Figure 2 - uploaded by Fatih Adıgüzel
Content may be subject to copyright.
Spatial Development of the City of Tarsus

Spatial Development of the City of Tarsus

Context in source publication

Context 1
... has always grown spatially from past to present (Figure 2 (Table 2). These developments including the first development plan made by Jensen in 1940 and subsequent zoning plans (1958 and 1974) and revision plans (1967 and 1973) were inadequate. ...

Similar publications

Article
Full-text available
Twenty eight after the fall of “the wall" of political dependence and centralized state control, the process of Europeanization, although difficult, has succeeded in introducing new aspects and visions of spatial planning in Eastern European countries such as Bulgaria. Of course, this process isn’t over yet. Nonetheless, many of the traditional asp...
Article
Full-text available
Zusammenfassung Mit dem Bild einer integrierten Standort- und Verkehrsplanung verknüpft sich die Hoffnung, die bisher verkehrsinduzierend wirkenden Wechselwirkungen zwischen Raum und Verkehr quasi umzudrehen und durch planerische Interventionen in den Bereichen von Standortstruktur und Verkehrsangebot einen nennenswerten Beitrag zur Reduzierung der...
Article
Full-text available
This article raises important issues related to global threats to the urban environment and methods of its protection on a scale from urban planning to architectural design. The research undertaken in this respect was conducted on the selected medium-sized German city of Regensburg/Ratyzbona. This is a city that has for many years been implementing...
Article
Full-text available
Abstract Ports are of major gates of spatial flows. These nodes not only guide the distribution of goods within the supply chain, but also play an important role for developing their hinterlands. Lack of attention to these spatial relationships, especially in countries with endogenous development factors, reduces the importance of local hinterlands...

Citations

Chapter
Urban dynamics, environment, and health are the three major interlinked global challenges for the twenty-first century and continue to be the focal areas of research in the field of urban geography and other allied subjects. These three themes comprise a complex and multidimensional concept and accordingly become difficult to identify, define, classify, and analyse from a spatial and temporal angle. Urban dynamics is completely linked with the environment and health aspects of urban people. The fast growing urban population and rapid expansion of the world’s cities in haphazard way owing to incessant urbanization are the major causes of deterioration in the quality of the environment, health, and quality of life of the people. Such deterioration has created a big threat to the human society and civilization. In fact, urban areas in both the developed and developing countries have grown merely in population and environmental problems, not in prosperity. This scenario will further continue owing to continuous rise in urban population through different urban dynamics. Even despite this, the cities on the one hand provide the opportunity of better educational and health facilities, better human capital formation, innovation of science and technology, employment and economy for the workers, better standard of living, manufacturing and industrial growth, trade and commerce, etc., but on the other hand, unplanned and haphazard expansion of the cities and unfriendly relation between population and environment due to increasing trend of urbanization have created a big threat in the form of challenges like environmental pollution; rural–urban migration, growing slum population; loss of agricultural land, natural vegetation; traffic congestion, diseases and health, shortage of housing and potable water, sanitation and hygiene, headforemost use of energy, extreme economic inequalities, etc. Therefore, in light of the above, this chapter aims to address the urban dynamics-related concepts, fundamental aspects of urban environment, concepts related to urban health, and urban dynamics–environment–health linkages including the way forward and concluding remarks as a whole.
Article
Full-text available
ZET Günümüz büyük kentlerinde yeşil alanların ve buharlaşma yüzeylerinin azalması; beton ve asfaltla kaplanmış yüzeylerin, yapısal alanların artması ve bu alanlarda kullanılan yapı malzemelerinin sıcaklığı daha iyi iletme ve yüksek sıcaklık depolama özelliklerine sahip olmaları gibi nedenlerle meteorolojik parametreler değişerek yerel ve bölgesel ölçekte iklim değişimine neden olmakta; büyük kentler kendilerine özgü iklimleri olan ve bu kentlerde yaşayanlar için sağlıksız termal koşullar sunan mekânlar haline gelmektedirler. Kentteki döşemeyle kaplı yüzeyler, yollar ve binalar nedeniyle geçirimsiz alanların giderek artması toprak yüzeyinden oluşan buharlaşmayı önemli ölçüde azaltmaktadır ve sonuç olarak yüzeylerin altında ısı depolanmasını artırmaktadır. Bu yeraltı ısı deposu yüzey sıcaklığının bitki örtüsüyle kaplı yüzeylerden daha yüksek olmasına ve dolayısıyla yüzey ve atmosfer arasındaki hassas ısı değişiminin ve yukarıya doğru olan uzun dalga boylu radyasyonun artmasına neden olmaktadır. Diğer taraftan yüzeyde ve duvarlarda gölge oluşturma etkisine sahip yüksek binalar geceleri hava sıcaklığının düşmesine neden olabilir. Bununla birlikte gölge etkisine rağmen birçok durumda sıcak yüzeylerden bırakılan ısı endüstri tesisleri ve diğer insan aktiviteleri sonucu oluşan antropojenik ısıyla birlikte kentsel alanlardaki hava sıcaklığının çevredeki kırsal alanlara oranla çok daha yüksek olmasına neden olur. Kentsel mekânların hızla büyümesiyle birlikte kentlerin mikro iklimsel yapısında da değişimler meydana gelmekte ve kentsel ısı adaları oluşmaktadır. Kentsel yapılaşmanın artmasıyla birlikte kent sıcaklıklarının arttığı, buna karşın kentlerin havalandırma ve yeşil alanların artmasıyla da yüzey sıcaklıklarının azaldığı görülmüştür. Bu çalışmada Batman kentinde yeşil alanların sıcaklık üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Batman yerleşim alanı için yapılan analizde bitki örtüsünün en az olduğu yerler ile en yoğun olduğu yerlerin arasındaki sıcaklık değeri hesaplanmıştır. Çalışmada http://glovis.usgs.gov/ sitesinden 30 metre mekânsal çözünürlükte 1985 ve 2015 tarihlerine ait Landsat TM ETM+ ve OLI/TIRS uydu görüntüleri kullanılmıştır. Erdas 2014 programıyla Landsat TM uydu görüntüleri katman birleştirmesi yapılarak tek görüntü haline getirilmiştir. Kentsel alanların daha iyi belirlenmesi için 3‐2‐1 bant kombinasyonu yapılmıştır. En Çok Benzerlik (Maximum Likelihood) sınıflandırma yöntemi uygulanarak kontrollü sınıflandırma yapılmıştır. Kontrollü sınıflama ile belirlenen arazi örtüsü alanları hektar olarak tespit edilmiştir. Erdas 2014 programı kullanılarak Landsat TM uydu görüntüleriyle ortaya çıkarılan kentsel alanların sınırları daha sonra ArcGIS 10.3 programı kullanılarak çizilmiştir. 1985 yılına ait Landsat MSS uydu görüntüsü diğer Landsat TM uydu görüntüleriyle çakıştırılmıştır. 1985 ve 2015 uydu görüntülerinden hareketle kent ve çevresinde arazi kullanım şeklinde nasıl bir gelişme olduğu belirlenmiştir. Bunlara ek olarak 1985‐2015 yılları arasındaki süreçte kentsel gelişim alanı içerisinde arazi kullanım kabiliyet sınıflamasına göre kentin hangi alanlar üzerinde ne kadar genişlediği ortaya konmuştur. Ayrıca çalışmada yüzey sıcaklıklarını belirlemek için Landsat TM, ETM+ ve OLI/TIRS uydu görüntülerinin termal bantlarından faydalanılmıştır. Bu yöntem, 1980'li yıllardan sonra hızla büyüyen Batman kentine uygulanmıştır. Buna bağlı olarak yeşil alanlar ve kentsel ısı adasındaki ilişki tespit edilmiştir. Yeşil alanların fazla olduğu yerlerde yüzey sıcaklık değerlerinin daha az olduğu, yapılaşmanın daha çok olduğu yerlerde ise, yüzey sıcaklıklarının daha çok olduğu belirlenmiştir. Yüzey sıcaklığının ve Kentsel Isı Adaları'nın azaltılması için kentin belli noktalarına park alanlarının ve yeşil alanların artırılması ve ayrıca yeni kent planı yapılırken hava koridorlarının yapımına dikkat edilmesi gerekmektedir.