
  • Mustafa Rahmi
Mustafa Rahmi. Korkud Atanın Kitabı: Evvel Zamanda… İstanbul: Bab-ı Âlî Caddesinde Maarif Kütübhanesi, 1927.
Semavi Dinlerde Müşterek Nokta
  • Mustafa Balaban
  • Rahmi
Balaban, Mustafa Rahmi. "Semavi Dinlerde Müşterek Nokta". Müslüman Sesi. 4 (66), (1952): 1-2.
Süreklilik ve Değişme Açısından Dede Korkut Hikâyelerinde Çoban Kavramı". IV. Türk Dünyası Yazarlar Kurultayı (Ankara, 5-6 Kasım 1998) Bildiriler
  • Özkul Çobanoğlu
Çobanoğlu, Özkul. "Süreklilik ve Değişme Açısından Dede Korkut Hikâyelerinde Çoban Kavramı". IV. Türk Dünyası Yazarlar Kurultayı (Ankara, 5-6 Kasım 1998) Bildiriler. Ed. İsmet Çetin ve Hasan Avni Yüksel. Ankara: İLESAM Yayınları, 1999: 171-185.
Dede Korkut Kitabı I / Giriş -Metin -Faksimile. Ankara: TDK Yayınları, 2. bs
  • Muharrem Ergin
Ergin, Muharrem. Dede Korkut Kitabı I / Giriş -Metin -Faksimile. Ankara: TDK Yayınları, 2. bs. 1989.
Mustafa Rahmi Balaban
  • Veli Ertan
Ertan, Veli. "Mustafa Rahmi Balaban". Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. C. 5. İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, 1992: 1-2.
Mustafa Rahmi Balaban'ın Çocuk Edebiyatı İle İlgili Eserleri Üzerine Bir Araştırma
  • Büşra Güneş
Güneş, Büşra. "Mustafa Rahmi Balaban'ın Çocuk Edebiyatı İle İlgili Eserleri Üzerine Bir Araştırma". Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Balıkesir: Balıkesir Üniversitesi, 2019.