ArticlePDF Available

INDEPENDENCE ACTIVITIES OF EAST TURKESTAN IN TURKISH-SOVIET RELATIONS ACCORDING TO THE TURKISH REPUBLIC ARCHIVES (1933-1934)

Authors:

Abstract

East Turkestan is a piece of land located within the borders of the Great Turkestan. The expression of Great Turkestan means the unity of West and East Turkestan. More than 100 million Turks live in Greater Turkestan. This region is also confronted as a center of culture and civilization, as well as being the motherland of the Turkish nation. It is seen that the name of East Turkistan started to be used from the beginning of the 19th century. In this period, the western part of Great Turkistan occupied Russia and the eastern part of China. East Turkestan, however, has always continued to attract the attention of Russia. At the same time, developments in East Turkestan played an important role in Turkish-Soviet relations. Although the Turkish press closely followed the issue, no comment was given due to the influence of Russia. Moreover, entry of Age Turkestan Magazine into the country was prohibited. In our study, we used a screening model that tried to identify events related to the subject as if they were within their own conditions. According to this, Documents belonging to Republic Archives and information collected from press and works is integrated and interpreted in consideration of time and space.
Kapcı, Hikmet Zeki ve Erdoğan, Abdullah (2018). Arşiv Belgeleri Işığında Türk-Sovyet İlişkilerinde
Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Faaliyetleri (1933-1934), Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi,
Sayı: 2018/12, s. 123-134.
ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA TÜRK-SOVYET İLİŞKİLERİNDE DOĞU TÜRKİSTAN’IN
BAĞIMSIZLIK FAALİYETLERİ (1933-1934)
[Araştırma Makalesi / Research Article]
Hikmet Zeki KAPCI
Abdullah ERDOĞAN

Geliş Tarihi: 25.07.2018 Kabul Tarihi: 08.11.2018
Özet
Doğu Türkistan, Büyük Türkistan’ın sınırları içinde yer alan bir toprak parçasıdır.
Büyük Türkistan ifadesi ile Batı ve Doğu Türkistan birliği kast edilmektedir. Büyük
Türkistan’da 100 milyonu aşkın Türk nüfusu yaşamaktadır. Bu bölge, Türk
milletinin anayurdu olmasının yanı sıra eski bir kültür ve medeniyet merkezi olarak
da karşımıza çıkmaktadır.
Doğu Türkistan isminin 19. yüzyıl başlarından itibaren kullanılmaya başlandığı
görülmektedir. Bu dönemde Büyük Türkistan’ın batısını Rusya, doğusunu da Çin
işgal etmişti. Bununla birlikte Doğu Türkistan her zaman Rusya’nın ilgisini
çekmeye devam etmiştir. Aynı zamanda Doğu Türkistan’daki gelişmeler Türk-
Sovyet ilişkilerinde de önemli bir rol oynamıştır. Rusya’nın etkisiyle her ne kadar
Türk basını konuyu yakından takip etse de fazlaca yoruma yer verilmemiştir.
Hatta, Yaş Türkistan Dergisi’nin ülkeye girişi yasaklanmıştır.
Çalışmamızda konu ile ilgili olayları kendi koşulları içinde ve olduğu gibi
tanımlamaya çalışan tarama modeli kullanılmıştır. Buna göre, Cumhuriyet
Arşivi’ne ait belgeler, basın ve tetkik eserlerden toplanan bilgiler zaman ve mekân
çerçevesinde bütünleştirilerek yorumlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Doğu Türkistan, Sovyetler Birliği, Çin, Dış Politika, Şincan.
INDEPENDENCE ACTIVITIES OF EAST TURKESTAN IN
TURKISH-SOVIET RELATIONS ACCORDING TO THE TURKISH
REPUBLIC ARCHIVES (1933-1934)
Abstract
East Turkestan is a piece of land located within the borders of the Great Turkestan.
The expression of Great Turkestan means the unity of West and East Turkestan.
More than 100 million Turks live in Greater Turkestan. This region is also
confronted as a center of culture and civilization, as well as being the motherland
of the Turkish nation.
It is seen that the name of East Turkistan started to be used from the beginning of
the 19th century. In this period, the western part of Great Turkistan occupied
Russia and the eastern part of China. East Turkestan, however, has always
continued to attract the attention of Russia. At the same time, developments in East
Turkestan played an important role in Turkish-Soviet relations. Although the
Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı, e-posta:
hikmetzekikapci@gmail.com
Orcid: 0000-0002-4707-9778
** Uzman, Erciyes Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi, e-
posta: abdullah_erdogan@hotmail.com
Orcİd: 0000-0002-5841-800X
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
124
Hikmet Zeki KAPCI - Abdullah ERDOĞAN
Turkish press closely followed the issue, no comment was given due to the influence
of Russia. Moreover, entry of Age Turkestan Magazine into the country was
prohibited.
In our study, we used a screening model that tried to identify events related to the
subject as if they were within their own conditions. According to this, Documents
belonging to Republic Archives and information collected from press and works is
integrated and interpreted in consideration of time and space.
Keywords: East Turkestan, Soviet Union, China, Foreign Policy, Xinjiang.
Giriş
Doğu Türkistan, beş milyon kilometre karelik Büyük Türkistan’ın doğu kısmında ve Asya
Kıtası’nın tam ortasında yer almaktadır. Pakistan, Hindistan ve Tibet güneyden, Keşmir,
Afganistan ve Batı Türkistan güneybatı ve batıdan, Sibirya kuzeyden, Çin ve Moğolistan
doğu ve kuzeydoğudan, bu ülke ile sınır komşularıdır. 1.828.418 kilometre karelik
yüzölçümü ile Doğu Türkistan, toprak bakımından Almanya’dan dört, Türkiye’den iki
buçuk ve Pakistan’dan üç kat daha büyüktür (Cengiz, 1981: 3-4). Doğu Türkistan’ın
kültürüne ve konuşulan dile baktığımızda Divan-ü Lügati’t Türk’te Hakaniye Türkçesi
olarak adlandırılan temiz bir Türkçeyle karşılaşırız. Bu Türkçenin çıkış yeri Kaşgar’dır.
Kaşgar ve Doğu Türkistan Kaşgarlı Mahmut, Balasagunlu Yusuf Has Hacip’ten İsa Yusuf
Alptekin’e kadar binlerce fikir, ülkü, ilim adamı ve şair yetiştirmiş bir yurttur (Altun, 1996:
41).
Doğu Türkistan ifadesi 19. yüzyıl başlarından itibaren Asya kıtasında, Türklerin ana yurdu
olarak kabul gören Büyük (Ulu) Türkistan’ın batısının Rusya, doğusunun da Çin tarafından
işgal edilmesiyle kullanılmaya başlayan coğrafi bir terim olarak karşımıza çıkmaktadır.
Büyük Türkistan’ın, Rusya ve Çin tarafından işgal edilmesiyle ikiye bölünmüş ve bundan
sonra da Doğu Türkistan ve Batı Türkistan olarak anılmıştır. Çin tarihi kaynaklarında,
Asya’nın içlerinde Doğu Türkistan topraklarını da kapsayan coğrafyada, yerleşik olarak
yaşayan en eski Türk halkının Hunlar olduğu görülmektedir. Bugün Doğu Türkistan
sınırları içerisinde yer alan 30’dan fazla şehrin Hun Devleti’nin batı kısmını teşkil ettiği
kaynaklar vasıtasıyla tahmin edilmektedir (Tuna, 2012: 43).
Doğu Türkistan, Türklerin bilinen ilk devleti olan Hunlardan bu tarafa Türk tarihinde
önemli bir merkez olmuştur. Türkler için ne kadar önemli bir merkez olsa da Doğu
Türkistan Çin ve Rusya’nın istilalarına maruz kalmıştır. Özellikle de Çin’in asimile
politikalarından oldukça zarar görmüştür. 1931 yılında başlayan bağımsızlık hareketi,
Kumul kenti merkez olarak başlamıştır. 1933 yılına gelindiğinde bağımsız bir devlet
kurulmuştur. Kurulan bu bağımsız devletin merkezi Kaşgar olmuş ve devletin ismi de
Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti olmuştur (Gül, 2007: 254). Cumhuriyetin bayrağı ay
yıldızlı gök bayrak kabul edilmiş, Çin parası yürürlükten kaldırılarak Cumhuriyet
hükümetinin bastırdığı Türk parası tedavüle sürülmüştür (Tuna, 2012: 60).
Doğu Türkistan’ın özellikle 1930’lu yıllarda bağımsızlık mücadelesi verdiği dönemde
Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bağımsızlığını yakın zaman önce elde etmiştir. Türkiye
Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk dünyasına özel bir ilgisi
olmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapmış olduğu bir konuşmada Atatürk şunları
söylemiştir: “Efendiler, bu dünyayı beşeriyette asgarî yüz milyonu mütecaviz nüfustan
mürekkep bir Türk milleti azimesi vardır ve bu milletin saha-i arzdaki vüs’ati nisbetinde
saha-i tarihte de bir derinliği vardır… En bariz ve en kat’î ve en maddî delâil-i tarihiyeye
istinaden beyan edebiliriz ki Türkler on beş asır evvel Asya’nın göbeğinde muazzam
devletler teşkil etmiş ve insanlığın her türlü kabiliyetine tecelligâh olmuş bir unsurdur…”
Atatürk, Türklerin on beş asırlık tarihine atıfta bulunarak bağımsız devletler kurduğuna
özellikle vurgu yapmıştır (Çelebi, 2010: 203).
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
125
Arşiv Belgeleri Işığında Türk-Sovyet İlişkilerinde Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Faaliyetleri (1933-1934)
Biz bu çalışma ile Doğu Türkistan Türklerinin bağımsızlık mücadelesinde 1933-1934
yıllarını kapsayan dönemde yaşananların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Böylece yıllar
boyu devam edegelen mücadelenin Türk arşivlerinde yer alan kısmına ışık tutmaya
çalışılmıştır. Bunlara ek olarak, dönemin basınında yer alan bilgilerin yanında arşiv
belgelerinden de yararlanılmak suretiyle özgün bir araştırma ortaya konmaya çalışılmıştır.
Bunun sonucu olarak bahsi geçen yıllarda Türkiye Cumhuriyeti devletinin konuya
yaklaşımı, konunun Türk-Sovyet ilişkilerine etkisi belirlenmeye çalışılmıştır.
Bu çalışmada, geçmişte ya da günümüzde var olan bir durumu olduğu şekliyle
tanımlamayı amaçlayan, araştırma yaklaşımı olan tarama modeli kullanılmıştır. Bu modele
göre, konu ile ilgili olaylar kendi şartları içinde ve olduğu gibi tanımlanmaya çalışılmıştır.
Tarama modelinin araştırma yaklaşımına uygun olarak konu hakkındaki bilgiler, önceden
tutulmuş çeşitli yazılı belgelere başvurularak elde edilmiştir. Elde edilen dağınık bilgiler
incelenen zaman ve mekân göz önüne alınarak bir sistem içinde bütünleştirilerek
yorumlanmıştır.
Doğu Türkistan’ı İstila Faaliyetleri
Türkistan Asya’nın tam kalbi diyeceğimiz bir noktada büyük bir Türk ülkesi olarak yer
almaktadır. Türklerin kahramanlıkları bu coğrafyada dillere destan olmuş ve bütün
dünyaya bu destanlar yayılmıştır. Dünya üzerindeki bütün Türklerin anayurdu olarak
kabul edilen bu coğrafya çok değerli yer altı ve yer üstü zenginliklerine sahiptir.
Emperyalist Çin ve Rus devletlerinin insanlığa sığmayan vahşetlerine tanık olan ve olmaya
devam eden bir coğrafyadır (Oraltay, 1976: 21).
Büyük (Ulu) Türkistan’ın Çin tarafından işgal edilen kısmına Doğu Türkistan adı
verilmiştir. Çin, Doğu Türkistan’ı istila faaliyetlerine girişmiştir. Doğu Türkistan, sırasıyla
1759-1876 yılları arasında I. Mançur-Çin, 1876-1911 yılları arasında II. Mançur- Çin,
1911-1949 yılları arasında da Milliyetçi Çin ve 1949 yılından itibaren de komünist Çin
yönetimi altında kalmıştır. II. Mançur-Çin istilasından sonra 18 Kasım 1884 tarihinde Doğu
Türkistan, “yeni toprak” anlamına gelen “Şincang” adı verilerek Çin toprakları içine ilhak
edilmiştir. Birçok tarihçi, Çin’in, Doğu Türkistan’ı topraklarına ilhak ettikten sonra Doğu
Türkistan Türk Müslümanlarının tekrar özgür yaşayabilmek için Feodal Çin, Milliyetçi Çin
ve Komünist Çin idaresine karşı 400’den fazla ayaklanma tertiplemiş olduklarını
belirtmektedir. Çin Tarihçileri ise Doğu Türkistan Türklerinin her 10 yılda bir küçük, her
30 yılda bir büyük çaplı ayaklanma tertip ettiklerini kaydetmişlerdir (Alptekin, 1990: 5).
Doğu Türkistan’da, Hocalar döneminde din adamları Doğu Türkistan’ın her yerini gezerek
Müslüman Türklerin Çin istilasına karşı ortak hareket etmeleri gerektiklerini
söylemişlerdir. Bu hareketlerinde başarılı da olmuşlar, ancak Hocalar Dönemi denen bu
süreçte Çin’de Mançu İmparatorluğu önemli bir güç olarak ortaya çıkmış ve Doğu
Türkistan’ı vergiye bağlamıştır. Doğu Türkistan’ın içerisinde birbirine rakip bölge
idarecilerinin iktidarı kendi ellerine almak adına bazen Kalmuklar bazen Mançularla ittifak
arayışına girmesi, Doğu Türkistan’ın istilasını kolaylaştırmıştır. Doğu Türkistan şehirleri
eski çağlardan beri Çin’in siyaset alanına girmiştir. Çin’in, Doğu Türkistan üzerinde gerçek
bir siyasi üstünlük elde etmesi 1760’tan 1863’e kadar Mançu İmparatorluğuna bağlı
sömürge olarak kaldığı 103 senelik dönemde gerçekleşmiştir (Tuna, 2012: 49-50).
Doğu Türkistan’da istilaya başlayan Mançur işgal kuvvetleri, 1760 yılında büyük bir kısmı
İli şehrinde olmak üzere 1.000.000’dan fazla insanı öldürmüşlerdir. Bunun yanında
Türklerden ve Moğollardan olmak üzere yüz binlerce insanı sürgüne göndermişlerdir.
Sürgüne gönderdikleri insanların mal ve mülklerine el koymuş, bazı şehirleri de yakarak
tahrip etmişlerdir (Alptekin, 1973: 113).
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
126
Hikmet Zeki KAPCI - Abdullah ERDOĞAN
Çinlilerin, Doğu Türkistan’ı işgal edip katliamlara başladığı 1760’lardan 1860’lı yıllara
kadar geçen yüz yıllık süre zarfında, Çinliler istilayı tam olarak gerçekleştirememiştir.
Bunun nedeni ise bu yüz yıllık süre boyunca Doğu Türkistan’a isyanların damgasını
vurmuş olmasıdır. Bu isyanları şu şekilde sıralayabiliriz: “Büyük- Küçük Hocalar İsyanı
(1757-59), Üçturfan İsyanı (1765), Ziyavdin Hoca İsyanı (1815), Cihangir Hoca İsyanı
(1824-28), Yusuf Hoca İsyanı (1830), Yedi Hoca İsyanı (1847), Velihan Töre İsyanı (1857),
Kuçar ve Döngenlerin İsyanı (1864)” (Kurban, 1995: 71).
Bu ayaklanmalardan sonra Doğu Türkistan Türkleri 1863, 1933 ve 1944 yıllarında olmak
üzere üç defa bağımsız devletlerini kursalar da ardı arkası kesilmeyen istilalar sonrasında
dayanamayarak mağlup olmuşlardır. Ayaklanmaların başlamasından günümüze kadar
gelen süre zarfında Doğu Türkistan’da katledilen Müslüman Türk’ün sayısının
2.000.000’dan fazla olduğu bilinmektedir. 500.000’den fazla Müslüman Türk’ün ise istilacı
güçlerin zulümlerinden kaçarak başka ülkelere sığındıkları, bir o kadar insanın da
hapishanelerde insanlık dışı uygulamalarla ağır işlerde çalıştırıldığı ve ıslah kamplarında
ölüme sürüklendikleri görülmüştür (Alptekin, 1990: 5).
Doğu Türkistan halkı, istilalara karşı isyan edebilmek adına isyanın ana hatlarını şu
şekilde belirlemiştir:
1- Para toplamak suretiyle silah ve cephane temin edilecek.
2- Çinliler ile karışık oturulmayacak, bir isyan meydana geldiğinde onların
insafsızca hareketlerine karşı dikkatli olunacak.
3- Çinlilerin, Doğu Türkistan’ın iç işlerine karışmasına engel olunacak.
4- Doğu Türkistan’daki Çinli kuvvetlerin geri çekilmesini temine çalışmakla
kuvvetlerinin azalmasına çalışılacak.
5- Çinli muhacirlerin bunda sonra Doğu Türkistan’a getirilerek yerleştirilmesi
önlenmeye çalışılacak.
6- Eskiden beri Doğu Türkistan’da yüksek mevkiler işgal etmiş bulunan Çinlilerin
geri alınmasını teminle, bunların yerinin Türkistanlılara verilmesine çalışılacaktır
(Oraltay, 1976: 64).
Doğu Türkistan Türklerinin amacı, Çin istilasından kurtulmaktır. Bunun yollarını arayan
isimlerden birisi de İsa Yusuf Alptekin’dir. Alptekin, Türk dünyasının durumunu şu şekilde
resmetmektedir: “Asyalı ve Avrupalı emperyalist devletlerin amacı her ne şekilde olursa
olsun Türklüğün zarar görmesidir. Türkleri, bütün düşman milletler; komşumuz,
müttefikimiz ve dostumuz da olsalar, her türlü olaydan faydalanarak tarihi zaferlerimizin
mirasından uzaklaştırmak istemektedirler. Türkiye’nin dışında bütün Türk Dünyası,
tarihinden, vatanından, istiklalinden mahrum kalmanın sıkıntısını çekmektedirler.
Sovyetler Birliği’nin yakın tarihimizde dağılmasına kadar Üsküp’ten Urimçi’ye kadar
uzanan topraklar üzerinde Türkiye hariç tutulursa, bağımsız ve hürriyetine kavuşmuş bir
Türk Devleti örneği gösterilemez. Bu coğrafyada yaşayan Türkler kadar bağımsızlığına
düşkün bir millet daha göstermek çok zordur. Buna rağmen Hun Devleti sınırlarında olup
da bu gün bu coğrafya esaret altında bulunmaktadır” (Alptekin, 1973: 12).
İsa Yusuf Alptekin, bir süreliğine Batı Türkistan’a geçmiş ve Doğu Türkistanlı aydın ve ileri
gelenleri ile bağımsızlık ve halkın zulme uğramaması için ne yapılabilir diye arayışların
içine girmiştir. Çin esaretinden kurtulmanın tek yolunun ayaklanmak olduğunu söylüyor
ve niçin milletin ayaklanmadığını sorguluyor. Bu kadar zulme nasıl dayandıklarını merak
ediyorum diyor. Yalnız İsa Yusuf Alptekin, sorduğu bu sorulara yine kendisi şu şekilde
cevap veriyor: Doğu Türkistan’da ayaklanmak çok zor, halk geri bırakılmıştır. Askerlikten,
siyasetten anlayan adamlarımız yok. Bir kişi çıkıyor “İslam bayrağı açalım, gâvurları
öldürüp İslam Devleti kuralım diyor.” Bütün millet katılıyor fakat katliamla neticeleniyor.
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
127
Arşiv Belgeleri Işığında Türk-Sovyet İlişkilerinde Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Faaliyetleri (1933-1934)
Ayaklanmaya sebebiyet verenler fırsatını bulunca da memleketten kaçıyorlar (Taşçı, 1985:
73).
Doğu Türkistan’da 1933-1934 Bağımsızlık Faaliyetleri ve Türkiye
Doğu Türkistan toprakları, Çin için coğrafi ve stratejik bakımdan büyük önem arz
etmektedir. Bölge Çin topraklarının en batı bölümünü oluşturmaktadır. Çinliler tarafından
Soğuk Savaş döneminde Sovyetlere karşı tampon bir bölge olarak kullanılmıştır. Çin,
nükleer başlıklı füzelerinin büyük bölümünü Doğu Türkistan topraklarında tutmaktadır.
Doğu Türkistan’da Türkler üzerindeki kontrolünü devam ettirmek için de silahlı
kuvvetlerinin bir kısmını yine bu coğrafya üzerinde tutmaktadır (Alim, 2010: 148-1499).
Oysa ki Çin’in Doğu Türkistan’ı istila etmesi ve bu toprakları kendi sınırları içine katmaya
çalışması, bölge halkını zulmederek kıyım yapması kendi inşa ettikleri Çin Seddi ile
haksızlıklarını ortaya koymaktadır. Çünkü Çin Seddi ile Doğu Türkistan’ın kendilerine ait
bir parça olmadığını adete tescillemişlerdir. Bu büyük seddi yapmalarındaki amaç Çin’in
tarihi sınırlarını, aralarında Türklerinde olduğu kuzeyli komşularından ayırma istekleri
olmuştur. Çinliler kendi elleri ile Doğu Türkistan’ın kendilerine ait olmadığının delilini inşa
etmiştir (Mahluf, 2010: 135).
Doğu Türkistan, Çin işgali altında bulunduğu sürede Çin’e bağlı eyalet haline
dönüştürülmüştür. Bu süre, yaklaşık olarak 1911 tarihine değin sürmüştür. 1911 yılında
Çin’de hanedanlık yıkılıp yerine cumhuriyet kurulmuştur. Çin’de yaşanan bu kargaşa
sırasında Çin’in Doğu Türkistan valileri Çin’den ayrılıp bağımsız bir Doğu Türkistan
hükümdarlığı kurmayı arzulamışlardır. Dönem dönem merkezi hükümetle gergin ilişkiler
yaşayan valiler zamanında da yine Doğu Türkistan halkına büyük zulümler yapılmıştır.
1931 yılına gelindiğinde Kumrul, 1932 yılında Turfan isyanları yaşanmıştır. 12 Kasım
1933 günü, Doğu Türkistan’da ulusal hükümet göreve gelmiş, Hoca Niyaz Hacı’nın
cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin resmen
kurulduğu duyurulmuştur (Forbes, 1991: 197-198; Yalçınkaya, 2010: 39-40). Kaşgar’da
bulunan İngiliz Başkonsolosu Fitzmaurice, bu devletin ilkelerini 5 maddede sıralamıştır.
Şöyle ki;
1- Bağımsız İslam devleti kurmak.
2- Sovyet hâkimiyetinden kurtulmaya çalışmak.
3- Barış getirmek ve kanunsuzluğu ortadan kaldırmak.
4- Ticareti teşvik etmek ve düzene koymak.
5- İngiliz hükümetiyle dost olmaya ve ondan mümkün olduğu kadar çok yardım
temin etmeye çalışmak (Forbes, 1991: 201).
Hoca Niyaz Hacı Devlet başkanı, Sabit Damullah başbakan ve Muhammed Kasım Hacı da
dışişleri bakanı olmuştur. Hükümetinde bunların haricinde 12 bakanlığın daha bulunduğu
Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nde ayrıca Milli Meclis de kurulmuştur (Saray,
1995:159). Milli Meclis, siyasi partilerden değil, İstiklal Cemiyeti üyelerinden meydana
gelmişti. Hükümet içinde parti çıkarları yerine mahalli çıkarların öne çıktığı göze
çarpmaktaydı. Hükümet öncelikli olarak varlığını korumaya çalışmıştır. Bunun sebebi, üç
cephede birden mücadele ediyor olmasıdır. Birinci cephede Çinlilerle, diğer cephede Çin
asıllı Müslüman Dunganlarla ve son olarak da Ruslarla savaşmıştır (Hayit, 1975: 311).
Batı Türkistan’ı istila eden Sovyet hükümeti, Doğu Türkistan’ın bağımsızlığını ilan
etmesinden korku duyarak Doğu Türkistan’ı kuşatmıştır. II. Dünya Savaşı’nın başladığı ana
kadar bölgede insan onuruna yakışmayacak zulüm ve işkencelerle birlikte Sovyet ve Çin
rekabeti görülmüştür (Yalçınkaya, 2010: 39-40). İki dev düşmanla karşı karşıya kalan
Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti reisi Hoca Niyaz, Rusya ile anlaşma yapmışsa da Meclis
bunu reddetmiştir. Bunun üzerine hükümetin ileri gelenlerini Çin’e teslim eden Hoca
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
128
Hikmet Zeki KAPCI - Abdullah ERDOĞAN
Niyaz, Doğu Türkistan’ın bağımsızlık hareketine büyük bir darbe vurmuştur (Saray,
1995:159).
Doğu Türkistan’ın 1933 yılında bağımsızlığını ilan etmesi Türkiye’de ilgi ile karşılanmıştır.
Cumhuriyet gazetesinde, Doğu Türkistan’ın Çinlilere karşı açtıkları istiklal savaşı iki yıllık
bir mücadelenin ardından Asyalı Türklerin zaferi ile sonuçlandı, denilerek Türk ve dünya
kamuoyuna duyurulmaya çalışılmıştır (Cumhuriyet Gazetesi 23 Aralık 1933: 1). Ayrıca,
Doğu Türkistan’ın bağımsızlık girişimleri, Pekin’e Avrupa’dan gelen gazetelerde ve İngiliz
gazetelerinde de haber olarak yer almıştır. Kurulan yeni Türk devletinin şeklinin
cumhuriyet olacağı gazetelere konu olmuştur (Cumhuriyet Gazetesi 23 Aralık 1933: 3).
Doğu Türkistan bağımsızlık için mücadelesine devam ederken diğer taraftan da Çin, Doğu
Türkistan’ın bağımsızlık hareketine öcülük eden isimlerden Böke Batur’un Tibet’te
bulunan mezarından cesedini çıkartarak başını bedeninden ayırmış ve Urimçi’ye geri
getirmiştir. Burada bir cadde üzerinde, gövdesinden ayrılmış olan kesik başı kazığa
geçirilerek sergilenmiştir. Çin, Doğu Türkistan’da ileri gelen ve halkı bağımsızlık için
hareketlendiren başka insanlara da aynı zulmü yapmıştır (Hakim, 2010: 115).
Yaşanan bu zulümler Paris’te çıkan Yaş Türkistan, adlı dergide de yer bulmuştur. Yaş
Türkistan Dergisi 1929-1939 yılları arasında hem Berlin’de hem Paris’te yayınlanmıştır.
Bu dergi, Türkistan’da girişilen bağımsızlık hareketlerinin hepsinin birer savaş aracı gibi
yayın yapmıştır. Yapılan bu yayınların tümü birer belge niteliğindedir. Ayrıca, yayınların
dili bütün Türk dünyasında anlaşılması için Türkçe ve kullanılan alfabe de Arap alfabesidir
(URL-1). Yaş Türkistan, sadece Türkistan’daki değil aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin
tamamındaki gelişmeleri yakından takip etmiş, özellikle Türk cumhuriyetlerinde
uygulanan Sovyet politikalarına tam zamanında ve kapsamlı eleştiriler getirmişti
(Andican, 2003: 332)
Doğu Türkistan’da yaşanan bu zulümlere 1934 yılına gelindiğinde de devam edildiği
görülmektedir. Paris’te yayınlanan Yaş Türkistan dergisindeki bilgilere göre Tibet’ten
10.000 asker Doğu Türkistan’a gidip Çinlilere karşı Doğu Türkistan mücahitleri ile birlikte
mücadele etmişlerdir. Ayrıca, bu haber Hindistan gazetelerinde de yer almıştır.
Pişavera’dan gelen yolculardan alınan bilgiye göre Yenişehir’e Doğu Türkistanlı
mücahitlerin yaptıkları baskı sonuç vermek üzeredir. Şehir ya sulh yoluyla ya harp yoluyla
Türklerin eline geçmek üzeridir. Yine alınan haberlere göre Doğu Türkistan’da, Türklerin
idaresi gün geçtikçe sağlamlaşmakta ve iktisadi hayat da normaldir. Doğu Türkistan
hareketleri Hindistan Müslümanları tarafından da yakından takip edilmekte olup, Doğu
Türkistan’ın Çin zulmünden kurtulacağı anı beklemektedirler (Başbakanlık Cumhuriyet
Arşivi (BCA), 490/01, 607/102, 10, s.1).
Doğu Türkistan, Çin’e karşı bağımsızlık mücadelesi verirken Batı Türkistan’ı istila altında
tutan Sovyet Rusya bundan rahatsız olmuştur. Türkiye’deki, Sovyet Büyükelçisi M. Suriç,
Doğu Türkistan’ın bağımsızlık girişimlerinde bulunması üzerine Türkiye’ye bir izahat
vermiştir. Bu izahatta önce var olan gruplar tahlil edilmiş, sonrasında da Türkiye’deki
gruplarla eşleştirilerek Türkiye’nin tavrının kendilerinden yana olmasına çalışılmıştır.
Şöyle ki; Doğu Türkistan’da faaliyette bulunan iki grup vardır. Bunlardan biri Uygurlardan
sabık Hotan Emiri Sabitüddin Mollanın riyaseti altında olup Enver Paşa’nın
mensuplarından Mustafa Ali Bey, Ahmet Şefik Bey ve Mahmut Nedim Bey beraberinde
bulunmaktadır. Bu grup İngilizlerle münasebettedirler. Grubun programı şiddetle krelikal
(aşırı dinci) olup tamamen teokratik bir idare tesisi taraftarıdır. Esas itibariyle panislamist
ve kısmen de panturanistlerdir. İkinci guruba gelince, başında Naci Niyaz’ın yer aldığı ve
Çin vahdeti için muhtariyet tesisine taraftar olan bu grup Çin Urimçi valisi ile ortak
hareket etmektedir. Birinci grubun maksadı İngilizlere alet olarak doğuda Sovyet Rusya’ya
karşı “Tampon Devlet” tesis etmektir. Şeyh Sait İsyanı Türkiye’de niçin çıkarılmışsa bu
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
129
Arşiv Belgeleri Işığında Türk-Sovyet İlişkilerinde Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Faaliyetleri (1933-1934)
hareket de Rusya’ya aynı şekil ve sebeple yapılmaktadır. Şeyh Sait İsyanına etki eden
harici güçler burada da etki etmektedirler. Doğu Türkistan’ın bağımsızlık hareketinden
rahatsız olan Sovyet Rusya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Dışişleri Bakanlığına böyle bir
izahat vermiştir (BCA, 030/10, 258/735, 5, s.3).
Sovyet Rusya Büyükelçisinin verdiği bu izahata karşılık Türkiye adına dönemin Dışişleri
Bakanı Tevfik Rüştü Bey şunları söylemiştir: Doğu Türkistan’da birbirinden farklı olmak
üzere bağımsızlık için iki eğilim olduğu görülmektedir. Yabancı unsurların faal rol oynadığı
ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin genel olarak hassasiyet gösterdiği bu hareketler
karşısında basınımızın alacağı vaziyet nezaket olacaktır. Siyasi istiklallerini kaybetmiş
milletlerin bunu geri kazanmak uğruna verdikleri mücadeleyi olumsuz olarak
değerlendirmek prensiplerimizden çok uzaktır. Son senelerde orta ve uzak doğuda
milliyetperverlik cereyanlarının kuvvetlenmesi etkisiyle Doğu Türkistan’da meydana
gelen bu bağımsızlık hareketlerini özellikle aynı ırktan olduğumuz için gerçekleşmesini
memnuniyetle bekleriz. Ancak, bu harekâtın dini irticaın ve klerikal (aşırı dinci) kişilerin
ayaklanması şeklinde olması veyahut herhangi yabancı bir devletin emellerine alet
edilmesi, din ve devlet işlerini birbirinden tamamen ayırmış devletimizin prensiplerine
uymayacağını belirtiriz. Bu noktalar göz önüne alındığı takdirde Doğu Türkistan
bağımsızlık hareketi basınımızda yorumsuz bir şekilde yer alacaktır (BCA, 030/10,
258/735, 5, s. 2).
Türkiye basınında 23 Mart 1934 tarihinde Cumhuriyet Gazetesinde Doğu Türkistan’da
harbe sebep olan Tunganların (Çinli Müslümanların) ve askeri teşkilatlarının ağır bir
mağlubiyet aldığı haberi yayınlanmıştır (Cumhuriyet Gazetesi 23 Mart 1934: 3). Diğer bir
haberde, Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesi verdiği 1933-1934’lü yıllarda sadece
Çin ve Sovyet Rusya değil, cihan devletleri diye adlandırdığımız büyük devletlerden
birçoğunun bölge ile ilgili yakın siyaset izlediğine değinilmiştir. Bunlara ek olarak, Çin ve
Sovyet Rusya’nın yanı sıra Almanya, Fransa, İngiltere ve Japonya gibi güçlü devletler de
kendi çıkarları doğrultusunda bölge etkin olmaya çalışmışlardır. Dışişleri Bakanlıkları
vasıtasıyla aldıkları bilgileri kendi ülkelerinde gazetelerine taşımışlardır (Cumhuriyet
Gazetesi 9 Nisan 1934: 2). 30 Mayıs 1934 tarihinde Londra ve Moskova gazetelerinde ise
Çin’in Doğu Türkistan üzerine bir ordu yolladığı ve daha sonra bu orduyu dağıttığı haberi
verilmiştir (Cumhuriyet Gazetesi 30 Mayıs 1934: 2). Doğu Türkistan’ın 1934 yılında
bağımsız bir devlet olması ve bu coğrafyada ki diğer müslüman topluluklara örnek olacağı
endişesi, İngiltere ve Japonya’nın da bölgeye dikkatini yoğunlaştırmasında etkili olmuştur
(Cumhuriyet Gazetesi 25 Haziran 1934: 2). Bunlara ek olarak, batı ve doğu sınırlarına
Almanya ve Japonya’nın yaklaşımını bilen Sovyet yönetimi, Doğu Türkistan elçilerinin
Kabil’deki Alman elçiliğine gidip gelmelerinden çok rahatsız olmuşlardır (Forbes, 1991:
210).
Diğer taraftan Doğu Türkistan, Çin ve hâkim devletlerin zulüm ve istilaları ile uğraşırken
Cumhuriyet Gazetesi yazarı Muharrem Feyzi’nin haberine göre Çin Müslümanları, Urimçi
Türkleri, Kırgız Türkleri ve Kaşgar Türkleri birbirleri arasında hâkimiyet mücadelesine
girişmişler ve bu durum Doğu Türkistan için endişe verici bir durum haline dönüşmüştür
(Cumhuriyet Gazetesi 20 Ağustos 1934: 2). Doğu Türkistan Türkleri kendi içlerinde sorun
yaşadığı dönemde zaman zaman Çin’in de kendi içinde sorunlar yaşadığı anlaşılmıştır.
Özellikle komünist grupların askeri teşkilatlanmaları nedeniyle Çin Hükümetinin bunlarla
mücadeleye giriştiği görülmüştür (Cumhuriyet Gazetesi 18 Eylül 1934: 2). Görüldüğü
üzere basınımız Doğu Türkistan’daki gelişmelere ilgisiz kalmamış, ancak fazlaca da yorum
yapmamıştır. Bu dönemde özellikle Cumhuriyet gazetesindeki Siyasi İcmal isimli
köşesinde konuyu Muharrem Feyzi gündemde tutmuştur. Bunlara rağmen, Türk-Rus
ilişkilerini bozmasından endişe edilerek bu dönemde Yaş Türkistan dergisinin yurda
sokulması da yasaklanmıştır (Cumhuriyet Gazetesi 11 Ekim 1934: 2).
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
130
Hikmet Zeki KAPCI - Abdullah ERDOĞAN
Çin ile Sovyet Rusya ne kadar rekabet içinde görünseler de Sovyet Rusya, Doğu
Türkistan’da Çin’in Müslüman Türklere yaptığı zulmü kışkırtmakta ve desteklemektedir.
Sovyet Rusya’nın böyle bir siyaset izlemesinin sebebi ise komşu ülkelerdeki her türlü
bağımsızlık hareketi kendi toprakları içerisinde yaşayan Müslümanlara kötü örnek
olacağını düşünmesidir. Bundan dolayı Çin’in Doğu Türkistan’da yaptığı her türlü vahşete
ya destek olmakta ya da Çin’i bu faaliyetlerine devam etmesi konusunda kışkırtmaktadır
(Ünsal, 2010: 165).
Doğu Türkistan’ın 1933 yılında bağımsızlığını ilan etmesinden rahatsız olan Sovyet Rusya,
Türklerin bağımsızlık mücadelesine engel olmak istemiştir. Bunun için Çin’e bir polis
teşkilatı kurdurup bu teşkilatı eğitecek hocalar da göndermiştir. Bu polis teşkilatını
eğitmek için Sovyet Rusya’dan getirilenler, Türkleri sindirebilmek için çeşitli zulüm ve
işkence yöntemleri de geliştirmişlerdir. Bu polis teşkilatının başlıca amacı, Doğu Türkistan
Türklerini birbirlerini ispiyon edecek hale getirmek için siyasi faaliyetler yapmak
olmuştur. Ruslar bir takım suçlar uydurmuşlar ve bu uydurdukları suçları Türkler işlemiş
gibi itiraf ettirmek için işkenceler yapmışlardır (Alptekin, 1973: 162).
Sovyet Rusya’nın Çin’de öğrettiği ve uygulattırdığı işkencelerden bazıları şunlardır: “Kadın
ve kızların tenasül organına elektrik lambaları sokmak ve cereyan vermek suretiyle
işkence etmişlerdir. İnsanların başı ve ayaklarını ayrı ayrı iki vasıtaya bağlayarak, her iki
vasıtayı ters istikamette hareket ettirmek suretiyle insanlık dışı uygulamalarına devam
etmişlerdir. Vücutta bir delik açıp buraya düğümlü bir ip sokarak iki gün beklettikten
sonra, yaranın içinde ipi testere gibi sürterek işkence yapılmıştır. Askeri eğitimlerinde
insanları hedef olarak kullanmışlar ve maden ocaklarında zehirli gazlarla insanları
öldürmek” gibi işkenceler görülmüştür (Alptekin, 1973: 162-163).
Yaşanan bütün bu işkencelerin yanı sıra Doğu Türkistan’da 1933 yılında kurulan bağımsız
devlet, Sovyet Rusya’nın baskısı, İngilizlerin pasif siyaseti ve Doğu Türkistan’ın
bağımsızlığı için mücadele edenlerin kendi içlerinde ihtilafa düşmesi gibi sebeplerden
dolayı 1934 yılının ocak ayında yıkılmıştır (Tuna, 2012: 62). Sovyet Rusya’nın Doğu
Türkistan politikası kendi çıkarları doğrultusunda zaman zaman değişikliklere uğramıştır.
Doğu Türkistan’daki bağımsızlık hareketini II. Dünya Savaşı esnasında desteklemiştir.
Bunun nedenini ise şöyle açıklayabiliriz: Daha önce Sovyet Rusya’yı Çin’den kovan
Çinlilerden intikam almak. Japonlarla harp halinde bulunan Çinlilere Amerika’nın Doğu
Türkistan üzerinden asker sevk ederek yardımda bulunmasını önlemektir. Sovyet Rusya,
Doğu Türkistan’ın Çin’e karşı ayaklanmasını desteklemiş ve bağımsızlık hareketinde
bulunulursa müdahale etmek yerine yardım dahi edeceklerini söylemişlerdir. Sovyet
Rusya, Doğu Türkistan’da Amerika’nın varlığını istemediği için böyle bir siyaset izlemiştir
(Alptekin, 1973: 174-175). Görülüyor ki; Sovyet Rusya, Doğu Türkistan’ın bağımsızlık
faaliyetlerini devletlerarası siyasette denge politikası güderek takip etmiştir.
II. Dünya Savaşı’ndan Sovyet Rusya’nın dağılmasına kadar geçen süre zarfında Doğu
Türkistan’da gerek Çin’in gerekse Sovyet Rusya’nın zulümleri şiddetlenerek devam
etmiştir. Sovyet Rusya’nın dağılması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölge üzerindeki
ilgisinde de dönüşüm başlatmıştır. Türkiye 1990’lı yıllarda bölgedeki ağırlığını arttırmak
isterken Doğu Türkistan meselesini uluslararası ve sivil düzeylerde daha sık dile
getirmeye başlamıştır. Özellikle, 1990’lı yıllarda Türkiye, dış siyaset gereği, bu coğrafyanın
insanlarına yönelik alakasında, bölge insanlarının birbirine karşı hissettiği duygusal
bağların ilerisine geçip hukuki bir boyut kazandırılmaya yönelik çalışmalar yapmıştır.
Hatta 1992 yılında Türk yetkililerinden bir heyetin Doğu Türkistan’a görevlendirilerek,
Doğu Türkistan meselesinin Birleşmiş Milletler gündemine taşınması teklif edilmiştir.
Ancak bu konuda ciddi bir gelişme yaşanmamıştır (Dağ, 2010: 176-177). Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, Doğu Türkistan’da yaşanan insanlık dışı zulüm ve işkencelere karşı
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
131
Arşiv Belgeleri Işığında Türk-Sovyet İlişkilerinde Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Faaliyetleri (1933-1934)
günümüzde de elinden geleni yapmaya çalışmaktadır. Ancak, Doğu Türkistan’daki insanlık
dışı uygulamaların önüne geçilememektedir.
Doğu Türkistan bağımsızlık mücadelesi verirken istilaya uğradığı günlerden günümüze,
değişik hak ihlallerine uğramış ve bu hak ihlalleri günümüzde de değişik uygulamalarla
devam etmektedir. Doğu Türkistan’da Türkler özellikle Mao döneminde insanlık adına
utanç verici zulümlerle karşı karşıya kalmışlardır. Kuponla yemek alma, tek tip giyinme,
Mao’nun resmi önünde eğilme, yaşanan hak ihlallerinden bazılarıdır. İşkence, idam,
çalışma kampları, dini baskı gibi insan aklına gelebilecek her türlü zulüm, Doğu
Türkistan’da günlük hayatın bir parçası olmuştur. İletişimin çok yaygın olduğu günümüzde
bile bu insanlık dışı dramlarda dünya kamuoyu haberdar değildir (Şahyar, 2010: 125).
Medyanın kontrolünü elinde tutan Çin, Doğu Türkistan’da yaptığı işkence ve katliamlardan
dünya kamuoyunun haberdar olmasını engellemeyi devlet politikası olarak benimsemiştir.
Doğu Türkistan Türkleri ise kısıtlı imkânlarıyla da olsa buna karşı koymaya
çalışmaktadırlar (Emet, 2010: 190).
Doğu Türkistan’da yapılan işkence ve insanlık dışı hak ihlalleri bütün engellemelere
rağmen duyulmaktadır. Ancak Çin’in Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto
hakkına sahip kurucu üyelerden olması göz önüne alındığında yapılan bu zulümleri
Birleşmiş Milletler’e bildirip bir çözüm yolu bulmayı düşünmek, şimdilik umutsuz bir yol
olarak görülmektedir. Uluslararası Af Örgütü ile İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün yılda iki
defa hazırlamış olduğu raporlar da dünya kamuoyu tarafından görmezden gelinmektedir
(Sönmez, 2010: 193-194). Ayrıca, Çin Doğu Türkistan’ın var oluşundan itibaren kendi
toprakları arasında olduğunu ileri sürmektedir. Hali hazırda var olan uluslararası
siyaset sisteminde, kendi hâkimiyeti altındaki Doğu Türkistan Meselesini, kendi
meselesi olarak görmektedir. Yabancı devletlerin Doğu Türkistan ile ilgilenmesine karşı
çıkmaktadır (Ekrem, 2010: 231).Her ne kadar Türkiye, Doğu Türkistan’daki insanlık dışı
uygulamaları dünya kamuoyuna duyurmaya çalışıyorsa da Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi’nde veto yetkisine sahip olmaması sebebiyle bu yetkiye sahip Çin karşısında çok
da başarılı olamamaktadır.
Doğu Türkistan bağımsızlık mücadelesi verirken göz önüne alınması gereken temel
hususlardan biri de dünya kamuoyunun desteğini elde etmektir. Doğu Türkistan’a sempati
besleyen devletler, halklar ve kurumlar bir araya getirilerek propaganda yapılmalıdır.
Bütün bu güçler bir araya getirilerek Doğu Türkistan insanlarının yaşayış standartlarının
düzeltilmesi adına Çin’e baskı yapılmalıdır (el-Verdani, 2010: 246). Dünya kamuoyu
sayesinde oluşturulacak baskı ile Çin’in yaptığı zulümlerin önüne geçilebileceği ve bir
aşama sonra da Doğu Türkistan’ın bağımsızlığının sağlanabileceği düşünülebilir.
Doğu Türkistan, bağımsız olmak istiyorsa uzun vadede dahi kazanılamayacağına dair
ümitsizliğe düşülmemeli ve ilgisiz kalınmamalıdır. Doğu Türkistan’ın bağımsızlığı için
bütün olumsuz şartlara rağmen yapılacak her türlü çalışma gelecek nesillerin bunu
başarması için daha iyi koşullarda mücadele etmesine imkân verecektir (Hüveydi, 2010:
250-251). Halkın örgütlenmesi, ekonomik, askeri, siyasi faaliyetler ve kamuoyu
oluşturmak gibi çalışmalar Doğu Türkistan’ın bağımsızlık mücadelesini verecek kuşağa
gelecekte kolaylık sağlayacaktır.
Doğu Türkistanlılar din, dil, kültür olarak Çinlilerden farklılardır. Çin’in coğrafi sınırını
tayin eden seddin de dışındadır. Bu zamana kadar asimile olmayıp varlık mücadelesi veren
Doğu Türkistan elbet bağımsızlığına kavuşacaktır (Şemseddin, 2010: 263).
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
132
Hikmet Zeki KAPCI - Abdullah ERDOĞAN
Sonuç
Büyük (Ulu) Türkistan diye adlandırılan coğrafya, Türk milletinin ana yurdu ve büyük bir
medeniyetin merkezidir. Büyük Türkistan, batısının Ruslar, doğusunun Çinliler tarafından
işgal edilmesiyle iki ayrı coğrafya gibi görünse de toprak, tarih, kültür, dil ve din
birliktelikleri göz önüne alınınca Batı ve Doğu Türkistan’ın bir bütün olduğu daha net
anlaşılmaktadır. Doğu Türkistan, Çin’in kendi kaynaklarında da geçtiği üzere, Hunların
yani Türklerin yurdudur. Çin Seddi’ni inşa ederek doğal sınırlarını belirleyen Çinliler Doğu
Türkistan topraklarını bu seddin dışında bırakarak kendi elleri ile bu coğrafyanın Çinlilere
ait olmadığını tescil etmişlerdir.
Doğu Türkistan, Çin istilasına uğradıkça bağımsızlık hareketlerine girişmiş ve bu
dönemlerde Çin ve Sovyet Rusya’nın ağır işkence ve katliamlarına maruz kalmıştır. Çin,
Doğu Türkistan’da yaptığı zulümlerin dünya kamuoyuna duyurulmamasını devlet
politikası haline getirmiştir. Birleşmiş Milletler’in daimi üyesi olarak veto hakkına sahip
olan Çin’in bu zulümleri, Birleşmiş Milletler Cemiyeti’ne de taşınamamaktadır.
Sovyet Rusya’nın Doğu Türkistan üzerindeki siyaseti kendi çıkarları doğrultusunda
değişiklik göstermektedir. Batı Türkistan’da kontrolü altında tuttuğu Türklerin
ayaklanmasından endişe eden Rusya, Doğu Türkistan’da Çin’e destek vermiştir. Ancak, II.
Dünya Savaşı’nda değişen şartlar gereği bölgeye ABD’nin gelmesini engellemek için
Türkleri desteklemiştir. Oysaki Atatürk döneminde Türkiye’nin bölgeye yoğun bir ilgi
göstermesini engellemeye çalışan da Rusya’dır. Bununla birlikte, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti, Doğu Türkistan’ın bağısızlık hareketini istiklalini kaybetmiş bütün milletlerin
istiklal arayışını desteklediği gibi desteklediğini beyan etmekle birlikte aynı ırktan
olduğumuz bir milletin bağımsızlığını gönülden desteklediğimizi vurgulamıştır. Ancak
şunu da ifade etmek gerekir ki; Türk-Sovyet ilişkilerinin bozulmaması için de hassas
davranılmıştır. Yaş Türkistan gazetesinin ülkeye sokulması yasaklanmış, gazetelerin
konuya dair haberleri fazla yoruma yer vermeden duyurması istenmiştir.
1991 yılında Sovyet Rusya’nın dağılması üzerine Türkiye’nin Türk Dünyası politikası da bu
doğrultuda değişmiş, bu coğrafyaya ilgisi artmıştır. Sovyetler Birliği dağılmış ve
Türkiye’nin Türk dünyasına ilgisi artmıştır. Yalnız burada şunu özellikle ifade etmekte
fayda vardır. Mustafa Kemal Atatürk Türk dünyası hakkında görüşlerini her zaman dile
getirmiştir. Bu konuda "Sovyetler Birliği bir gün dağılacaktır, bizim orada soydaşlarımız ve
ırktaşlarımız vardır; bugün için Sovyetler Birliği ile dostuz; ama, gün geldiğinde bu akraba
soydaşlarımızla ilgili gerekli tedbirlere hazır olmalıyız" diyerek Türk dünyasının
geleceğine dair hazırlıklar yapılmasını söylemiştir. Bunun için Atatürk kendi döneminde
dil ve tarih çalışmaları yapmış ve yaptırmıştır. Kültür birliğinin üzerinde durulması ve
ortak bir dilin oluşturulmasına çok önem vermiştir.
Atatürk’ün dediği olmuş, Sovyetler Birliği dağılmıştır. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla
bağımsız birer devlet kurma mücadelesi veren Türklere karşı insanlık dışı işkenceler ve
katliamlar yapılmıştır. Bunun en fazla yaşandığı yer ise Doğu Türkistan olmuştur. Dünya
kamuoyunun dikkatini Doğu Türkistan’daki katliamlara çekmek için Uluslararası Af
Örgütü ile İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporları dünya kamuoyu tarafından da
görmezden gelinmiştir. Doğu Türkistan, bağımsız olmak istiyorsa asla ümitsizliğe
kapılmamalı, gelecek nesilleri bu hedefle yetiştirmeye devam etmelidir. Yetişecek olan bu
nesiller, bugün atılan her adımın bağımsızlık yolunda faydasını ilerleyen zamanlarda
görecektir. Bugüne kadar asimilasyon faaliyetlerine direnip yok olmayan Doğu Türkistan
Türkleri elbet bir gün bağımsızlığına kavuşacaktır.
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
133
Arşiv Belgeleri Işığında Türk-Sovyet İlişkilerinde Doğu Türkistan’ın Bağımsızlık Faaliyetleri (1933-1934)
Kaynakça
ALİM, Abulsalam Abdulgani. (2010). “Doğu Türkistan –Ekonomik Yaşamdaki Kısıtlamalar-
Yoksulluk ve Yoksulluğun Sosyal Etkileri”. Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH
Araştırma Yayınları, s. 148-161.
ALPTEKİN, Erkin. (1990). “Doğu Türkistan’dan Hicretimizin 40. Yıl”. Erciyes Dergisi Doğu
Türkistan Yayınları.
ALPTEKİN, İsa Yusuf. (1973). Doğu Türkistan Davası. İstanbul: Otağ Yayınları.
ALTUN, Kudret. (1996). “İsa Yusuf Alptekin ve Türkistan Davası”. Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin Kuruluş ve Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu
Bildirileri. s. 41-45.
ANDİCAN, A. Ahat. (2003). Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi.
İstanbul: Emre Yayınları.
CENGİZ, Kaşgarlı İsmail. (1981). Kızıl Çin İşgalindeki Doğu Türkistan. İstanbul: Doğu
Türkistan Dergisi Yayınları.
ÇELEBİ, Ercan. (2010). “Atatürk ve Türk Dünyası”. Kastamonu Eğitim Dergisi, Cilt: 18, No:1,
s. 199-208.
DAĞ, Ahmet Emin. (2010). “Doğu Türkistan Sorununun Çözümünde Türkiye ve İslam
Dünyası”. Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 175-181.
EKREM, Erkin. (2010). “Doğu Türkistan’ın Geleceği: SWOT Analizi Metodu Üzerinden Bir
Değerlendirme”. Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 231-242.
EL-VERDANİ, İzzeddin. (2010). “Bağımsızlığa Giden Yolda Doğu Türkistan’ın Geleceğine
Dair Düşünceler”. Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 243-247.
EMET, Erkin (2010). “Doğu Türkistan’ın Uluslararası Medyada Yansıması ve
Dezenformasyon Sorunu”. Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s.
183-191.
FORBES, Andrew D.W. (1991). Doğu Türkistan’daki Harp Beyleri. (Çev.: Enver Can),
İstanbul: Doğu Türkistan Vakfı Yayınları.
GÜL, Osman Kubilay. (2007). “Doğu Türkistan’dan Türkiye’ye Hazin Bir Göç Hikâyesi”.
Turkish Studies, Volume 2 /1, s. 252-273.
HAKİM, Meryem. (2010). “Doğu Türkistan Kazaklarının 20. Yüzyıldaki İstiklal Mücadelesi”.
Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 113-122.
HAYİT, Baymirza. (1975). Türkistan Rusya ve Çin Arasında. Otağ Yayınları.
HÜVEYDİ, Fehmi. (2010). “Doğu Türkistan’ın Geleceği”. Hür Doğu Türkistan Sempozyumu.
İHH Araştırma Yayınları, s. 249-254.
KURBAN, İklil. (1995). Doğu Türkistan İçin Savaş. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
MAHLUF, Macide. (2010). Zorunlu Göç ve Uygur Diasporası”. Hür Doğu Türkistan
Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 135-144.
ORALTAY, Hasan. (1976). Kazak Türkleri. İstanbul: Türk Kültür Yayını.
SARAY, Mehmet. (1995). Atatürk ve Türk Dünyası. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.
SÖNMEZ, Gülden. (2010). “Doğu Türkistan Mücadelesi ve Sivil Toplum Kuruluşları”. Hür
Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 193-212.
Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi Sayı: 2018/12
134
Hikmet Zeki KAPCI - Abdullah ERDOĞAN
ŞAHYAR, Ataullah. (2010). “Gündelik Yaşamda Karşılaşılan İhlaller”. Hür Doğu Türkistan
Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 125-133.
ŞEMSEDDİN, Siraciddin Azizi. (2010). “Doğu Türkistan’ın Özgürlük Yolu ve Kaderini Tayin
Etme Hakkı”. Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 255-264.
TAŞÇI, M. Ali. (1985). Derleyen, Esir Doğu Türkistan İçin İsa Yusuf Alptekin’in Mücadele
Hatıraları. İstanbul: Doğu Türkistan Neşriyat Merkezi.
TUNA, Amine. (2012). Doğu Türkistan’da Asimilasyon ve Ayrımcılık. İstanbul: İHH Kitap.
ÜNSAL, Ahmet Faruk. (2010). “Doğu Türkistan’da Etnik ve Dini Ayrımcılık”. Hür Doğu
Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 163-172.
YALÇINKAYA, Alaeddin. (2010). “Doğu Türkistan Tarihinde Önemli Kavşaklar ve Çin
İşgali”. Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 27-44.
İnternet Kaynakları
*URL-1: QKurban, İklil. “Yaş Türkistan Dergisi (1929-1939)”. https://www.altayli.net/yas-
turkistan-dergisi-1929-1939. html (Erişim: 31.05.2018)
Arşiv Belgeleri
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA, Fon:490/01, Kutu:607/102,
Dosya:10)
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi (BCA, Fon:030/10, Kutu:258/735,
Dosya:5)
Gazeteler
Cumhuriyet Gazetesi. Yıl: 1933, 1934.
ResearchGate has not been able to resolve any citations for this publication.
Article
Full-text available
Today, historical, cultural and emotional bonds between Turkey and other communities within the Turkish World are in a strong state. Changing world balance makes it a necessity for Turkey to concern about other Turkish communities in other regions. Atatürk's personality and every phase of his efforts to make Turkey a modern nation can set an excellent model for today's Turkish communities. In this study, by stating Atatürk's views about the Turkish World, an answer to the question of "Can the system of Kemalist Thought be put forward as a modernization model for today's Turkish communities?" is sought.
Doğu Türkistan -Ekonomik Yaşamdaki Kısıtlamalar-Yoksulluk ve Yoksulluğun Sosyal Etkileri
  • Abulsalam Alim
  • Abdulgani
ALİM, Abulsalam Abdulgani. (2010). "Doğu Türkistan -Ekonomik Yaşamdaki Kısıtlamalar-Yoksulluk ve Yoksulluğun Sosyal Etkileri". Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 148-161.
Doğu Türkistan'dan Hicretimizin 40
  • Erkin Alptekin
ALPTEKİN, Erkin. (1990). "Doğu Türkistan'dan Hicretimizin 40. Yıl". Erciyes Dergisi Doğu Türkistan Yayınları.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kuruluş ve Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu Bildirileri. s
  • Kudret Altun
ALTUN, Kudret. (1996). "İsa Yusuf Alptekin ve Türkistan Davası". Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Kuruluş ve Gelişmesine Hizmeti Geçen Türk Dünyası Aydınları Sempozyumu Bildirileri. s. 41-45.
Cedidizm'den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi
  • A Andican
  • Ahat
ANDİCAN, A. Ahat. (2003). Cedidizm'den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi. İstanbul: Emre Yayınları.
Doğu Türkistan Sorununun Çözümünde Türkiye ve İslam Dünyası
  • Ahmet Dağ
  • Emin
DAĞ, Ahmet Emin. (2010). "Doğu Türkistan Sorununun Çözümünde Türkiye ve İslam Dünyası". Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 175-181.
Doğu Türkistan'ın Geleceği: SWOT Analizi Metodu Üzerinden Bir Değerlendirme
  • Erkin Ekrem
EKREM, Erkin. (2010). "Doğu Türkistan'ın Geleceği: SWOT Analizi Metodu Üzerinden Bir Değerlendirme". Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 231-242.
Bağımsızlığa Giden Yolda Doğu Türkistan'ın Geleceğine Dair Düşünceler
  • İzzeddin El-Verdani
EL-VERDANİ, İzzeddin. (2010). "Bağımsızlığa Giden Yolda Doğu Türkistan'ın Geleceğine Dair Düşünceler". Hür Doğu Türkistan Sempozyumu. İHH Araştırma Yayınları, s. 243-247.
Doğu Türkistan'daki Harp Beyleri
  • Andrew D W Forbes
FORBES, Andrew D.W. (1991). Doğu Türkistan'daki Harp Beyleri. (Çev.: Enver Can), İstanbul: Doğu Türkistan Vakfı Yayınları.
Doğu Türkistan'dan Türkiye'ye Hazin Bir Göç Hikâyesi
  • Osman Gül
  • Kubilay
GÜL, Osman Kubilay. (2007). "Doğu Türkistan'dan Türkiye'ye Hazin Bir Göç Hikâyesi". Turkish Studies, Volume 2 /1, s. 252-273.