Figure 9 - available via license: Creative Commons Attribution 4.0 International
Content may be subject to copyright.
Source publication
The lack of lateral resistance in a curved railway track can produce misalignment problems due to the centrifugal forces when the trains pass through. Moreover, most of the times continuous welded rails (CWR) are used in nowadays railway tracks, which can induce the track buckling as a result of thermal loads caused by high temperature gradients. A...
Context in source publication
Similar publications
Wheel is one of the most intensively loaded components of rolling stock. When the brakes are applied, friction is generated between the wheel tread and the brake block, through which energy is dissipated. This friction generates heat which results in thermal loads on the wheel in addition to static and dynamic loads during their service. These ther...
This work presents a fast computational approach to quantify the ground vibration generated by the passing of urban railway vehicle over localized defects (e.g. rail joint or turnout). The methodology is based on a two-step simulation where the vehicle/track/foundation and track/soil dynamics are calculated separately. The vehicle/track interaction...
In this paper, an investigation has been carried out to improve crashworthiness parameters of a passenger train using the dynamical simulation tool LS-DYNA. Tampons of a sample passenger train (Iran DH4-1 PARADISE) in Iran railway are modeled and the crashworthiness characteristic of it is improved by using the crashworthy element behind the set an...
This paper presents an experimental study on resistance spot welding of SPA-C steel sheets used in side
wall and roof in rail vehicles. SPA-C steel sheets having 2.3 mm thicknesses were joined by using resistance spot
welding as lap joint. A timer and current controlled resistance spot welding machine having 120 kVA capacity and
a pneumatic applica...
The railway transport is one of the main types of communications in the world. Analysis of service conditions of the most critical elements of the railway transport rolling stock (rails, wheels and tyres) shows that one of the main factors determining their reliability and service life is the structural-phase state of steel, which is formed in the...
Citations
... Based on stress-strain theory, Ryjácek and Voká ˇ c, Strauss ˇ et al., and Yun et al. compared the increased stress in CWRs on ballasted and ballastless tracks on bridges using long-term monitoring. [12][13]. ...
... Hat bileşenlerinin özelliklerinin değişmesiyle gerilimlerdeki değişimleri analiz sonuçlarıyla değerlendirmişlerdir. Demiryolu hattının yük taşıma kapasitesini etkileyen en önemli faktörlerin taban rijitliği, yapısal katmanların kalınlık ve malzeme özellikleri olduğunu görmüşlerdir. Domingo et al. (2014), yaptıkları çalışmada eğimli bir demiryolu hattında merkezkaç kuvveti ve sıcaklık etkisinden dolayı rayların zarar görmekte olduğunu, bundan dolayı raylardaki yanal direncin artırılması gerektiğini görmüşlerdir. Yanal dirençleri incelemek için bir sonlu elemanlar modeli oluşturulmuştur. ...
... Hat bileşenlerinin özelliklerinin değişmesiyle gerilimlerdeki değişimleri analiz sonuçlarıyla değerlendirmişlerdir. Demiryolu hattının yük taşıma kapasitesini etkileyen en önemli faktörlerin taban rijitliği, yapısal katmanların kalınlık ve malzeme özellikleri olduğunu görmüşlerdir. Domingo et al. (2014), yaptıkları çalışmada eğimli bir demiryolu hattında merkezkaç kuvveti ve sıcaklık etkisinden dolayı rayların zarar görmekte olduğunu, bundan dolayı raylardaki yanal direncin artırılması gerektiğini görmüşlerdir. Yanal dirençleri incelemek için bir sonlu elemanlar modeli oluşturulmuştur. ...
... Hat bileşenlerinin özelliklerinin değişmesiyle gerilimlerdeki değişimleri analiz sonuçlarıyla değerlendirmişlerdir. Demiryolu hattının yük taşıma kapasitesini etkileyen en önemli faktörlerin taban rijitliği, yapısal katmanların kalınlık ve malzeme özellikleri olduğunu görmüşlerdir. Domingo et al. (2014), yaptıkları çalışmada eğimli bir demiryolu hattında merkezkaç kuvveti ve sıcaklık etkisinden dolayı rayların zarar görmekte olduğunu, bundan dolayı raylardaki yanal direncin artırılması gerektiğini görmüşlerdir. Yanal dirençleri incelemek için bir sonlu elemanlar modeli oluşturulmuştur. ...
... Hat bileşenlerinin özelliklerinin değişmesiyle gerilimlerdeki değişimleri analiz sonuçlarıyla değerlendirmişlerdir. Demiryolu hattının yük taşıma kapasitesini etkileyen en önemli faktörlerin taban rijitliği, yapısal katmanların kalınlık ve malzeme özellikleri olduğunu görmüşlerdir. Domingo et al. (2014), yaptıkları çalışmada eğimli bir demiryolu hattında merkezkaç kuvveti ve sıcaklık etkisinden dolayı rayların zarar görmekte olduğunu, bundan dolayı raylardaki yanal direncin artırılması gerektiğini görmüşlerdir. Yanal dirençleri incelemek için bir sonlu elemanlar modeli oluşturulmuştur. ...
Meme kanseri başta kadınlar olmak üzere dünyada en çok görülen malignitelerden biridir. Resmi kayıtlara göre 2012 yılında dünya çapında 1.67 milyon insanın meme kanseri ile mücadele ettiği ve meme kanserinden ölen insan sayısının 520.000’e ulaştığı tespit edilmiştir [1]. Meme kanserinin aile öyküsü, meslek, genetik, üreme ve hormonal faktörlerle ilişkili olduğu gösterilmiştir [2]. Son günlerde yapılan çalışmalarda; iyi huylu ya da malign tiroid hastalıkları ile iyi huylu ya da kötü huylu tiroid hastalıklarının ilişkisi, bazı epidemiyolojik çalışmalarda vurgulanmıştır [3].
Tiroid hastalığı ile meme kanseri riski arasındaki bağlantı, meme epitel hücresi büyümesini düzenleyen tiroid hormonlarının rolünü gösteren çalışmalarla ortaya çıkmıştır [4]. Yapılan çalışmalarda meme kanserine sahip kadınlar; sağlıklı kontrollerle kıyaslandığında tiroid peroksidaz antikoru seviyesinin daha yüksek olduğu gözlemlenmiştir [5]. Tiroid bezi, uygun metabolik fonksiyon, hücre farklılaşması ve kalsiyum dengesinden sorumlu hormonlar üretmektedir. Tiroid hormonları triiyodotironin (T3) ve tetraiyodotironin (T4), bir tiroid hormon reseptörüne (TR) bağlanarak çeşitli organları ve dokuları etkilemektedir [3]. Tang ve arkadaşları tiroid hormonlarının meme bezi dokusundaki östrojen reseptörlerini aktive ederek çoğaltıcı bir etkiye sahip olduğunu göstermiştir [6]. Bu, tiroid hastalıklarının meme kanseri gelişimini destekleyebileceğini düşündürmektedir. Son yıllarda tiroid disfonksiyonu ve meme kanseri riski ile ilişkisi üzerine çeşitli çalışmalar yayınlanmıştır (7,8-10). Sogaard ve arkadaşları, hipertiroidili kadınlarda meme kanseri gelişme riskinin arttığını ve hipotiroidizmi olan kadınlarda meme kanseri gelişme riskinin daha düşük olduğunu göstermiştir [8]. idemiyolojik sonuçların aksine, birçok deneysel çalışmanın bulguları tiroid hastalıkları ile meme kanseri arasında moleküler düzeyde ilişkiler olduğunu düşündürmektedir.
Kanser, çeşitli fiziksel, zamansal ve biyolojik ölçeklerde çok sayıda biyolojik etkileşimi içeren karmaşık bir hastalıktır. Bu karmaşıklık, kanser biyolojisinin karakterizasyonu için önemsenecek derecede zorluklar sunmaktadır ve araştırmacıları moleküler, hücresel ve fizyolojik sistemler bağlamında kanser çalışmasına teşvik eder. Hem biyolojik keşiflere hem de klinik tıbba yardımcı olmak için hesaplamalı kanser modelleri geliştirilmektedir. Bunların silico modellerinde geliştirilmesi, bilgi açısından zengin, yüksek verimli biyolojik veriler üreten deneysel ve analitik araçların hızla gelişmesiyle kolaylaşmaktadır. Genomik, transkriptomik ve yol seviyelerindeki istatistiksel kanser modellerinin, tanısal ve prognostik moleküler imzaların geliştirilmesinde ve ayrıca bozulmuş yolakların belirlenmesinde etkili olduğu kanıtlanmıştır [11].
Bu çalışmada, bilgisayar mühendisliği araçları ve biyoinformatik araçları kullanarak yapısal ve işlevsel verileri analiz ettik. Ayrıca, makine öğrenimi tekniklerini kullanarak, meme kanseri ile tiroid kanseri arasındaki ilişkiyi dizi tabanlı analiz ve tahmin ederek gösterdi
... For interaction modeling between different parts of the model, the behavior of contacts was assumed to allow sliding in existing interfaces such as rail-railpad, and sleeper-ballast. The coefficient of friction between ballast and sleeper is assumed to be 0.9 [37] and for the railpadrail bottom surface, it is 0.75 [38]. Also, the railpad bottom surface was constrained in longitudinal and lateral directions because the railpads could not move in either direction according to laboratory conditions. ...
The longitudinal resistance of ballasted tracks is due to the longitudinal interaction of rail-fastener and ballast-sleeper. Longitudinal resistance is under the effect of various factors as well as the applied vertical load of the running train over the track structure. In this paper, the effect of vertical load on the longitudinal resistance of the ballasted railway track is experimentally and numerically investigated. First, the longitudinal resistance of a 3-m test panel with five B70 concrete sleepers under 0, 100, 200, and 300 kN vertical load were investigated. Second, a three-dimensional model of the track was developed using Abaqus software. Finally, the results of experiments and modeling were compared and the numerical modeling is validated based on tests’ results. In each test, track longitudinal stiffness (TLS) and track longitudinal resistance force (TLRF) were calculated. According to laboratory results, TLS was increased by 3.36, 3.63, and 3.83 times with increasing the vertical load as 100, 200, and 300 kN, respectively. In the mentioned order the increment values for TLRF were increased 2.1, 2.74, 2.97 times. Likewise, the numerical results of TLRF for the above-mentioned load order illustrated increasing values as high as 2.1, 2.6, and 2.81 times, respectively.
... For example, the winged-shape sleeper (Fig. 14.3E) was designed as a mono-block sleeper with wings on the bottom, end side, and middle side [82]. The sleeper was designed as "H-shape." ...
Railway ballast is normally made of crushed rocks with grading (particle size distributions). Ballast is inevitably suffering from more rapid degradation. Because ballast keeps undergoing and dissipating most of the train loadings, furthermore, the train speed and freight weight are increasing, causing more intensive loadings to ballast. To prolong ballast service time and reduce ballast maintenance cost, more studies need to be performed on the ballast degradation reduction, ballast inspection, and ballast assessment. Therefore, earlier distinguished studies on these three aspects are introduced, summarized and discussed in this chapter, toward the final goal of providing research gaps, engineering guidance, and maintenance advice.
... A numerical study was carried out on winged sleepers in Spain with emphasis on the signi cance of welded rails with high curvature and heat exposure on the lateral resistance. A problematic railway line was analyzed in Spain so that a solution could be suggested for the improvement of its condition [17,18]. In order to evaluate the resistance of the sleeper inside the ballast, Koike et al. constructed a test section of the track on a scale of one-fth of the actual track. ...
... This study applied two Single Individual Tie (sleeper) Push Test (STPT) and Lateral Track Panel Loading Test (LTPT) tests which could measure the lateral resistance and increase lateral resistance in a sleeper and consequently in a track panel consisting of 5 sleepers. Other methods such as track mechanical displacement [23] and track dynamic displacement methods [17,24] were employed in this study. ...
... Since the test is static, the force is imported at a steady and uniform rate and low speed (Figure 3(a)). A displacement is also recorded by a gradual increase in force, corresponding to each force [17,18]. According to other lateral resistance tests, the criteria for this test are the displacement of the standard 2 mm. ...
In order to reduce the buckling problems related to the railway ballasted tracks, measurement should be applied to improve the lateral resistance of tracks. There are different procedures to increase the lateral resistance of railway tracks. These methods are implemented using various materials by changing the size, geometry, and dimensions of track components, especially sleepers. Although studies on winged sleepers are conducted, utilizing mid-winged sleepers with modified geometry and dimension is considered in this research. In this study, several experimental tests and numerical modeling were conducted on the lateral resistance of conventional and mid-winged sleepers. Single sleeper experiment and lateral resistance of track panel, consisting of 5 sleepers were carried out. The lateral resistant force of tracks was measured by track panel loading test and single sleeper push test. The results revealed that by changing the conventional track to the mid-winged track, the lateral resistance increased considerably. The mid-winged panels tests, single mid-winged sleeper tests, and numerical modeling indicate 58% to 64% increase in lateral resistance of mid-wing track compared with the conventional tracks.
... The winged-shape sleeper ( Figure 4E) was designed as a mono-block sleeper with wings on the bottom, end side and middle side [80]. Finite element modelling indicates that wingedshape sleeper can increase the lateral resistance by around 50%. ...
... 1,2 Therefore, buckling or cracking of CWRs is more likely to occur as a result of the large annual rail temperature differences in cold areas, such as northwest and northeast China, where the annual rail temperature difference can exceed 90 ○ C. Particularly, for CWRs on curves having a small radius, the probability of track buckling increases significantly as a result of the large radial temperature force on the rail. 3,4 It is widely accepted that CWRs on small-radius curves are a critical weakness for railways in cold areas. To prevent CWRs from buckling, attention should be paid to the stability of CWRs on small-radius curves during daily track maintenance. ...
In cold areas where the annual rail temperature difference can exceed 90 °C, continuous welded rails (CWRs) on small-radius curves are more likely to buckle or distort owing to the large radial temperature force and large lateral deformation of the rails. To facilitate safe operation of trains in cold areas, a magnetostrictive displacement measurement technique was used to measure the lateral displacement of CWRs in this study. Then, a long-term monitoring system, including a sensor subsystem, a data acquisition and transmission subsystem, and a data analysis and management subsystem, was established for the monitoring of CWRs on small-radius curves and applied in a field test. One year of continuous observation results showed that this monitoring system could effectively realize the functions of real-time acquisition, wireless transmission, and data storage in a cold climate. The collection and analysis of these observation data, including the air temperature, rail temperature, and lateral displacement of the rail, can be further applied for the stability prediction of CWRs on small-radius curves.
