ArticlePDF Available

TERİTORYALİTE BEŞERİ VE SİYASAL ETKİLEŞİMLERİN DÜZENLENMESİNDE NEDEN HÂLÂ ÖNEMLİ?

Authors:

Abstract

Teritoryalite, beşeri ve siyasi coğrafyanın temel inceleme alanlarından biridir zira mekânsal farklılaşma ve bu mekânsal farklılaşmanın nasıl gerçekleştirildiği, coğrafya disiplininin temelini oluşturmaktadır. Coğrafi alanları sınırlandırmaya ve düzenlemeye yönelik mekânsal bir kontrol stratejisi olan teritoryalite, farklı coğrafi ölçek ve bağlamlarda uygulanan bir stratejidir; beşeri ve siyasal etkileşimler için çerçevede oluşturmaktadır. Her ne kadar devletler-sistemi bağlamında sınırlarının öneminin azaldığı ve var olan mekânsal ayrımların artan akışkanlıklar neticesinde dönüşeceği küreselleşme söylemleri içerisinde ileri sürülse de teritoryalite hâlâ devletler ve diğer düzeylerde varlığını devam ettirmektedir. Bu bakımdan da temel mekânsal kontrol stratejilerinden biri olan teritoryalite, beşeri ve siyasal etkileşimlerin düzenlenmesinde hâlâ belirleyicidir. Beşeri eylemin öz itibarıyla yerel nitelik gösterdiği ve yönetimsel/siyasal örgütlenmelerin mekân üzerinde kontrol kurmaya çalıştığı dikkate alındığında teritoryalite kavramının daha geniş bir açıdan ele alınması gerekmektedir. Bu bağlamdaçalışmada, farklı disiplinlerde teritoryalite üzerine yapılmış çalışmalardan istifade edilerek ancak coğrafya disiplini çerçevesinde kalınarak teritoryalitenin neden hâlâ beşeri ve siyasal etkileşimler için önemli olduğu üzerinde durulacaktır.
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
317
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
International Journal of Social Inquiry
Cilt / Volume 12 Sayı / Issue 1 2019 ss./pp. 317-343
TERİTORYALİTE BEŞERİ VE SİYASAL ETKİLEŞİMLERİN
DÜZENLENMESİNDE NEDEN HÂLÂ ÖNEMLİ?*
Samet YILMAZ** Çiğdem AYDIN KOYUNCU***
Makale Geliş Tarihi-Received: 07.03.2019
Makale Kabul Tarihi-Accepted: 13.05.2019
ÖZ
Teritoryalite, beşeri ve siyasi coğrafyanın temel inceleme alanlarından biridir
zira mekânsal farklılaşma ve bu mekânsal farklılaşmanın nasıl
gerçekleştirildiği, coğrafya disiplininin temelini oluşturmaktadır. Coğrafi
alanları sınırlandırmaya ve düzenlemeye yönelik mekânsal bir kontrol
stratejisi olan teritoryalite, farklı coğrafi ölçek ve bağlamlarda uygulanan bir
stratejidir; beşeri ve siyasal etkileşimler için çerçevede oluşturmaktadır. Her
ne kadar devletler-sistemi bağlamında sınırlarının öneminin azaldığı ve var
olan mekânsal ayrımların artan akışkanlıklar neticesinde dönüşeceği
küreselleşme söylemleri içerisinde ileri sürülse de teritoryalite hâlâ devletler
ve diğer düzeylerde varlığını devam ettirmektedir. Bu bakımdan da temel
mekânsal kontrol stratejilerinden biri olan teritoryalite, beşeri ve siyasal
etkileşimlerin düzenlenmesinde hâlâ belirleyicidir. Beşeri eylemin öz
itibarıyla yerel nitelik gösterdiği ve yönetimsel/siyasal örgütlenmelerin
mekân üzerinde kontrol kurmaya çalıştığı dikkate alındığında teritoryalite
kavramının daha geniş bir açıdan ele alınması gerekmektedir. Bu bağlamda
* Bu çalışma hazırlanmakta olan “Avrupa Birliği ve Teritoryalite: Birlik Mekânının
Teritoryalleşmesi ve İçerisi-Dışarısı Ayrımı” başlıklı doktora tezinden
üretilmiştir.
** Arş.Gör., Bursa Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Uluslararası İlişkiler Bölümü, Bursa/Türkiye. sametyilmaz@uludag.edu.tr
*** Doç.Dr., Bursa Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,
Uluslararası İlişkiler Bölümü, Bursa/Türkiye. cigdema@uludag.edu.tr
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
318
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
çalışmada, farklı disiplinlerde teritoryalite üzerine yapılmış çalışmalardan
istifade edilerek ancak coğrafya disiplini çerçevesinde kalınarak
teritoryalitenin neden hâlâ beşeri ve siyasal etkileşimler için önemli olduğu
üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Teritoryalite, Mekânsal Kontrol, Mekânsal
Farklılaşma, Sınırlandırılmışlık, Beşeri ve Siyasal Etkileşimler.
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
319
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
WHY TERRITORIALITY STILL MATTERS IN
REGULATING HUMAN AND POLITICAL
INTERACTIONS
ABSTRACT
Territoriality is one of the core concepts of human and political geography
since spatial differentiation and how this differentiation is achieved are
essentially the basics of geography discipline. Thus, as a spatial control
strategy or claim aiming to regulate interactions through demarcating and
bounding geographical areas, territoriality is performed in various
geographical spheres and contexts, and still matters in human and political
interactions. Although amid the globalization discourse in the context of
inter-state system, it is claimed that borders have been gradually faded, and
flows will alter the old spatial separations, territoriality still exists in shaping
interactions. So, the concept should be considered in a broader context
because human action is essentially local, and polities struggle to exert
control on space. In this framework, rather than a comprehensive empirical
study, the article deals with why territoriality still matters in regulating
human and political interactions, drawing on different disciplines about
territoriality but remaining within the geography.
Keywords: Territoriality, Spatial Control, Spatial Differentiation,
Boundedness, Human and Political Interactions.
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
320
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
GİRİŞ
Sack’ın (1997: 1) da belirttiği üzere beşer coğrafi bir varlıktır ve
coğrafi olmak kaçınılmazdır.” İnsanlar, çevreyi şekillendirir ve
dönüştürürler; kendileri de dönüştürdükleri çevrenin etkisi
altındadırlar ve bireysel, kolektif veyahut örgütsel olarak belli
amaçlarını yerine getirmek amacıyla yeryüzünde bölünmüş alanlar
oluştururlar. Bu bakımdan da yeryüzü oldukça kompartımanlaşmış
bir yapı göstermektedir. Her bir coğrafi kompartıman da kendi
niteliklerini haizdir ve bireyler ile gruplar/örgütlenmeler arasındaki
ilişkileri düzenlemektedir. Tarih boyunca farkı coğrafi ölçek ve
bağlamlarda çeşitli mekânsal ayrımlar gözlemlenmiştir ve her dönem
yeni mekânsallıklar ortaya çıkarmıştır. Nitekim Schmitt (aktaran,
Brown, 2011: 52), bütün dönemlerin yeni mekânsal düzenler üzerine
kurulu olduğunu söyler.
Mekânsal farklılaşma coğrafi araştırmanın temelini oluşturmaktadır.
Hem beşeri hem de fiziki coğrafyacılar kendi araştırma alanları
çerçevesinde yeryüzündeki mekânsal ayrışım biçimlerini incelerler.
Nitekim sırasıyla fiziki coğrafya ile beşeri coğrafyanın kurucusu
olarak addedilen Alexander von Humboldt ile Carl Ritter, kendi
yaklaşımları çerçevesinde yeryüzündeki mekânsal farklılaşmayı tasvir
etmeye ve anlamlandırmaya çalışmışlardır (Tümertekin vd., 2016: 18-
23). Bu bakımdan mekânsal farklılaşmanın incelenmesi, coğrafyaya
kimliğini kazandıran temel unsur olarak belirtilebilir (Gümüşçü, 2017;
Özgüç vd., 2017). Teritoryalite de esas itibarıyla mekân üzerinde
sosyal ve siyasal gücün uygulanmasına ve mekânların birbirinden
ayrıştırılmasına yönelik örgütsel bir ilke olması sebebiyle hem beşeri
hem de siyasi coğrafyanın temel inceleme unsurlarından biridir zira
birincisi öncelikli olarak yer-mekân-toplum ilişkilerini (place-space-
society relations) analiz ederken (Fouberg vd. 2012: 8) ikincisi
teritorya, mekân, yer, siyaset, politika (policy) ve güç kavramlarının
kesişimi olarak belirtilebilir (Jones vd., 2004: 2).
Teritoryalite hem günlük ölçekte hem örgütsel etkileşimlerde
gözlemlenebilir mekânsal bir kontrol stratejisidir; siyasal, ekonomik,
sosyal vb. etkileşimlerin sınırlandırılmış bir coğrafi alan üzerinden
işleyeceği mesajını barındıran bir sahiplik iddiasıdır (claim). Her ne
kadar yakın zamanlarda akışkanlıkların arttığı ve eski teritoryal
ayrımların seyrelmekte olduğu ileri sürülse de (Castells, 2008; Scholte,
2005) insanlar ve yönetimsel/siyasal örgütlenmeler (polity), belli
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
321
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
mekânları doldurmakta ve şekillendirmektedir: “Teritoryal mekân
tasavvuru varlığını devam ettirmektedir (Forsberg, 1996: 357). Bu durum
ulus devletler için de geçerlidir. Küreselleşme söylemleri içerisinde
var olan ölçek hiyerarşilerinin ve e geçmiş ölçeklendirme (nested
scalings) konseptlerinin dönüştüğü ve artan akışkanlıkların küresel ile
ulusal ayrımını belirsizleştirdiği ileri sürülse de (Sassen, 2003; 2005)
“devletler, teritoryal mekânların örgütlenmesinde ve mekânsal anlamlar
yaratmada, her ne kadar bu mekânlar artan ölçüde geçirgen (porous) hâle
gelse de hâlâ önemli aktörlerdir” (Paasi, 2009).
Güç ilişkilerinin kurumsallaşması ve mekânların diğerlerinden
ayrıştırılmasında çeşitli stratejileri uygulanabilir. Bununla birlikte
teritoryalite, mekânsal ayrımların oluşturulmasında hâlâ yaygın
olarak uygulanan bir kontrol stratejisidir ve tüm coğrafi ölçeklerde
tatbik edilebilir. Peki, beşeri ve siyasal etkileşimlerin
düzenlenmesinde teritoryalite neden hâlâ önemli ve işlevseldir?
Açıktır ki bu soruya teorik ve pratik olarak farklı değişkenler
bağlamında yanıtlar üretilebilir. Bununla birlikte çalışmada şu
hususlar ön plana çıkartılacaktır. İlk olarak teritoryalite, gücü görünür
hâle getirerek güç ilişkilerinin kurumsallaşmasında yalınlık ve açıklık
sağlar. İkinci olarak teritoryalite, sınırlandırılan ve üzerinde gücün
örgütlendiği coğrafi alanı bireyler ve gruplar in bilinir hâle getirir;
belirsizlikleri azaltır ve böylece koruma sağlar. Üçüncü olarak
teritoryalleşmiş güç ilişkileri ve alanlar, farklı coğrafi ölçeklerdeki
etkileşimler için çerçeve oluşturur ve onları düzenler. Son olarak
teritoryalite, yeni güç biçimlenimlerinin şekillenmesini sağlar. Tüm bu
unsurlar, teritoryalitenin beşeri ve siyasal etkileşimler için işlevsel bir
çerçeve sunmasını beraberinde getirmektedir.
Teritoryalite, yalnızca coğrafya içerisinde değil, etoloji, biyoloji,
antropoloji, psikoloji gibi çok farklı disiplinler çerçevesinde de ele
alınmaktadır ve kavramın analizine yönelik çalışmalar, biyolojik-
sosyal ayrışması çerçevesinde konumlanmaktadır (Storey, 2001: 9-20).
Bu bağlamda ilgili çalışmanın temel çerçevesi coğrafya disiplini
olmakla birlikte, ileri sürülecek olan argümanlar, teritoryalite üzerine
farklı disiplinlerde yapılan çalışmalarla da desteklenecektir zira
teritoryalite, ontolojik açıdan nesnel, epistemolojik açıdan öznel bir
olgudur. Sosyal bir tür olan insanların biyolojik doğasının da bir
işlevidir ve toplumsal sonuçları bulunmaktadır (Hickman, 2016: 21).
Başka bir şekilde belirtmek gerekirse ister tekil isterse de kolektif
düzeyde olsun teritoryalite, farklı rasyonaliteler ve dürtülerle
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
322
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
(stimulations) gerçekleştirilebilir. Bu bakımdan da teritoryaliteyi ve
aynı zamanda teritoryayı kapsamlı ve bütünlüklü olarak
anlayabilmek için biyolojik-sosyal ikililiğinin aşılması gerekmektedir
(Brighenti, 2010a).
1. TERİTORYALİTE: MEKÂNSAL KONTROL YOLUYLA
KOMPARTIMANLAŞMA
Yukarıda da belirtildiği üzere teritoryalite, çok farklı disiplinler
çerçevesinde ele alınmış ve her bir disiplin kendi değişkenleri
bağlamında teritoryal eylemlerin temellini ortaya koymaya
çalışmıştır. 18. yüzyılda ağırlıklı olarak hayvanlara yönelik bir
davranış biçimi olarak görülmüş ve 20. yüzyılın başlarına kadar
etoloji disiplini çerçevesinde ele alınmıştır. Daha sonra evrim
teorisinin de etkisiyle teritoryalite, her ne kadar beşeri davranış
kalıpları çerçevesinde konumlandırılsa da insanlar ile hayvanlar
arasında analojiler kurularak ele alınmış ve çıkarımlarda
bulunulmuştur. Biyolojik olarak belirtilebilecek bu yaklaşımlara göre
insanlar ve hayvanlar, aynı türün farklı görünümleridirler ve bu
sebeple de benzer saik ve dürtülerle teritoryal eylemlerde bulunurlar.
1960’lardan itibaren ise teritoryalitenin beşeri yönü daha fazla ön
plana çıkarılmış ve antropologlar ile psikologlar, coğrafi konum ve
fiziki koşulların insanların teritoryal eylemleri üzerinde etki ortaya
çıkardığını ileri sürmüşlerdir. Ancak bu antropolojik ve psikolojik
yaklaşımlar da bireysel ve kolektif düzeyde belli içgüdü (instinctive)
ve dürtülerin insanların teritoryal davranış ve eylemlerini
yönlendirdiği üzerinde durmuştur. Teritoryalite üzerinde yapılmış
olan bu çalışmalarda iki unsurun belirgin olduğu ileri sürülebilir.
Bunlardan birincisi, teritoryalitenin temel olarak sınırlandırılmış bir
coğrafi alanın istenmeyen unsurlara (intruder) karşı korunmasına
yönelik olduğu iddiasıdır. İkincisi ise bireyler ve grupların belli
hedefleri gerçekleştirmek amacıyla farklılaştırılmış ve diğerlerinden
ayrıştırılmış mekânlar oluşturmalarıdır (Yılmaz, 2018: 135-139).
Teritoryalite, yalnızca mekânın sınırlandırılmasına ve dışarıya karşı
korunmasına ilişkin değildir; daha geniş bir sosyal ve örgütsel
çerçevede ele alınmalıdır zira insanlar, çeşitli hedeflerle teritoryal
düzenler oluştururlar (Edney, 1974; Malmberg, 1980; Taylor, 1988). Bu
bakımdan teritoryalite, ortaya çıkardığı sonuçlardan ayrı olarak,
beşeri etkileşimlerin düzenlenmesinde rasyonel ve kurucu bir
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
323
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
eylemdir. Bireyler ve gruplar, biyolojik ya da psikolojik dürtülerden
ziyade bilinçli olarak belli alanları sınırlandırarak kontrol altına
almakta ve diğer birey ve gruplara karşı bu alanlar üzerinde kontrol
tesis etmektedir. Sack’ın (1986: 19) ifadesiyle teritoryalite, “bireylerin
veyahut grupların belli bir coğrafi alanı sınırlandırarak ve o alan üzerinde
kontrol iddia ederek ilişkileri, unsurları ve insanları kontrol etme veyahut
bunlar üzerinde nüfuz kurma girişimidir.” Başka bir şekilde belirtmek
gerekirse teritoryalite, coğrafi alanın açıkça belirlenmiş bir şekilde
bölünmesine ve nüfuz alanları oluşturulmasına yönelik davranışsal
bir görüngüdür (Soja, 1971: 19). Bu bakımdan da gücün birincil
coğrafi tezahürlerinden biridir (Sack, 1983: 5) zira sınırlandırma,
bazılarının dışarıda bırakılmasını beraberinde getirmekte ve böylece
ayrıştırılmış bir mekânsallık üzerinden etkileşimler
yönlendirilmektedir. Teritoryalite, coğrafi olarak her seviyede
uygulanabilir nitelikte bir stratejidir (Sack, 1983: 55).
Varoluşsal, operasyonel, ekolojik, biyolojik, psikolojik ve siyasal gibi
farklı teritoryalite türleri vardır ve bunlar birbiriyle ilintili olabilir
(Forsberg, 1996: 359-362). Siyasal olarak teritoryalite, ağırlıklı olarak
modern devletin kurucu unsurlarından biri olarak görülür ve içeriği
de modern devletin yapısına göre belirlenir. Bununla birlikte
teritoryalite, yalnızca modern devlete özgü değildir; modern devletin
teritoryalitesi ve teritoryası özellikli biçimlenimlerdir (Gottmann,
1973; Elden, 2013). Bu bakımdan kavram, daha geniş bir tarihsel ve
siyasal bağlamda ele alınmalıdır (Agnew, 1994; Forsberg, 1996;
Brenner, 1999; Moisio vd., 2013) zira modern devletin yapısı ve ortaya
çıkardığı teritoryal biçimlenim, tüm dünya tarihine teşmil olmuş bir
model değildir. Şehir-devletleri, imparatorluklar, mutlakıyetçi
devletler vb. örgütlenmeler de kendi teritoryal düzenlerine sahiptir
(Brenner vd., 2003: 7). Daha da önemlisi teritoryalite, temel beşeri
davranış biçimlerinden biridir ve bu bakımdan insanların teritoryal
davranmaya devam edecekleri ve yeni teritoryal biçimlenimler
oluşturacağı ileri sürülebilir. Ayrıca teritoryalite rasyonel ve kurucu
bir eylem olsa dahi, insanların biyolojik veyahut psikolojik
ihtiyaçlarına yanıt oluşturabilir zira biyolojik ya da psikolojik
dürtülerle icra edilen teritoryal bir eylem de pekârasyonel şekilde
gerçekleştirilebilir. Bu bakımdan da teritoryal kontrolün neden hâlâ
yaygın bir strateji olduğunu açıklamak için beşeri faktörlerin dikkate
alınması gerekmektedir.
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
324
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
2. TERİTORYALİTE NEDEN HÂLÂ ÖNEMLİ?
Daha önce de belirtildiği üzere her ne kadar artan akışkanlıkların
teritoryal ayrımları ortadan kaldırdığı ve mekânların iç içe geçmiş
örüntülü bir yapı aldığı ileri sürülse de farklı ölçeklerde teritoryal
bölünmüşlükler varlığını sürdürmektedirler. Güç ilişkilerinin
kurulmasını sağlaması, güvenli bir kompartıman oluşturması,
etkileşimleri düzenlenmesi ve yeni biçimlenimlerde ortaya çıkması,
teritoryalitenin mekânsal farklılaşmanın gerçekleştirilmesinde hâlâ
işlevsel olmasını beraberinde getirmektedir.
2.1. Teritoryalite Gücü Somutlaştırarak Güç İlişkilerini
Yalınlaştırır
Teritoryalitenin en önemli çıktılarından biri, güç veyahut kontrol
ilişkilerinin sınırlandırılmış ve coğrafi olarak kısıtlanmış bir alan
üzerinden işlemesidir. Başka bir şekilde belirtmek gerekirse güç,
mekânsal ve teritoryal düzen üzerinden kurulmaktadır (Sack, 1986:
32-33; Storey, 2001: 6-7). İster açık ister zımni olsun teritoryalitenin
temel (siyasal) motifi, gücün sınırlandırılmış coğrafi bir alan
üzerinden örgütlenmesi ve uygulanmasıdır. Bu bakımdan da
teritoryal eylemler, sosyal ve siyasal aktörler arasındaki etkileşim
süreçlerini bünyesinde barındırmaktadır (Storey, 2015: 221). Güç her
zaman görünür veyahut somut değildir; teritoryalite gücü somut hâle
getirir ve nırlandırılan coğrafi alan çitler, sınır kapıları, sınır
muhafızları gibi işaretleyicilerle fiziki bir referansa sahip olur
(Delaney, 2005: 78). Aslında bu süreç, Sack’ın (1983: 55-56) de belirttiği
üzere aktörler-arası bir etki süreci şeklinde gerçekleşmektedir. Bu
süreçte bir X aktörünün Y aktörü üzerinde etki ortaya çıkarabilmesi
veyahut da Y’yi kontrol edebilmesi için X’ten Y’ye giden bir enerjinin
olması gerekmektedir. İki aktör arasında etkileşimi sağlayan bir unsur
bulunmalıdır. İşte teritoryalite, aktörler arasındaki bu etkileşimi kuran
enerji niteliğindedir. Söz konusu enerji, coğrafi alanın
sınırlandırılması üzerinden işlemektedir. Teritoryal bir düzen
içerisinde aktörler arasındaki güç veyahut iktidar ilişkileri hem
doğrudan hem de dolaylı yollarla kurulur ancak dolaylı etkileşimler,
teritoryalitenin ayırt edici yönünü oluşturmaktadır. Bu şekilde
aktörler arasındaki etkileşim kanalları belli bir çerçeveye oturtulmuş
olur.
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
325
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
Güç ilişkileri bir süreçtir ve formel ya da enformel kurallar yoluyla
tanımlanabilir. Bu sürecin temeli, gücün sınırlandırılmış bir coğrafi
alan üzerinden teritoryal olarak ileri sürülmesi ve örgütlenmesidir.
Bununla birlikte teritoryalite, gücün kim tarafından kullanıldığından
ziyade gücün nasıl somutlaştığını veyahut da görülebilir hâle
geldiğini ortaya koymaktadır. Bu bakımdan burada esas vurgu,
kontrol eden veyahut edilenden ziyade teritoryalitenin kendisinedir.
Güç ilişkileri açısından teritoryalite bir nesne değil, ilişkiselliktir
(Sack, 1983: 56). Sınırlandırılan coğrafi alanın kendisi, güç ilişkilerini
görünür ve somut kılan failin kendisidir (Sack, 1986: 33). Bu bakımdan
teritoryalleşmiş bir düzen, aktörler arasında bir etkileşim ve iletişim
biçimi oluşturur.
Teritoryalite tüm seviyelerde görülebilir. Çocukların bir ev
içerisindeki bazı odalara girmelerinin ebeveyn tarafından
yasaklanması ve kısıtlanması (Sack, 1983: 56; 1986: 15-16) veyahut da
bir kişinin özel arazisini çitle çevirmesi coğrafi olarak daha alt-
ölçeklerdeki örnekler olarak belirtilebilir. Bu şekilde alan tasnif edilir
(classification) ve alana erişebilirlik (accessibility) düzenlenir.
Teritoryal kontrolün derecesi ve yoğunluğu bağlama göre değişebilir.
Yüksek güvenlikli bir hapishane bir evden daha teritoryaldir. Farklı
mekânsallıkların tek bir teritoryada bütünleştiği ve coğrafi konteyner
niteliğindeki modern devletler ise (Taylor, 1994; Arı, 2013: 37-55)
imparatorluklardan (Doyle, 1986; Power, 2009) daha teritoryal bir
yapıya sahiptir. Bazı durumlarda ise siyasal açıdan teritoryalite,
Vollaard’ın (2009) kavramsallaştırmasıyla belirtmek gerekirse organik
veyahut işlevsel olabilir. Şayet teritoryalite, bireylere veyahut
topluluklara sosyal kimlik sağlıyor ve teritoryal hiyerarşi, ulus-
devletler gibi toplumsal hayatın büyük bir bölümünü kapsıyorsa
(Mann, 1984; Giddens, 1985) o halde teritoryalitenin organik olduğu
ve teritoryal kontrol derecesi ve yoğunluğunun da yüksek olduğu
ileri sürülebilir. Buna karşılık teritoryal kontrol ve sınırlandırma kısmi
ve belli işlevleri görmek amacına yönelik ise işlevsel teritoryaliteden
bahsedilebilir. Bu durumda teritoryal kontrol daha gevşektir ve
bireylerin aidiyet duygusu da zayıf ya da yoktur.
2.2. Teritoryalite Güvenlik Sağlar ve Fırsatlar Sunar
Teritoryalitenin beşeri ve siyasal etkileşimlerde hâlâ önemli olmasının
bir diğer sebebi de birey ve toplumlara güvenlik sağlaması ve fırsatlar
yaratmasıdır zira teritoryalite, esasında bir coğrafi alanı belli bir
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
326
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
birey/grup lehine sınırlandırarak alan üzerindeki kaynaklar ve
süreçler üzerinde kontrol kurmayı sağlamaktadır. Başka bir şekilde
belirtmek gerekirse teritoryal eylemler, birey ve gruplar için
mekânları bilindik (familiar) kılar; böylece farklı bir coğrafi alan türü
olan teritoryanın kurumsallaşmasını sağlar.
Teritorya kavramı oldukça tartışmalıdır (Sassen, 2008; Painter, 2010;
Antonsich, 2010; Elden, 2010; 2013) ve genellikle siyasal yönü ön plana
çıkartılacak şekilde tanımlanmaktadır. Buna göre teritorya, belli bir
siyasal birim ya da grubun üzerinde kontrol ve hak iddia ettiği bir
mekân bölümüdür (Dahlman, 2009: 77). Özellikle siyasi coğrafya
alanında kavram devleti refere eder şekilde kullanılmakta ve farklı
teritorya tanımları da devlet bağlamında konumlandırılmaktadır.
Bununla birlikte tıpkı teritoryalite gibi teritorya da daha kapsamlı
olarak ele alınmalıdır zira ev, mahalle, şehir gibi yapılar ya da AB gibi
ulus-üstü birimler de (Bialasiewicz vd., 2005; Pullano, 2009) şu
veyahut bu şekilde bir teritoryaya sahiptir. Bu bağlamda Sack (1986:
19), teritorya kavramını daha geniş bir çerçevede ele alır. O’na göre
teritoryalite, yeni bir coğrafi alan türü olan teritoryayı ortaya çıkarır
ve bu alan türü, yer ve mekân gibi diğer coğrafi alan türlerinden
farklıdır. Yer ve mekânlardan farklı olarak teritoryalar üzerinde daimi
nitelikte kontrol iddiasının olması gerekmektedir. Bu bakımdan da
bireyler, kaynaklar ve süreçler üzerinde kontrol kurmaya yönelik
eylemler, alan sınırlandırılmasıyla birlikte, teritoryayı ortaya
çıkarmakta ve sahiplik iddiası istikrarlı ve kurumsal hâle
getirmektedirler. Böyle bir tanımlama teritorya kavramının farklı
coğrafi ölçek ve bağlamlarda kullanılmasına olanak sağlasa da açıktır
ki teritorya, teritoryal kontrol kurmanın ötesinde başka unsurları da
bünyesinde barındırmaktadır. Özellikli bir teritorya, zaman ve
mekâna bağlı olarak kendisine özgü unsurlara sahip olabilir (Sassen,
2008; Elden, 2010; 2013) zira teritorya ve teritoryalite farklı (Sassen,
2013) ancak birbirlerine bağlı (interconnected) kavramlardır (Yılmaz,
2018: 147-149). Bu sebeple de Antonsich (2010), sınırlandırılmış ve
coğrafi olarak limitleri belirlenmiş bir alanın doğrudan teritorya
olarak değil, teritoryal olarak tanımlanması gerektiğini ileri sürer. O’na
göre böyle bir kavramsallaştırma devlet dışındaki aktörler için de
teritorya kavramının kullanılmasını sağlar zira tüm örgütlenmeler
teritoryal eğilimlere sahiptir. Belirtilen bu önermeler dikkate
alındığında şu husus ileri sürülebilir ki özellikli bir teritorya, kendi
niteliklerine sahiptir ancak teritoryal eylemlerin bir işlevidir ve iki
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
327
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
unsuru bünyesinde barındırmaktadır: Fiziki/maddi ve ilişkisel
(Brighenti, 2010a).
Açıktır ki teritorya fiziki/maddi bir olgudur. nırlandırılmış coğrafi
alan somut varlığa sahiptir; çeşitli işaretlerle görünür ve fark edilir
hâle getirilir (Sack, 1986: 32-33). Bu süreç aslında dışarıdakilere bir
mesajdır. Şehir duvarları, çitler, dikenli teller, ‘girilmez’ tabelaları,
sınır muhafızları, şehirlerin banliyölerindeki duvarlar (ghetto walls),
sınır işaretleri ve sınır taşla gibi simgeler veyahut işaretler,
kontrolün ve yönetimin teritoryal bir mekânsallık çerçevesinde
imlendiğini gösterir nitelikteki unsurlardır (Vollaard, 2009: 693).
Özellikle devletler için sınır koymak önemlidir zira sınırlar,
devletlerin kurucu unsurlarındandır; hem siyasal teritoryaların bitim
hatlarını gösterirler hem de pratik süreçlerin bu ayrımlar üzerinden
işleyeceği mesajını taşırlar (Kireevi, 2015). Devlet sınırları, içeride
bulunan bireyler için de mesaja sahiptir. Sınırlar kapsamındaki coğrafi
alanda belirsizliklerin azaldığı imgesi ve mesajı bulunmaktadır
(Parker, Adler-Nissen, 2012).
Teritoryal eylemlerin neticesi olarak işlevsellik kazanan
sınırlandırılmış alan, içeridekiler için güvenli bir barınak (shelter)
sağlamaktadır (Gottmann, 1973: 14-15). Güvenlik veyahut koruma,
teritoryanın birincil işlevidir zira bireyler ve örgütsel yapılar, teritorya
yoluyla kendi varlıklarını inşa ederler. Bu durum, teritoryanın
yalnızca fiziki/maddi boyutuyla ilgili değildir; aynı zamanda
bireylerin ve mekânının kendisinin de kimlik kazanması ve
tanımlanması açısından anlam ifade etmektedir. Teritorya,
mekânsallaşmış ve sosyal niteliğe sahip kimlikler ve anlamlar üretir
(Soja, 1971: 33; Paasi, 2000; Delaney, 2009: 203-205). Teritoryalite
coğrafi kompartımanlar oluşturup onları bilindik hâle getirdiği için
içerisi güvenlik, barış ve ilerleme olarak görülür (Delaney, 2005: 19).
Teritoryanın güvenlik işlevi, çeşitli coğrafi ölçeklerde görülebilir ve
farklı disiplinler çevresinde ele alınabilir. Örneğin insanlar ve diğer
canlılar arasında analojiler kurarak teritoryal eylemleri açıklamaya
çalışan Ardrey (1966), tüm canlıların, kendisinin teritoryal zorunluluk
(territorial imperative) olarak tanımladığı koşula uygun olarak
davranmak durumunda olduğunu ileri sürer ve bu hususta
Japonya’nın 1941 yılında gerçekleştirdiği Pearl Harbour saldırısını
örneklendirir. O’na göre Japonya’nın Pearl Harbour saldırısı
sonrasında ABD’nin Mihver Devletlere savaş ilan etmesi ve aktif
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
328
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
olarak savaşa dâhil olması, temelinde içgüdülerin bulunduğu
teritoryal bir davranıştır zira ABD’nin tepkisi rasyonel bir eylem
olmaktan ziyade irrasyonel bir tepkidir. Şöyle ki Ardrey’e göre
Japonların saldırısı, aslında ABD’ye çok fazla zarar vermemiştir.
Japonlar da ABD’ye saldırırken ABD’nin reaksiyon göstereceklerini
tahmin etmekteydiler ancak onlara göre böyle bir reaksiyonun ortaya
çıkaracağı riskler düşüktü. Japonlara göre ABD, böyle bir saldırıya
aşırı tepki göstermeyecekti zira söz konusu saldırı, ABD’ye çok büyük
ve yıkıcı zararlar vermeyecekti. Japonlar, ABD’nin vereceği tepkileri
aslında rasyonel bir şekilde hesapladılar ve saldırılarını da bu
minvalde gerçekleştirdiler. Ancak Ardrey, Japonların irrasyonel olanı,
yani Amerikalıların kendi teritoryalarını koruma güdüsüyle hareket
edeceklerini düşünemediklerini ileri sürmektedir zira beşeri hayatta,
sosyal bir teritoryaya geçilse bile, evrensel teritoryal ilkeye göre
hareket edilir ve bu da teritoryal zorunluluktur. Bu teritoryal
zorunluluk, alanın dışarıdan gelecek olan etkilere karşı irrasyonel bir
güdüyle savunulmasıdır. Daha alt coğrafi ölçeklerde ise güvenlik
kendisini mahremiyet (privacy) şeklinde de izhar edebilir. Örneğin
Pastalan (1970), teritoryalitenin kontrol ve sahiplikle (ownership) ilgili
olduğunu ve bu bakımdan da bireyler için psikolojik bir referansı
bulunduğunu ileri sürer. O’na göre teritoryalite, bireyler için
mahremiyet ifadesidir. Benzer şekilde Colman (1968) da tedavi
sürecinde hastaların evlerinde kendilerini daha rahat hissettiklerini
gözlemlemiştir. Bu bakımdan da tüm coğrafi ölçeklerde teritoryal
alanlar, bireyler ve gruplar için güvenlik ve mahremiyet
sağlamaktadır.
Teritorya, aynı zamanda birey ve gruplar için fırsatlar sunar zira
coğrafi bir alanın sınırlandırılması, kaynaklar üzerinde kontrolü de
beraberinde getirmektedir; kaynakların tasarrufu, belli bir
bireyin/grubun lehine kısıtlanır. Böyle bir kontrol hem içeride
toplumsal ilişkilerin hiyerarşik hâle gelmesini hem de kaynakların ve
ayrıcalıkların dışarıya karşı korunmasını içerir. İçerideki gruplardan
biri eşitsiz bir şekilde kaynakları kontrol eder ve dışarıdakilerin
yararlanmasına karşı kısıtlar getirir (Gottmann, 1973: 14-15, Sack,
1986: 36-40). Teritorya gücü içerdiği veyahut da güce mekânsallaşmış
bir biçem kazandırdığı için karar-alıcıların ve güç kaynaklarının bir
araya geldiği bir blok olarak da görülebilir (Allen, 2009: 199-205).
Bununla birlikte içeride güç ilişkilerinin hiyerarşik bir hâle
gelmesinden ayrı olarak, bir coğrafi alanın sınırlandırılması ve
anlamlandırılmasının kendisi zaten içeridekiler için bir fırsatlar ve
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
329
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
ayrıcalıklar mekânı oluşturmak anlamına gelmektedir. Açıktır ki
modern devlet, bu hususta en belirgin örneklerden biridir zira
içeridekilere, yani vatandaşlara, dışarıda kalanların sahip olmadığı bir
takım mekânsallaşmış hak ve ayrıcalıklar sunmaktadır. Benzer şekilde
Antik Yunan’da da polis yapılanması içerisinde sonradan değil,
doğumla kazanılan vatandaşlık (yerlilik) yoluyla içeridekilere
mekânsal nitelikte çeşitli haklar verilmiştir (Elden, 2013: 21-26;
Gottmann, 1973: 17-19).
Teritorya, teritoryal eylemlerin neticesi olarak işlevselleşir ve güvenlik
ile fırsatlar sağlar; bünyesindeki bireylere ve gruplara mekânsallaşmış
hak ve ayrıcalıklar sunan güvenli bir kompartımanadır. Güvenlik ve
fırsatların yoğunluğu bağlama göre değişir. Daha küçük bir coğrafi
ölçekte bir ev birey için en güvenlik teritoryal alan olarak görülebilir.
Bununla birlikte güçlü bir kültürel konteyner olan modern ulusal
devlet, güvenlik ve koruma konusunda birincil mekân haline gelebilir
ve diğer teritoryal alanların ötesinde bir anlama sahip olabilir. Bu
bakımdan tüm bu süreçler, esasında özneldir; zaman ve mekâna göre
değişebilir. Ancak bağlamdan ayrı olarak teritoryal bölünmüşlükler,
tüm coğrafi ölçeklerde ve farklı yoğunlukta venlik sağlamakta ve
fırsatlar sunmaktadır. Bu durum, teritoryalitenin fiziki/maddi ve
sosyal boyutunun en önemli göstergesidir ve ortaya çıkan
mekânsallıklar, ilişkisel bir nitelik alarak birimler arasındaki
etkileşimleri yönlendirir.
2.3. Teritoryalite Etkileşimleri Düzenler
Mekânsal bir kontrol stratejisi olarak teritoryalite çok çeşitli ölçeklerde
uygulanabilir. Güç, mekân boyunca kontrol ve sahiplik iddia
üzerinden işler hâle gelir ve kompartımanlaşmış mekânlar
etkileşimler için çerçeve ve anlam sağlar. Tüm teritoryal eylemler,
aslında yeni coğrafi ölçeklerin şekillenmesini beraberinde getirir zira
ölçekler, siyasal ve sosyal olarak üretilir (Delaney, 1997; Marston,
2000). Ancak bu durum, ölçeklerin daimi bir akışkanlık halinde
olduğu anlamına da gelmemektedir. Smith’in (2003) de belirttiği üzere
ölçekler, daimi bir oluş halindedir ancak bir kere oluştuklarında sabite
haline de gelebilir ve ekonomik, sosyal, siyasal vb. süreçlerin işleyişi
için maddi bir çerçeve oluşturur. Bu bağlamda teritoryalite de
mekânsal ayrım ortaya çıkarmanın ötesinde etkileşimlerin
yönlendirilmesine ilişkin olarak süreçler için mekânsallaşmış bir
çerçeve sağlar.
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
330
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
Teritoryalitenin etkileşimleri düzenleyici etkisi iki açıdan
gözlemlenebilir. Öncelikli olarak teritoryalite, sınırlandırılmış ve
tasnif edilmiş alan kapsamındaki ilişkilere kişisel-olmayan
(impersonal) bir nitelik kazandırır. Örneğin modern bir şehir kişisel-
olmayan bir topluluktur. O şehre ait veyahut o şehirli olmak birincil
olarak ikamet yoluyla sağlanır. Hapishane ve yerleri de
hiyerarşileşme yoluyla süreçlerin belli bir düzene bağlanması
çerçevesinde kişisel bağlantıları aşar (Sack, 1986: 33). Daha üst-ölçekte
Avrupa’da modern devletlerin örgütlenme kapasitesinin özellikle 19.
yüzyılla birlikte güçlenmesi ve geniş bürokrasilerin ortaya çıkmasıyla
birlikte, devletlerin siyasal yapısı ve temsili kişisel bağdaşıkları aşan
bir biçimlenim kazanmıştır. Tek bir teritoryal referans, değişen ve iç
içe geçmiş siyasal ilişkileri tanımlamaya ve anlamlandırmaya
başlamıştır. Eski Rejim’deki network ilişkilerinin ve mutlak monarkın
yerini (Spruyt, 1994; Osiander, 2001), yeni biçimlenimler almış ve
örneğin Fransa coğrafyasındaki siyasal ilişkiler, Fransa’yı refere eder
bir niteliğe dönüşmüştür (Vollaard, 2009: 693). Bu çerçevede
teritoryalite, sosyo-mekânsal ilişkileri düzenler ve onlara bir biçem
kazandırır (Painter, 2010).
İkinci olarak teritoryalite, bir iletişim formudur zira çeşitli işaretler ve
kurallar yoluyla sınırlandırılmış olan coğrafi alanın belli hedeflerin
veyahut işlevlerin gerçekleştirilmesine yönelik olarak tahsis edildiği
mesajını içerir (Sack, 1986: 21-22). Dışarısıyla ve dışarıdakilerle olan
etkileşimler, içeride üretilen ve etkileşimlerin gerçekleştirilmesinde
referans teşkil eden mekân yoluyla düzenlenir. Örneğin özel arazi
etrafını çeviren çitler, bu alanın dışarıdan farklı olduğunu ve özel
kullanıma tahsis edildiğini belirten fiziki işaretlerdir. Fiziki varlığa
sahip teritoryal sınırlar, mekânsal ayrışma ve sahipliğin en açık
işaretleyicileridir (Sack, 1986: 32) zira sınır koymak, teritoryal iddianın
merkezinde yer almaktadır (Brighenti, 2010b: 223). Bu çerçevede
devletlerin teritoryal sınırları da devlet mekânsallığının ve yetkesinin
(authority) fiziki bitim hatlarını gösterirler. Böylece hem devletler
hem de toplumlar arasındaki ilişkiler tanzim edilir (Karabağ, 2008;
Popescu, 2012; Tekin, 2014).
2.4. Teritoryalite Yeni Güç Yapıları Ortaya Çıkarır
Teritoryalite, sınırlandırılmış bir alan üzerindeki güç ilişkilerini
görünür hâle getiren örgütsel bir ilkedir ve böylece kapalılaştırılmış
ve ayrıştırılmış düzenler ortaya çıkar. Sosyal, ekonomik, siyasal vb.
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
331
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
kaynaklar üzerinde kontrol kurulur ve sınırlandırmanın niteliğine
bağlı olarak tahsis edilir (Sack, 1986: 1). Bununla birlikte var olan
teritoryaliteler, alternatif güç yapılarının ortaya çıkmasını sağlar zira
mekânsal niteliğe sahip yeni örgütlenmeler, var olan teritoryal yapılar
yoluyla ortaya çıkabilir veyahut da kendilerini bu yapı içerisinde
konumlandırabilir. Başka bir şekilde belirtmek gerekirse “teritoryalite,
daha fazla teritoryalitenin ortaya çıkmasını ve daha fazla ilişkiselliğin
düzenlenmesini sağlar” (Sack, 1986: 34).
İlk olarak yeni teritoryal düzenler ve güç ilişkileri, var olan
teritoryaliteler üzerinden kurulabilir ve aynı coğrafyada bir arada var
olabilir. Örneğin Roma Katolik Kilisesi, Roma İmparatorluğu’nun
idari sistemi yoluyla hiyerarşik ve bürokratik bir örgütlenme ihdas
etmiştir. İmparatorluk, 4. yüzyılın başlarında Hristiyanlığı resmi din
olarak kabul ettikten sonra Katolik Kilisesi, İmparatorluk teritoryası
boyunca onun idari sistemine dâhil olma fırsa yakalamıştır. Bu
şekilde de zaten daha önce göreli olarak hiyerarşik bir sistem
oluşturmuş olan Kilise, sistem içerisindeki konumunu
güçlendirmiştir. Kilise yetkilileri hem siyasal hem de toplumsal hayat
içerisinde ayrıcalıklı bir konuma sahip olmuştur. Batı Roma
İmparatorluğu’nun yıkılışından sonra ise siyasal ve sosyal sistem
feodalleşmiş ve bu süreç, Kilise’nin hiyerarşik yapısının da
gevşemesini beraberinde getirmiştir zira Kilise de feodalleşmiştir. Her
ne kadar Kilise kutsal rolünü güçlendirmeye çalışsa da onun teritoryal
yapısı ve dünyevi konumu zayıflamıştır. Kısacası Roma
İmparatorluğu’nun gücünün azalmasıyla eş zamanlı olarak Kilise’nin
teritoryal katılığı da (rigidity) gevşemiştir (Sack, 1986). Benzer bir
durum Avrupa Birliği (AB) için de ileri sürülebilir. Birlik, kendi
mekânsal ve teritoryal düzenini üye devletlerin var olan
teritoryaliteleri üzerinden kurmaktadır zira Birlik yetkilileri, üye
devletlerin sahip olduğu araçlardan istifade ederek süreçlere dâhil
olmakta ve şekillenen kural ve normlar bağlamında AB teritoryası
boyunca etki ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda üye devletler de
kendi mekânsallıklarını AB sistemine taşıyabilmektedir. Bu bakımdan
da hangisinin daha belirleyici olduğu tartışması bir yana bırakılırsa
farklı işlevlere sahip olan eski ve yeni teritoryaliteler, aynı mekân
üzerinde varlıklarını kurmakta ve birbirlerinin sisteminden istifade
etmektedir.
İkinci olarak teritoryal düzenler, networklere dâhil olmayı
kolaylaştırır. Genellikle teritoryalite ve networkler birbirine karşıt güç
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
332
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
formları olarak görülür zira birincisi, düzenin oluşturulmasında katı
bir şekilde sınırlandırılmış alanın varlığını ve hiyerarşiyi gerektirirken
ikincisi, sınırlandırılmış mekânları aşar ve güç ilişkileri de daha
akışkan ve çapraşıktır. Teritoryal örgütlerde güç merkezden çevreye
yayılır. Buna karşılık network sistemlerinde hiyerarşiler belirsizdir ve
karar-alma süreçleri de merkezsiz bir yapı gösterir (Allen, 2009: 199-
205; Painter, 2009: 58-59). Ayrıca teritoryal sistemlerin aksine güç,
dışarıda bırakma yoluyla değil, networklere dâhil etme yoluyla
etkinleştirilir (Castells, 2011: 773). Bununla birlikte teritoryalite ve
networkler arasında keskin karşıtlık kurmak belirsizdir (Painter,
2009). Birçok durumda networkler ve teritoryal yapılar bir arada yer
almaktadır zira bazı networkler, var olan teritoryalite ve
mekânsallıklar kapsamında kurulmakta ve işlevselleşmektedir
(Axford, 2006: 163). Bunun yanı sıra teritoryal yapılar, aktörlere
networklere dâhil olma imkânı vermektedir. Örneğin bireyler, şu ya
da bu devlete vatandaşlık bağıyla bağlı olmalarının getirdiği fırsatlar
yoluyla küreselleşme süreçlerine dâhil olabilmektedir. Bireyler, şayet
ulusal bir pasaporta sahipse vize alabilmekte ve seyahat
edebilmektedir. Bu şekilde güçlü bir teritoryal ya olan devlet
vasıtasıyla bireyler küreselleşme süreçlerine eklemlenmektedir.
Böylece devletler, uluslararası sistem içerisinde akışkanlıkların
küreselleşmesini sağlayan bir yerellik olarak konumlanmaktadır
(Zierhofer, 2004). Benzer şekilde ancak farklı bir içerikte AB teritoryası
da daha kapsamlı bir teritoryal düzeni temsil etmektedir ve Birlik,
kendi teritoryası kapsamında alt-ölçeklerdeki teritoryal alanları ve
düzenleri, kendi teritoryası boyunca oluşturduğu networkler yoluyla
bir araya getirmektedir. Bu çerçevede AB, çeşitli mekânsal siyasalarla
kendi teritoryası boyunca etki ortaya çıkarmakta ve alt-ölçekteki
teritoryal alanlabirbirine bağlamaya çalışmaktadır. Böylece bir üst-
teritoryal (supra-territorial) coğrafi ölçek ortaya çıkmaktadır; alt-
ölçekler ise bu yapı içerisindeki networklere dâhil olmayı
kolaylaştırmaktadır (Jensen, Richardson, 2004; Moisio, 2011).
2.5. Teritoryalite Yeni Biçimlenimlerde Ortaya Çıkabilir
Teritoryalite tarihsel ve zamansaldır (temporal); zaman ve mekâna
bağlı olarak farklı biçimlenimlerde ortaya çıkmaktadır. Bu durum,
teritoryaliteye dirimsellik (vitality) kazandırmaktadır. Belli bir zaman
ve mekânda teritoryal sonuçlar ortaya çıkarmayan bir eylem, başka
bir zamanda teritoryal sonuçlar ortaya çıkarabilir. Bunun yanı sıra
eylemin kendisi aynı olsa bile teritoryalitenin bağlamı değişebilir zira
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
333
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
mekânsallıklar statik değil, dinamiktir. Eylemin teritoryal bağlamı ve
içeriği değişse bile teritoryal çerçevesi aynı kalabilir.
Filistin meselesi teritoryalitenin zamansallığına ve bağlama göre
farklılaşmasına ilişkin örnek olarak gösterilebilir. Bilindiği üzere
günümüz Filistin coğrafyası, 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun
bölgede denetimi ele geçirmesinden İmparatorluğun yıkılışına kadar
olan süreçte bir imparatorluk yönetim sistemi içerisinde yer almıştır.
19. yüzyılda gelişmeye başlayan Siyonist hareket çerçevesinde
Yahudilerin bir yurt edinme amacıyla gerçekleştirdiği girişimler
neticesinde Filistin bölgesi, 20. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren
Yahudi nüfusu almaya başlamıştır. Bu süreçte bölgedeki nüfus
dengesi Yahudiler lehine, Araplar aleyhine değişmeye başlamıştır zira
Yahudiler hem bu bölgedeki nüfuslarını arttırmışlar hem de özellikle
1922-1948 tarihleri arasındaki manda idaresi altında toprak alımlarını
hızlandırarak alan üzerindeki kontrollerini genişletmişlerdir. Bu
süreçte teritoryal faaliyetin iki bağlam temelinde ortaya çıktığı ileri
sürülebilir. Birincisi, Osmanlı ve manda idaresi döneminde teritoryal
faaliyetin ağırlıklı olarak birey ve gruplar arasındaki özel mülkiyet
açısından anlam ifade etmesidir. İkincisi, Siyonist düşüncenin modern
bir hareket olarak Yahudi gruplar arasında yayılmasıyla birlikte,
teritoryal faaliyetin niteliğinin ve yoğunluğunun dönüşmeye
başlamasıdır. Bir yurt edinme amaçlı Siyonist düşüncenin Yahudi
toplumu içerisinde yaygınlaşmasıyla birlikte, bir İsrail toplumu bilinci
ortaya çıkmış ve bu bilinç, belli bir toprak parçasıyla
özdeşleştirilmiştir. İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte bu sürece
eşlik eden ikinci bir bilinç ortaya çıkmıştır ki o da Filistinlilik
bilincidir. Başka bir şekilde belirtmekte gerekirse 19. yüzyılın
sonlarına kadar var olmayan İsraillilik ve Filistinlilik bilinci, 20.
yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren artarak devam etmiş ve Filistin
toprakları siyasal ve teritoryal açıdan değerlendirilmeye başlanmıştır.
Bunun yanı sıra Filistin topraklarının parselizasyonu, bir çatışma
unsuru olarak devam etmiştir (Delaney, 2005: 102-145). Bu bakımdan
benzer nitelikte eylemlerin teritoryal sonuçları zamana göre
farklılaşmıştır. Birinci nemde özel arazi mülkiyeti, bölgedeki
toplumlar arasındaki ilişkiler açısından anlam ifade etmiştir; ulusal
devlet bağlamında siyasal bir sınırlandırılmışlık ve
kompartımanlaşma düşünseli ortaya çıkmamıştır. Bununla birlikte
ilerleyen dönemlerde özel arazi mülkiyeti dahi ulusallık niteliği
gösteren siyasal bir düşünsellik çerçevesinde anlama sahip olmuştur.
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
334
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
Bazı durumlarda ise Vollaard’ın önceki başlıklarda belirtilen
kavramsallaştırması çerçevesinde belirtmek gerekirse işlevsel
teritoryaliteler organik bir nitelik alabilir veyahut bu sürecin tam tersi
gözlemlenebilir. Böylece teritoryaliteler farklı biçimlenimlerde
varlığını devam ettirebilir. Örneğin bir imparatorluk niteliği gösteren
ve farklılaşmış bir yönetim sistemi kuran Kartaca İmparatorluğu’nun
yönetimsel/siyasal örgütlenmesi, çevrede farklılaşmış bağdaşıklar
yapısı bulunmakla birlikte, merkezde bağlılığın güçlü olduğu
bütünlüklü bir yapıya sahipti. Çevredeki gruplarla işlevsel nitelikte
bir ilişki kuran İmparatorluk idarecileri, merkezde ve kendi yakın
çevrelerinde aidiyetin göreli olarak güçlü olduğu bir yapılanma
kurmuştu. Bu bakımdan İmparatorluk dağıldıktan sonra bile bu
merkez, varlığını bir süre daha devam ettirebilmişti. Scheidel (2006),
bu durumun ortaya çıkmasını merkezde vatandaşlık temeline benzeyen bir
düzenin (citizen-city-state empires) olmasına bağlar. Teritoryalite
açısından değerlendirilirse işlevsel bir sistem olan İmparatorluk,
dağıldıktan sonra organik bir biçem çerçevesinde şehir devleti olarak
varlığını devam ettirmiştir. Benzer bir durum Rusya için de ileri
sürülebilir. Sosyalist bir mekânsallığa sahip olan ve kendi mekânı
içerisinde teritoryal bir düzen kuran Sovyet Birliği dağıldıktan sonra
Birliğin merkezi olarak görülebilecek olan (Sovyet) Rusya, daha
ulusalcı (organik) bir teritoryalite bağlamında varlığını devam
ettirmiştir.
SONUÇ
Mekân, beşeri tecrübenin temel unsurlarından biridir (Sack, 1997);
farklı bağlam ve ölçeklerde biçimlenir ve yeniden-biçimlenir. Böylece
yeni mekânsal bölünmeler ortaya çıkar. Bu bağlamda gücün coğrafi
tezahürlerinden biri olan teritoryalite toplum, mekân ve aynı
zamanda zaman arasındaki bağı kurar (Sack, 1986: 216). Bu şekilde
mekânsallıklar, fiziki ve düşünsel olarak birbirinden ayrışır ve
etkileşimler de bu bölünmüşlükler çerçevesinde işler. Aslında
teritoryalite, aktörlere varlık kazandırarak onların farklılıklarını ve
özelliklerini belirgin hâle getirir zira Zierhofer’in (2004: 102) de
belirttiği üzere bir birimin var olması, yalnızca onun farkına varmak
veyahut da ona bir varoluş vermek anlamına gelmemektedir; bundan
ziyade onun farklılığının diğer aktörlerle olan ilişkilerinde ortaya
koymaktır. Bu durum, ilgili birimin varlığının niteliğini
belirlemektedir. Teritoryalite de bu hususta oldukça işlevseldir; hem
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
335
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
güç ilişkilerine hem de mekânlara biçim ve anlam kazandırır. Bu
şekilde etkileşimler için bir çerçeve ortaya çıkar.
Gelişen teknolojiyle birlikte dünyada artan akışkanlıkların eski
mekânsal ayrımların yoğunluğunu seyrelteceği ileri sürülse de
teritoryal kompartımanlar beşeri ve siyasal etkileşimlerde belirleyici
olacaktır zira “teritorya ve teritoryalite, insanların hem küresel hem de yerel
dünyalarını şekillendirmede belirleyicidir” (Storey, 2001: 19). Teritoryalite,
yalın ve temel bir mekânsal kontrol stratejisidir ve çeşitli coğrafi ölçek
ile bağlamlarda kendisini izhar edebilir. Birey ve gruplara fırsatlar
sunar ve güvenlik sağlar; kaynakları belli bir grup lehine tahsis eder
ve alternatif güç ilişkilerinin kurulmasını olanaklı kılar. Var olan
teritoryal yapılar, yeni teritoryal düzenlerin ortaya çıkışını
kolaylaştırırlar ve networklere dâhil olma fırsatı yaratırlar. Bu süreç
daimi niteliktedir. Bu bakımdan modern teritoryal devletler zayıflasa
dahi yeni teritoryal yapılar ortaya çıkacak veyahut da modern
devletin teritoryal karakteristikleri nüşecektir. Beşeri hayatı
düzenleyen yeni teritoryal biçimlenimler şekillenecektir zira
Hickman’ın (2016) da belirttiği üzere “insanlar teritoryal olmaya
teşnedir.”
Açıktır ki çalışmada teritoryalitenin neden hâlâ beşeri ve siyasal
etkileşimlerde önemli olduğuna ilişkin ileri sürülen faktörler, diğer
tüm olasılıkları ortadan kaldırmamaktadır. Teritoryalitenin
etkinliğinin devamına ilişkin olarak alternatif önermeler ileri
sürülebilir. Bununla birlikte çalışmada ileri sürülen önermeler,
kavrama ilişkin görgül ve teorik araştırmayı zenginleştirmeye yönelik
bir çerçeve sağlayabilir. Coğrafya disiplini çerçevesinde kavramın
görgül ve teorik varsayımlarını geliştirmek ve daha kapsamlı bir
çerçeve için diğer disiplinlerden istifade edilmelidir zira insanların
mekânla olan etkileşimini belirleyen çok sayıda değişken olabilir ve
bu değişkenler farklı kaynaklardan beslenebilir.
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
336
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
KAYNAKÇA
Agnew, John (1994). “The Territorial Trap: The Geographical Assumptions of
International Relations Theory”. Review of International Political Economy, 1(1),
53-80.
Allen, John (2009). “Three Spaces of Power: Territory, Networks, Plus a
Topological Twist in the Tale of Domination and Authority”. Journal of Power,
2(2), 197-212.
Antonsich, Marco (2010). “Rethinking Territory”. Progress in Human
Geography, 35(3), 422-425.
Ardrey, Robert (1966). The Territorial Imperative: A Personal Inquiry into the
Animal Origins of Property and Nations. New York: Athenaeum Press.
Arı, Tayyar (2013). Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika, 10. b., Bursa: MKM
Yayıncılık.
Axford, Barrie (2006). “The Dialectic of Borders and Networks in Europe:
Reviewing Topological Presuppositions”. Comparative European Politics, 4(2-3),
160-182.
Bialasiewicz, Luiza; Elden, Stuart; Painter, Joe (2005). “The Constitution of EU
Territory”. Comparative European Politics, 3(3), 333-363.
Brenner, Neil (1999). “Beyond State-Centrism? Space, Territoriality, and
Geographical Scale in Globalization Studies”. Theory and Society, 28, 39-78.
Brenner, Neil; Jessop Bob; Jones, Martin; Macleod, Gordon (2003).
“Introduction: State Space in Question”, Brenner, Neil; Jessop, Bob; Jones,
Martin; MacLeod, Gordon (Der.). State/Space A Reader, Massachusetts:
Blackwell Publishing, 1-26.
Brighenti, Andrea Mubi (2010a). “On Territorology: Towards a General
Science of Territory”. Theory, Culture & Society, 27(1), 5272.
Brighenti, Andrea Mubi (2010b). “Lines, Barred Lines. Movement, Territory
and the Law”. International Journal of Law in Context, 6(3), 217227.
Brown, Wendy (2011). Yükselen Duvarlar Zayıflayan Egemenlik. Emine Ayhan
(Çev.), İstanbul: Metis Yayınları.
Castells, Manuel (2008). Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür Birinci
Cilt: Toplumunun Yükselişi. Ebru Kılıç (Çev.), İstanbul: İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yayınları.
Castells, Manuel (2011). “A Network Theory of Power”. International Journal of
Communication, 5, 773-787.
Colman, Arthur D. (1968). “Territoriality in Man: A Comparison of Behavior
in Home and Hospital”. American Journal of Orthopsychiatry, 32(3), 464-468.
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
337
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
Dahlman, Carl T. (2009). “Territory”, Gallaher, Carolyn; Dahlman, Carl T.;
Gilmartin, Mary; Mountz, Alison; Shirlow, Peter (Der.). Key Concepts in
Political Geography, London: SAGE Publications, 77-86.
Delaney, David (1997). The Political Construction of Scale”. Political
Geography, 16(2), 93-97.
Delaney, David (2005). Territory: A Short Introduction. Malden: Blackwell
Publishing.
Delaney, David (2009). “Territory and Territoriality”, International
Encyclopedia of Human Geography Vol. 11, (Der.), Rob Kitchin, Nigel Thrift
Amsterdam: Elsevier Press, 196-208.
Doyle, Michael W. (1986). Empires. New York: Cornell University Press.
Edney, Julian J. (1974). “Human Territoriality”. Psychological Bulletin, 81(12),
959-975.
Elden, Stuart (2010). “Land, Terrain, Territory”. Progress in Human Geography,
34(6), 799817.
Elden, Stuart (2013). The Birth of Territory. Chicago: The University of Chicago
Press.
Forsberg, Tuomas (1996). “Beyond Sovereignty, Within Territoriality
Mapping the Space of Late-Modern (Geo) Politics”. Cooperation and Conflict,
34(4), 355-386.
Fouberg, Erin H.; Murphy, Alexander B.; de Blij, H. J. (2012). Human
Geography: People, Place, and Culture. New Jersey: John Wiley&Sons Press.
Giddens, Anthony (1985). The Nation-State and Violence: Volume Two of a
Contemporary Critique of Historical Materialism. Cambridge: Polity Press.
Gottmann, Jean (1973). The Significance of Territory. Charlottesville: The
University Press of Virginia.
Gümüşçü, Osman (2017). Coğrafya’ya Davet: Tarihçe, Kavramlar, Yapı,
Sistematik, Kaynaklar, Metod. İstanbul: Yeditepe Yayınları.
Hickman, John (2016). Space is Power: The Seven Rules of Territory. London:
Lexington Books.
Jensen, Ole B.; Richardson, Tim (2004). Making European Space: Mobility, Power
and Territorial Identity. London: Routledge Press.
Jones, Martin; Jones, Rhys; Woods, Michael (2004). An Introduction to Political
Geography: Space, Place and Politics. London: Routledge Press.
Karabağ, Servet (2008). Jeopolitik Açıdan Sınırlar. Ankara: Gazi Kitapevi.
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
338
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
Kireev, Anton A. (2015). “State border”, Sevastianov, Sergei V.; Laine, Jussi P.;
Kireev, Anton A. (Der.). Introduction to Border Studies, Vladivostok: Far Eastern
Federal University Press, 98-117.
Malmberg, Torsten (1980). Human Territoriality: Survey on the Behavioural
Territories in Man with Preliminary Analysis and Discussion of Meaning.The
Hague: Mouton Publishers.
Mann, Michael (1984). “The Autonomous Power of the State: Its Origins,
Mechanisms and Results”. European Journal of Sociology, 25(2), 185-213.
Marston, Sallie A. (2000). “The Social Construction of Scale”. Progress in
Human Geography, 24(2), 219242.
Moisio, Sami (2011). “Geographies of Europeanization: The EU’s Spatial
Planning as a Politics of Scale”, Bialasiewicz, Luiza (Der.). Europe in the World:
EU Geopolitics and the Making European Space, Surrey: Ashgate Publishing, 19-
39.
Moisio, Sami; Paasi, Anssi (2013). “Beyond State-Centricity: Geopolitics of
Changing State Spaces”. Geopolitics, 18(2), 255-266.
Osiander, Andreas (2001). “Before Sovereignty: Society and Politics in Ancien
Régime Europe”. Review of International Studies, 27(5), 119-145.
Özgüç, Nazmiye; Tümertekin Erol (2017). Coğrafya: Geçmiş, Kavramlar,
Coğrafyacılar. İstanbul: Çantay Kitapevi.
Paasi, Anssi (2000). “Territorial Identities as Social Constructs”. International
Social Science Review, 1(2), 91-113.
Paasi, Anssi (2009). “Bounded Spaces in a ‘Borderless World’: Border Studies,
Power and the Anatomy of Territory”. Journal of Power, 2(2), 213-234.
Painter, Joe (2009). “Territoire et Réseau: Une Fausse Dichotomie? =Territory
and Network: A False Dichotomy?. (translated by Joe Painter), Vanier,
Martin (Der.), Territories, Territoriality, Territorialisation: Controversies and
Perspectives, Rennes: Presses Universitaires de Rennes, 57-66.
Painter, Joe (2010). “Rethinking Territory”. Antipode, 42(5), 10901118.
Parker, Noel; Adler-Nissen, Rebecca (2012). “Picking and Choosing the
‘Sovereign’ Border: a Theory of Changing State Bordering Practices”.
Geopolitics, 17(4), 773-796.
Pastalan, Leon A. (1970). “Privacy as an Expression of Human Territoriality”,
Pastalan, Leon A.; Carson, Daniel H. (Der.). Spatial Behavior of Older People,
Michigan: University of Michigan Press, 88-101.
Popescu, Gabriel (2012). Bordering and Ordering the Twenty-First Century:
Understanding Borders. Lanham: Rowman&Littlefield Press.
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
339
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
Power, Marcus (2009). “Empire”, International Encyclopedia of Human
Geography Vol. 3, (Der.), Rob Kitchin, Nigel Thrift Amsterdam: Elsevier
Press, 453-463.
Pullano, Teresa (2009). “The Evolving Category of Territory: From the
Modern State to the European Union”, GARNET Working Paper, (64), 1-30.
Sack, Robert D. (1983). “Human Territoriality: A Theory”. Annals of the
Association of American Geographers, 73(1), 55-74.
Sack, Robert D. (1986). Human Territoriality: Its Theory and History. Cambridge:
Cambridge University Press.
Sack, Robert D. (1997). Homo Geographicus. Baltimore: The Johns Hopkins
University Press.
Sassen, Saskia (2003). “Globalization or Denationalization?”. Review of
International Political Economy, 10(1), 1-22.
Sassen, Saskia (2005). “When National Territory is Home to the Global: Old
Borders to Novel Borderings”. New Political Economy, 10(4), 523-541.
Sassen, Saskia (2008). Territory-Authority-Rights: From Medieval to Global
Assemblages. New Jersey: Princeton University Press.
Sassen, Saskia (2013). “When Territory Deborders Territoriality”. Territory,
Politics, Governance, 1(1), 21-45.
Scheidel, Walter (2006). “Republics between Hegemony and Empire: How
Ancient City-
States Built Empires and the USA Doesnt (Anymore),
Princeton/Stanford Working Papers in Classics, 1-16.
Scholte, Jan Aart (2005). Globalization: A Critical Introduction. New York:
Palgrave Macmillan Press.
Smith, Neil (2003). “Remaking Scale: Competition and Cooperation in Pre-
National and Post-National Europe”, Neil Brenner, Bob Jessop, Martin Jones
(Der.). State/Space: A Reader, Massachusetts: Blackwell Publishing, 227-238.
Soja, Edward W. (1971). “The Political Organization of Space”, Association of
American Geographers Resource Paper, (8), 1-54.
Spruyt, Hendrik (1994). The Sovereign State and Its Competitors: An Analysis of
Systems Change. New Jersey: Princeton University Press.
Storey, David (2001). Territory: The Claiming of Space. Essex: Pearson Prentice
Hall Press.
Storey, David (2015). “Territoriality: Geographical”, International
Encyclopedia of the Social&Behavioral Sciences Vol. 24, (Der.). James D.
Wright, Amsterdam: Elsevier Press, 221-227.
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
340
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
Taylor, Peter J. (1994). “The State as Container: Territoriality in the Modern
World-System”. Progress in Human Geography, 12(2), 151-162.
Taylor, Ralph B. (1988). Human Territorial Functioning: An Empirical,
Evolutionary Perspective on Individual and Small Group Territorial Cognitions,
Behaviors, and Consequences. New York: Cambridge University Press.
Tekin, Ferhat (2014). Sınırın Sosyolojisi: Ulus, Devlet ve Sınır İnsanları. İstanbul:
Açılım Kitap.
Tümertekin, Erol; Özgüç, Nazmiye (2016). Beşeri Coğrafya: İnsan, Kültür ve
Mekân. İstanbul: Çantay Kitapevi.
Vollaard, Hans (2009). “The Logic of Political Territoriality”. Geopolitics, 14(4),
687-706.
Yılmaz, Samet (2018). “Human Territoriality: A Spatial Control Strategy”.
Alternatif Politika, 10(2), 131-155.
Zierhofer, Wolfgang (2004). “‘Your Passport Please!’ On Territoriality and the
Fate of the Nation-State”, Bærenholdt, Jørgen Ole; Simonsen, Kirsten (Der.).
Space Odysseys: Spatiality and Social Relations in the 21st Century, Hants: Ashgate
Publishing, 101-117.
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
341
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
SUMMARY
Spatial differentiation is the fundamental focus of geographical research. Both
human and physical geographers deal with the ways of spatial
differentiations around the earth within their studying fields. Humans,
individually or collectively, try to form separated and differentiated
geographical areas in order to meet certain goals; also, polities seek for
demarcated and bounded areas. Thus, they perform strategies to regulate
their own spatial orders. In this framework, territoriality is one of the
strategies to establish demarcated and bounded areas. It is generally seen as a
constituting element of modern states. However, territorial actions and forms
are not just peculiar to modern states, and there are various territorial forms,
regulating interactions among individuals and organizations. So, the concept
should be handled more broadly.
Territoriality is a spatial control strategy, which can be observed in both daily
and organizational interactions. It is a claim that political, social, economic etc.
interactions should be regulated by a bounded geographical area or space.
Although it has been recently claimed territorial factors have been
disappearing, people and also polities still occupy certain spaces, and
maintain their existence through those spaces they try to control. This
situation is also valid for nation states. Even though the so
-called
globalization processes have altered the existing hierarchies of scale and
conceptions of nested scalings, and transforming the national scale, global
flows have blurred the distinction between global and national, the state is a
crucial actor in regulating spatial orders.
There are various strategies on establishing power relations and
distinguishing spaces from other ones; however, territoriality is still a
prevalent spatial control strategy in differentiation of spaces, which can be
performed in all geographical scales. So, why does territoriality still matters in
regulating human and political interactions? It is quite obvious that this
question can be answered in terms of different variables. However, the study
claims that firstly, territoriality provides simplicity to establish power
relations, and makes power reified or tangible. Secondly, territory, emerged
as a result of territorial actions, makes the demarcated area familiar for
individuals and groups, and serves as a shelter. Thirdly, territorialized power
relations and spaces helps regulating interactions in different geographical
scales, and constitute a frame for them. Last but not least, territoriality paves
the way for new power relations. It should be noted that even though the
main framework of the study is geography discipline, the arguments put
forward throughout the study will be bolstered up by arguments proposed by
various disciplines on territoriality such as biology or anthropology.
Territoriality, either individually or collectively, can spring from different
rationales and stimulations; thus, comprehensively to understand
Samet YILMAZ, Çiğdem AYDIN KOYUNCU
342
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
territoriality and also territory, one should transcend the biological-sociality
dichotomy.
The most important function of territoriality is that power relations or control
are forged through a demarcated and delimited geographical area. Power is
organized referring to a spatial and territorial order. Whether it is evident or
not, the main (political) motivation of territoriality is to exert power over a
geographical area, and territorial actions are interplays between social and
political actors. Power relations as a process may be defined by formal or
informal norms or rules. The kernel of this process is that power is
territorially organized through a demarcated geographical area. Rather than
showing who has power, however, territoriality signifies how power relations
are reified since territoriality is primarily a relationship.
Another reason why territoriality still maters in human and political
interactions is that since it is basically a set of actions to delimit a geographical
space, this act creates security and opportunities for individuals and groups.
Territorial actions render spaces familiar for them because territoriality brings
about a new geographical area, territory. The concept territory is quite
controversial; however, principally, it has two functions. First of all, it offers a
secure shelter for insiders since individuals or collective organizations try to
establish an existence through territory. Territory also creates opportunities
for individuals or groups. It serves as a springboard for opportunity since
demarcation of a geographical area ends up with control on resources. This
control can lead to hierarchization of societal relations, and a class or group
can unequally extract and harness resources. As territory encapsulates power,
or gives power a spatialized form, it can be seen as a block in which decision-
makers and power resources are bundled.
As a spatial strategy, territoriality is applicable to a wide range of
geographical scales. The power is encapsulated or manifested through
exerting control on space, and compartmentalized space creates meanings for
regulations. Thus, a bounded and demarcated area does not only signify a
spatial separation, but also carries messages to regulate interactions for both
insiders and outsiders. The effect of territoriality on regulating interactions
can be observed in terms of two dimensions. Firstly, since it is a kind of
control by classifying area, territoriality makes relationships impersonal.
Secondly, territoriality and territory are communicative forms since they have
markers or signifiers showing that demarcated space is deliberately and
purposely allocated for some goals. Interactions with outside and outsiders
are regulated by spatialities that are produced inside. Territorial boundaries
are the clearest symbolic markers of spatial separation and possession since
imposing boundary is actually the basis of territorial claim.
Teritoryalite Beşeri ve Siyasal Etkileşimlerin Düzenlenmesinde
Neden Hâlâ Önemli?
343
IJSI 12/1
Haziran
June
2019
Territoriality also facilitates engendering more territoriality. Firstly, new
territorial orders and power relations can be established on existing
territorialities; territorial orders can co-exist within the same geography.
Secondly, territorial orders can lead to establishment of network relationships.
In this framework, territoriality reemerges in new forms, and this gives
territoriality vitality. Since territoriality and territory varies across time and
space, this feature induces to new spatial orders and power forms. Each
spatial order resultant of territorial actions has distinctive characteristics,
leading to new territorial interactions. Thus, territoriality reinvigorates itself
through new spatialized regularities.
All in all, even though it is claimed that increasing flows around the world,
together with developments in technology, will attenuate the intensity of old
spatial divisions, territorialized compartments still matter in regulating
human and political interactions. Territoriality is significant in shaping global
and local spatial orders. It is clear that the factors of which territoriality still
matters articulated in this study do not exhaust all possibilities; however, it
can ensure a foundation for further empirical and theoretical research. In
order to comprehensively understand the concept, on should draw on other
disciplines, and strengthened theoretical foundations of the concept,
remaining within the geography discipline.
... In other words, whether it is subnational, transnational or international, a region is "a spatial partial unit of medium size and intermediary character whose material substratum is based on territory" (Schmitt-Egner, 2002, p. 181). The fact that it has a territorial basis signifies boundedness or classification since territory is fundamentally a demarcated (administrative) geographical area (Yılmaz and Koyuncu, 2019). Thus, a region, at least for this study, may politically and organizationally be operationalized as a partial space which is defined or classified and has an intermediary function between larger and smaller units. ...
Article
Full-text available
The European Union (EU), which aims to promote cross-border cooperation (CBC) through various policies and programs, introduced its first macro-regional strategy (MRS) in 2009 as a new tool that offers an integrated framework and governance for regional cooperation beyond the national scale. With adoption of MRS, the EU seeks to tackle common problems of certain regions at the transnational scale and improve the efficiency of policies by enhancing territorial cooperation and coordination among the local, regional, national and supranational levels and mobilizing the existing cross-border institutions and initiatives. This way, it is intended for achieving a more prosperous space and strengthening the territorial integrity of the EU. Thus, MRS is closely related to territorial cohesion policy that is based on creating a balanced and harmonious societal structure on a place-based approach. In this framework, this study addresses the contribution of MRS to the territorial cohesion of the EU by elaborating on the fundamentals and objectives of territorial cohesion policy and MRS.
... The second function of territory is control. Actors establish control or consolidate their control over a demarcated area (Yılmaz & Koyuncu, 2019). ...
Conference Paper
Full-text available
This study investigates territorial responses to the COVID-19 (coronavirus disease) pandemic at different geographical levels. COVID-19 has negatively affected a large part of societal life and introduced new restrictions to the daily practices of societies. The struggle against the pandemic continues in different ways. Multilateral initiatives have been carried out to find a vaccine. International organizations aim to ensure coordination among states and inform the international public opinion about the disease and its economic, social and political consequences. In addition to international cooperation, states implement unilateral policies to protect themselves against the pandemic. It is observed that states have primarily closed their borders and tried to control mobility. In other words, states have hardened their national borders to fight against COVID-19. In addition to the hardening of borders between states, social practices have also been spatially reforged. Local, regional and national governments have taken various measures such as imposition of curfews, regulation or isolation of social spaces, protection of social distance and implementation of home quarantine for individuals and families. Individuals and societies have encountered new spatial restrictions. So, an intense global territorial tendency has emerged in terms of the functioning of interstate relations and daily life. The purpose of this study is to prove the functionality of territory, which is a secure spatial compartment and a means of establishing control, in consideration of responses to COVID-19. It is observed that territorial divisions have been manifested at different geographical levels and in the functioning of daily life, and individuals and political organizations which have been searching for a secure place to survive the virus have taken spatial measures. Thus, the study suggests that territorial tendency becomes evident in times of health-related crises.
Article
Full-text available
1991 yılı Aralık ayı itibariyle sona eren Soğuk Savaş sürecinin akabinde George Bush, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) süper güç olarak “yeni dünya düzeni” içerisinde yerini alacağını belirtmiştir. Bush dönemi sonrası, Demokrat Parti adayı olarak başkan seçilen Bill Clinton, yeni düzen dizaynının gereklilikleri çerçevesinde, bir yol haritası oluşturmuştur. Realist parametreler ile hareket etmiş olan Bush yönetiminin aksine Clinton göreve gelir gelmez, güvenlik ve terör politikaları konusunda idealist bir bakış açısıyla hareket edileceğine dikkat çekmiştir. Clinton bu durumu, uluslararası örgütler, müttefikler ve diğer devletler ekseninde “sert güç”ten “yumuşak güç”e geçiş olarak değerlendirmiştir. Bu bağlamda, 1990 yılı Ağustos ayında başlayan Körfez Savaşı’ndan itibaren ortak müttefik anlayışıyla sürdürülen Türkiye-ABD ilişkileri, Clinton dönemi ile birlikte yakın işbirliği hedefli olarak ilerlemiştir. Türkiye’nin, Irak Savaşı sırasında oynadığı etkin rol ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) kapsamında ABD’nin yanında yer alması, Clinton dönemi itibariyle ilişkileri, kimileri tarafından kabul görmüş olmasa da “stratejik ortaklık” boyutuna taşımıştır. Çalışma, Clinton’un başkanlık dönemi içerisinde, Türkiye ile ABD’nin birbirlerine karşı aldıkları pozisyonu, dış politika analizleri üzerinden, realist konstrüktivist analitik bakış açısı doğrultusunda değerlendirmeyi amaçlamıştır.
Book
Full-text available
Gerek Uluslararası İlişkiler disiplini gerekse uluslararası ilişkiler pratiği ciddi dönüşümler ve değişimler geçirmektedir. Soğuk Savaşın sona ermesi ve Sovyet Bloğunun dağılması dünyayı daha entegre bir bütün haline getirmiştir. Küreselleşme olgusu, bütün sorunların küresel boyutta ele alınarak tartışılmasını ve ortak çözümler üretilmesini zorunlu kılmıştır. İdeolojik savaş sona ermekle beraber dünya nüfusu yeni tehdit unsurlarıyla yüzyüze kalmıştır. Aslında bunların bazıları Soğuk Savaşın tortuları, bazıları ise Soğuk Savaşın gölgesinde kalmış sorunlardır. Artık yoksulluk, açlık, göç, terörizm, etnik milliyeçilik ve nükleer silahların yayılması insanlığın yüzleşmek zorunda olduğu sorunlardır. Bu çerçevede diaspora, medya, kamuoyu ve STK (NGO)’lar siyaset yapma sürecinde daha da etkili hale gelmişlerdir.
Article
Full-text available
Human interactions have a spatial character. People have always tried to form their own geographical areas to create convenient living space conditions. Therefore, they claim control and ownership over certain areas for that purpose. In this context, human territoriality is one of the most distinct human activities aiming to establish a stabilized spatial order. People forge various territories on different scales, ranging from local to global. The world is highly compartmentalized, and each compartmentalization has distinct features. Territoriality is predominantly attributed to modern sates. It is a fact that modern state is the most visible manifestation of political/social territoriality in the world. However, territorial actions and forms are not just peculiar to modern states. There are many different territorial forms. AP AP Samet YILMAZ 132 and anthropology. Although there are many overlapping statements among these study fields, they draw on different assumptions. The main aim of the study is to prove that human territoriality is a prevalent spatial and regulating strategy in various geographical scales of societal life.
Article
Specifies the origins, mechanisms and results of the autonomous power the state possesses in relation to the major power grouping of 'civil society'. The state is first defined, and two aspects of that definition, centrality and territoriality, are discussed in relation to 'despotic' and 'infrastructural' state power. Argues that the state is essentially an arena, a place, and that this is precisely the origin and mechanism of its autonomous powers. -after Author
Book
Jones, M., Jones, R., Woods, M. (2004). An Introduction to Political Geography: Space, Place and Politics. (1st ed.) Routledge
Article
Human geographers situate territoriality in a social and political context in which territories are seen to be socially produced and territorial strategies can be seen as mechanisms to achieve particular ends. The control of geographic space can be used to assert or to maintain power, or to resist the power of a dominant group. Rather than being natural entities, territories reflect specific ways of thinking about geographic space and they emerge from social practices and processes that link space and society. These geographic spaces convey messages of political power and control which are communicated through various means and the creation, maintenance, and patrolling of boundaries divides those inside from those outside. Control over territory is a key political motivating force and territoriality can be seen as a spatial manifestation of power. While some of the most obvious territorial constructions and visible expressions of territoriality occur at the level of the state, many more micro-scale examples may be observed. Territorial strategies can be used in order to express an identity while territorially transgressive acts can be employed to reclaim space and, hence, to assert basic rights.